Tarihi Şahsiyetler

Çerkez Halil Efendi Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

Çerkez Halil Efendi (ö. 1236/1821) Osmanlı şeyhülislâmı.

III. Mustafa’nın kızı Hibetullah Sultan’ın süt annesinin oğludur. Annesinin iste­ğiyle Çerkez diyarından getirtilerek he­nüz küçük yaşta iken Harem’e alındı. Bu­rada Şehzade Selim ile beraber büyüdü ve ona arkadaş oldu. I. Abdülhamid za­manında (1774-1789) hazine koğuşuna nakledildi ve bu değişiklik dolayısıyla on beş yıl kadar Şehzade Selim’den uzakta kaldı. 1789’da III. Selim’in tahta çıkışının hemen ardından hazine kethüdâlığına getirildi. On iki yıl sonra Galata mevleviyetiyle saraydan çıktı ve ilmiye mesleği­ne girdi (1216/1801). Kısa sürede ilerle­yerek 1218’de (1803) Mekke pâyesiyle taltif edildi. Aynı yıl ailesiyle birlikte hac farizasını yerine getirdi; dönüşünde İs­tanbul kadılığı payesini aldı. Çok geç­meden kendisine Anadolu kazaskerliği, 1224’te (1809) Rumeli kazaskerliği pa­yesi verildi. Kazasker pâyesiyle meşveret meclislerine katıldı; 1228’de (1813) bil­fiil Rumeli kazaskeri oldu. Bu görevden alındıktan sekiz gün sonra 13 Zilkade 1234’te (3 Eylül 1819) şeyhülislâmlık ma­kamına getirildi.

Bir yıl yedi ay kadar şeyhülislâmlıkta kalan Halil Efendi, II. Mahmud üzerinde büyük nüfuzu bulunan Halet Efendi ile geçinemedi. 1821’deki Rum isyanı do­layısıyla yapılan bir müşaverede Halet Efendi ile aralarında birbirlerine haka­rete varan sert tartışma meydana gel­di. Bunun ardından 23 Cemâziyelâhir 1236’da (28 Mart 1821) azledilerek önce Beylerbeyi’ndeki yalısında ikamete mec­bur tutuldu; bir gün sonra da hanımı Zîbâ Hatun ile Bursa’ya sürüldü. Halil Efendi’nin Halet Efendi ile olan geçim­sizliğinin hanımları arasında da tartış­maya sebebiyet vermesi, gerek azlinde gerek sürgünde ve sonrasında meydana gelen olaylarda etkili rol oynadı. Halil Efendi gibi Çerkez asıllı olup Hoca Abdul­lah Ağa’nın cariyesi iken III. Selim tara­fından hazine kethüdâlığı sırasında ken­disine odalık olarak verilen ve ardından nikâhı altına giren Zîbâ Hanım, kaynak­larda yer alan bilgilere göre, Beylerbe-yi’nde mesire yerinde rastladığı Halet Efendi’nin hanımı Lebîbe Hatun’a bey­leri arasındaki ihtilâftan söz açıp onunla tartışmış ve bu tartışma kavgaya da yol açmıştı. Bu olay sebebiyle Halet Efendi sadece Halil Efendi’ye değil Zîbâ Hanım’a da kin beslemiş, şeyhülislâmın azlini sağ­layıp her ikisini Bursa’ya sürdürdükten sonra Halil Efendi’yi İstanbul ile haber­leştiği gerekçesiyle Afyon’a göndertmiş (i3 Şâban/16 Mayıs), hemen ardından da büyücülükle suçladığı Zîbâ Hanım’ı Bursa’ya yolladığı cellâtlara boğdurtup çıplak vaziyette bir çalılığa attırmıştı. Bu feci hadiseyi duyan Halil Efendi hastalanarak felç ol­muş ve az sonra da Afyon’da vefat et­miştir. Cevdet Paşa vefat haberinin 3 Zil­kade 1236’da (2 Ağustos 1821) geldiğini yazarken Şânîzâde bunu 13 Zilkade (12 Ağustos) olarak gösterir. Mezarı Afyon Gedik Ahmed Paşa Camii hazîresindedir.

Kaynakların bildirdiğine göre sözünü esirgemeyen sert bir mizaca sahip bulu­nan Halil Efendi’nin tefsir, hadis ve diğer bazı dinî ilimlerde derin bilgisi vardı. Bir­çok talebe yetiştirmiş olup bunlar ara­sında Sahaflar Şeyhizâde Mehmed Esad Efendi de vardır. Halil Efendi’nin, Eyüp Camii’nde ramazan ayında imsakten sa­bah namazına kadar Kur’an okunup ken­disinin ve zevcesinin hayırla anılması, ay­rıca Enderun’da uzun süre bulunduğu Hazine Koğuşu’nda yılda bir defa mevlid okunması için büyük miktarda para vak­fettiği, Hicaz’da da bazı hayratı bulundu­ğu belirtilmektedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler