CEMAAT
Cemaat kelimesi,
“insanlardan kalabalık bir grup, bir gaye etrafında toplanmış
İnsanlar” anlamına gelir. Islami terim olarak ise: “bir emir (imam)
etrafında toplanmış müslümanla-nn birliği”ne verilen İsimdir. Müçtehİd
alimlerin birliği, ehl-i İslam’dan çoğunluk olan taraf, bir iş etrafında
toplanmış ehl-i İslam ve sa-habiler gibi tarifler de kullanılmış olmakla beraber,
tercih edilen birinci görüştür.
İslam’ın dünya görüşü
ile kurulu bir toplum yapısında yukarıdaki tanımların, -sahabiler ifadesi
hariç- hepsi aynı anlamı ifade eder. “Ümmet” kavramı da bu açıdan
“Cemaat” kavramının daha kapsamlı olan şeklidir: Müçtehİd ulemanın
seçip bey’at ettiği bir Emir etrafında kenetlenmiş, ulemasına bağlı mü’min
insanlar birliğini Cemaat olarak İfade edebileceğimiz gibi, “Ümmet”
olarak ta niteleyebiliriz. Hz.Ö-mer (r.a)’in “Cemaatsİz İslam, İmaresİz
cemaat, İtaatsiz imare yoktur” şeklindeki sözünde, Ümmet’in ikinci
Halifesi’nin ağzından hayat yapısı: “Cemaat, İslam, İmare, İtaat”ten
oluşan dört büyük kavramda toplanmıştır. Bu dört kavramı birbirinden
ayıramayacağımız gibi bunların, ayrı ayrı kaynaklardan, sistemlerden
beslenmeleri halinde de, bir bütün oluşturduklarını söyleyemeyiz.
“Cemaat”e
teşvik eden Kur’an ayetleri ve Peygamber (s.)’in hadisleri topluca incelendiğinde,
“Cemaat”ten sadece, belli samanlarda, ibadet şekilleri için bir araya
gelen İnsanları kastedmedİği, tersine, vahyin koyduğu prensipler etrafında
topluca hayat sürme ve “İnsan” gerçeğinin fıtrata en uygun olan
şeklini
sergileyerek,
yaşamanın kastedildiği açıkça anlaşılır. Kur’an ve Sünnet’in ısrarla üzerinde
durduğu, “Emr-İ bi’1-Maruf ve Nehy-i ani’l— Münker” olayı da, tek
başına incelendiğinde, İslam’ın “Cemaat” gerçeğine hangi açıdan baktığını
gösterir. Kliklere bölünmüş veya haklı haksız, yerli yersiz dünyevi kimi
çıkarlar etrafında toplanmış insanlar birliğine cemaat denemez. Zaten Kur’an
ve Sünnet dairesinde kalmayan hiçbir şeyin varlığı Şer’i değildir.
İlk Cemaat örneği
-İslam tarihi için-, çekirdeği Mekke’de oluşan, Medine İslam toplumudur.
Medine’deki kardeşlik protokolü ve namazdan günlük hayatın teferruatına kadar
herşeyin Peygamber mihverinde dönmesi şeklinde tezahür eden toplum yapısı,
“cemaaf’İn ilk güzel örneğidir. Dünya tarihi açısından bakıldığında da,
İsa (a.s) ve Havariler de bir cemaat teşkil etmiş kabul edilebilirler.
Hucurat suresinin 9.
ve 10. ayetleri, Vahyin “Cemaat”olmayı emrettiği gibi, yıkımdan ve
normal seyrini sapmaktan korumada da ilahi ölçüler koyduğu açıkça
görülmektedir. Cemaat arasındaki pürüzlerin izalesi yine cemaate
emredilmektedir. Hz. Ömer (r.a)’ın anladığı anlamda bir cemaat bulunmadıkça da,
bu ayetlerin muhatabı bulunamayacağı açıktır.
Al-i İmran, 103-105;
Tevbe, 107-108; Nisa, 59. ayetlerinden Kur’an’ın öngördüğü cemaat ve onun
paralelinde ümmet kavramlarını çıkarmak mümkündür. Özellikle Nisa, 59. ayeti
cemaatin sosyal işlevinde nihai mercii teyid etmesi noktasında Önemlidir:
“Ey İman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan
Ulu’l-Emr’e itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz – Allah’a ve
ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Re-sul’e götürün; bu hem
hayırlı, hem de sonuç bakımından daha iyidir.”
Kur’an bir insan
Öldürmeyi bütün insanlığın katli olarak (Maide, 32) tavsif ederken, Buha-ri ve
Müslim’in rivayet ettiği bir hadiste Peygamber (s.): “Dinden çıkıp
cemaati terkedeni” öldürülmesi helal olan üç kişiden biri olarak
göstermiştir. (Buhari, 9/6; Müslim, 3/1303).
Kısaca cemaat,
yeryüzündeki hilafet görevini devlet otoritesi İle temsil eden müminler
topluluğudur.
Nureddin YILDIZ Bk.
Hilafet;İmamet; Ümmet