CEM-FARK
Cem toplamak, dikkat
ve iradeyi bir noktaya teksif etmek, herşeyi Allah’tan bilerek halkı yok,
Halİkİ var görme halidir. Fark ise ayırmak, kulun düşünce ve arzularının
dağınık bir halde bulunması ya da kulluk sıfatıyla Hakkı ve halkı ayrı ayrı
varlıklar olarak görmektir. Kulun kendi irade ve gayretiyle ilgili olan ibadet
ve çalışma gibi konulan kapsar.
Cem terimi, önceleri
dağınık bir halde bulunan ilgi ve dikkati tek noktada toplamak anlamında
kullanılmış, sonraları vecd içinde Allah ile beraber olmak anlamını
kazanmıştır. Fark ise beşeriyet sıfatı içinde Hakk ile halkı birbirinden
ayırmaktır.
Allah’ın yaratıkları
kendi ilim ve iradesinde toplaması cem, onları türlere ayırarak varlık vermesi
farktır. Varoluş sırasında Hakk’ın zatının varlıklarda zahir olarak vahdette
kesretin meydana gelmesi “farktt’l-cem” adını alır. Bu da halk
alemine inen ruhun Hakk’ın zatından uzak düşmesi ve Hakk’ın zatının izzet
per-desiyle perdelenmesi sebebiyle kadim ile hadisin ayrı ayrı varlıklar
şeklinde görülmesiyle olur.
Abdullah Ensari Henevi
tasavvufi makam ve halleri tasnif ettiği Menazilu’s-Sairin adlı eserinde cem ‘i
üç mertebede incelemektedir:
1- İlim
ceın’i (cemu’l-İlm): Bütün dikkat ve bilgilerin tek noktada toplanarak ledünni
bilgi içinde yok olmasıdır. Bu mertebede salik, Hakk’ın varlığına delil
arayamaz hale gelir. Çünkü bütün kaygısını tek’e İndirmiştir. “Kaygılarını
teke indirenin diğer kaygılarına Allah Teala’nın kefil olduğuna” dair varid
olan hadis mutasavvıflara göre buna delildir.
2- Vaıitk
cem’i (cemu’l-vücud): Herhangi bir algı yanılmasına düşmeden, toprak ve sudan
meydana gelen fani varlıktan geçerek Hakk’ın varlığına ermektir.
3-Ayn cem’i
(cem’ut’l-ayn veya aynü’l-cem): Hakk’ın zatında fani olarak iki ayrı varlık
gör-
mekten kurtulmaktır.
Bu anlamıyla cem’ salİ-kin fenasıdır. Çünkü salikin büsbütün varlık kaydından
kurtulması mümkün değildir. Fena yoluyla varlık ortadan kalkmadan vuslat hasıl
olur ve cem gerçekleşir. Sufîlere göre gerçek tevhid budur. Cem’in bu türü, bir
bakıma dağa tecelli eden Hakk’ın nurunu görmektir.
Bir başka tanıma göre
cem olağanüstü fiiller, fark da olağan fiillerdir. Bu tanıma göre mucize ve
kerametler cem, yaratıkların fiilleri farktır. Cem ile/a/fc, ışık ile
karanlığın birbirini takip etmesi gibi, daima birbirini izler. Cem’i hali
ortaya çıkınca fark kaybolur. Fark ortaya çıkınca da cem kaybolur. Bu iki zıt
kavram çiftinden birinin varlığı diğerinin yokluğudur. Salik için ikisi de
zaruridir. Çü nküfark olmayınca kulluk, cem’bulunmayınca da Hakk’ı tanıma
(marifet) gerçekleşmez. Bu yüzden Fatiha süresindeki “Ancak sana kulluk
ederiz” ifadesi fark’a, “ancak senden yardım dileriz” lafzı da
cem ‘e işaret sayılmış fark’ı olmayan cem zındıklık, cem ‘i olmayan fark da
atalet kabul edilmiş, cem ve farkın birlikte bulunması hali gerçek tevhid
şeklinde yorumlanmıştır.
İbn Arabi cem, halkı
gömleksizin Hakk’a işarettir, demekte ve Ahadiyyet’in cem İle beraber
bulunduğunu ifade etmektedir. O’na göre Ahad, cem İle cem de Ahad ile olur.
Nitekim “Nerede bulunursanız Allah sizinle beraberdir” (Bakara, 115)
ayetindeki beraberlik cem’dir. Alemin varlığına rağmen Hakk ile beraberlik
dçvam ettiği sürece cenı’indc hükmü devam eder.
Cem’in en yukarı
derecesi Cem’u’I-cem’dir. Bu, bütün varlık ve yaratıkları Hakk’la görerek
birinin varlığı diğerine engel olmadan kesrette (çoklukta) vahdeti (birliği)
vahdette kesreti müşahede etmektir. Kulun Allah’la baki olması, mahvdan
sonraki sahv, ccm’ûcn sonra-ki/<7/ıfc(farkı sanİ) halidir. Cem’u’l-cem’
halinden sonraki fark, İkinci fark halidir. Salik cem’ıd-cem halinde herşeyi
hakikati Üzere Hakk İle kaim görerek her hak sahibine hakkını verir. Bu hale
sahip olan kişi, eşyaya cem’ nazarıyla baktığında eşyayı Hakk ile kaim görerek
cem hali yok olmaz. Bu suretle kulluk ile rablık arasındaki farkları görerek
tevhidin
gerçeğine erer.
H.Kamil YILMAZ Bk.
Cezbe.