Cemaat veya Tek Bir Ahlaki Toplulukta Birleştiren İnançlar Bütünlüğü
Cemaat veya Tek Bir Ahlaki Toplulukta Birleştiren İnançlar Bütünlüğü
Dinlerin en önemli işlevlerinden birisi mensuplarını ortak bir inanç etrafında birleştirmeleridir. Din paylaşılan bir anlam sistemi oluşturduğu için insanların dünyayı, toplumu, tanrıyı ve kendilerini nasıl algılayacaklarına dair ortak bir anlayış ve algı sistemi oluşturur. Aynı inancı paylaşan insanlar dünyaya aynı pencereden bakarlar ve o pencereden aynı şeyleri gördüklerini düşünürler. Bu ortak anlam sisteminin paylaşımı dünyaya dair derin bir düzenlilik ve anlamlılık hissi verir. Dışarıdan bakanlar için genellikle bir anlam ifade etmeyen ritüellerin devamı ancak bunlara dair ortak kabullerin oluşmasıyla sürdürülebilir. Bir yağmur duasına çıkan insanlar yaptıkları duanın sonunda yağmurun yağabileceğine inanırlar. Yağmur yağmadığı takdirde ise genellikle ibadet ettikleri tanrının yağmur yağdıramadığına veya bu yaptıklarının etkisiz ve anlamsız bir şey olduğuna değil, dualarının kabul edilmediğine hükmederek inançlarına sadakatlerini sürdürürler. Bu durum ortak inancın sürdürülebilmesi için genellikle işleyen bir mekanizmadır. Esasen bu ortak algo ve inanç sistemleri adına din denmese de toplumun kuruluşunun temel bir düzeyidir. Fenomenoloji ve etnometodolojiye (her iki kavram hakkında bölümün sonuna bkz.) göre bütün toplumlar ancak bu ortak algılar sistemiyle var olabiliyorlar. Din bu ortak algılar sistemini en iyi düzenleyen mekanizmalardan biridir sadece. Dinin yeterince güçlü olmadığı toplumlarda bile bunun yerini değişik düzeylerde büyük veya küçük çaplı ideolojiler alır.
Dinin inanç paylaşımının en doğrudan toplumsal sonucu cemaatleşmedir. Cemaat ortak inanç ve algıya dayalı olarak oluşan topluluğu başkalarından ayıracak bir bilinci de geliştirir. Genellikle cemaatlerin gerçeklik hakkındaki ortak bilinç ve algısı inananlarla inanmayanları veya bu ortak algıyı paylaşanlarla paylaşmayanlar arasında bir ayırıma da gider. Dinin inananları gerektiğinde tam bir grup bilinci içinde inanmayanlara karşı bir birlik ve dayanışma davranışına kolaylıkla girerler. Dinî cemaat böylece insanlara bir kimlik (identity) verirken başkalarından ayrışmayı da (difference) öğretir.
Aslında dinin sosyolojik tezahürleri açısından en önemli yanı cemaat boyutudur. Çünkü dinin doğrudan etkisi yol açtığı bu grup bilinci, dayanışma örüntüleri ve bunun üzerinden girilen ittifak veya çatışmalardır. Toplumsal düzeyde dinin devrede olduğu hadiselerin başında bu cemaat boyutu gelir. Dinin sosyolojik görünürlüğü de yine bu cemaat boyutunda olmaktadır.
Sonuçta burada sosyolojik olarak ayırt edilebilecek bir din tanımı ile genel olarak dinsel davranış arasında da bir ayırım yapılabilir. Her dinsel davranış tam teşekküllü bir dine mensup olmayı gerektirmeyebilir. Hayatlarının merkezine dini koyan insanlar olduğu gibi, dini hiç önemsemeyen bazı insanların bazı davranışları dinsel olarak nitelenebilir. O yüzden dinin sosyolojik incelemesi çok geniş bir davranışlar yelpazesini içerebilir.