33Sosyoloji Sözlüğü

ÇATIŞMA TEORİSİ

ÇATIŞMA TEORİSİ

 

Çatışma teorisi
toplumsal dinamizmin, top­lum yapısında yer alan çeşitli unsurlar arasın­daki
çatışmalar tarafından belirlendiğini savu­nan teoridir. Çatışma teorisi toplumu
bir çatış­malar bütünü olarak ele alır.

Toplumsal çatışma
çeşitli şekillerde ortaya çıkar ve rekabet, fiilî fiziksel şiddetin işlemedi­ği
yerde başkaları tarafından arzulanan avan-

tajların ya da
kaynakların kontrolü konusun­da bir çatışmayı ifade eder. Düzenlenmiş reka­bet,
üzerinde anlaşmaya varılmış kuralların ça­tısı içinde çözümlenen bir tür
barışçı çatışma­dır. Piyasalar hem düzeni, hem de karışık reka­beti içerirler.
Diğer çatışmalar daha şiddetli olabilir ve güç kaynaklarını harekete geçiren
partiler tarafından alaşağı edilecek olan yöne­ticiler tarafından bu durum
engellenemez.

XIX.yüzyılda ve
XX.yüzyılın başlarındaki toplum teoricileri toplumdaki çatışma konu­suyla
İlgilenmişlerdir. Bununla birlikte, XIX.-yüzyılın ortalarında işlevselciler
(fonksiyona-listler), toplumsal bütünleşmeyi ve ortak de­ğerlerin uyum
sağlayıcı etkisini vurgulayan bir­likçi bir toplum ve kültür anlayışı lehine
çatış­mayı ihmal etmişlerdir. İşlevselciler, çatışma olayını ele aldıklarında
ise onu sağlıklı bir top­lumsal organizmanın olağan durumu olmak­tan çok,
hastalıklı (patolojik) bir durum ola­rak gördüler.

1950 ve 1%0’larda bazı
sosyologlar K.Marks ve G.Simmel’i bu amaçla kaynak alarak zama­nın baskın
görüşü olan işlcvselciliğc karşı ‘ça­tışma teorisi’ adını verdikleri şeyi
canlandır­maya giriştiler. Marks, toplumun bütününün sermaye ve emeğin
çıkarlarını temsil eden iki temel sınıfa bölündüğü toplumsal çatışmaya ilişkin
çatışma dikatomik bir model ortaya koydu. Simmel bir yandan çatışmanın önemi­ni
vurgularken, öbür yandan ne çatışmanın so­nunda mevcut toplumsal düzeni tahrip
edebi­leceği varsayımını, ne de dikatomik modeli be-nimsedî. O İnanıyordu ki,
çatışma toplumsal kararlılık adına olumlu işlevlere sahiptir ve gruplar ve
kolektivitelerin korunmasına yar­dım eder. L.Coscr çatışmanın genellikle çoğul­cu
karmaşık toplumlarda işlevsel olduğunu gösteren Simmclci bir perspektif
geliştirdi. O, enine kesilmiş çatışmaların -ki bunların İçinde bîr tartışmaya
katılan kişi bir başkasına muha­liftir- bir eksen üzerine düşen çatışmaları ko­ruduğunu
ve toplumu dikatomik çizgiler bo­yunca böldüğünü iddia etti. Karmaşık toplum­lar,
kararsızlığı muhafaza edecek dengeleyici bir mekanizma sağlayan çıkarlar ve
çatışmala­rın çoğulluğunu içerir. R.Dahrendorf benzer biçimde çalışmaların
enine bölücü olduğunu, üstüste gelmediğini, Marks’tan farklı olarak iddia
ederek, tüm toplumsal kurumlardaki te­mel çatışmanın sermayeden çok güç ve
otori­tenin bölüşümüyle ilgili olduğunu savundu. Ona göre bu antagonistik
çıkarları üreten, esa­sında egemenlik ve itaat İlişkisidir. O, ekono­mi
içindeki endüstriyel çatışmayı başarılı bir şekilde kontrol altına almanın
özellikle bu bağlamda önemli olduğunu düşünmüştür.

D.Lockwood, Marksİzmde
zımnen bulunan ‘sistem’ ile ‘toplumsal’ çatışma arasında bir ay­rım yaptı.
Sistem çatışması, kurumlar uyum içinde olmadığı zaman meydana gelir. Örne­ğin
siyasa] alı sistem ekonomik alt sistemin ih­tiyaçlarıyla çalışan politikalar
peşinde koştu­ğu zaman, toplumsal çatışma İse kişiler arası olup yalnızca
toplumsal etkileşimler çerçeve­sinde ortaya çıkar.

İşlcvselcİliğin
çöküşüyle birlikte, 1970’lerde sosyal bilimlerde Marksist ve Wcbercİ yakla­şımlarda
görülen canlanma, çatışma kavramı­nı teori ve analizin merkezinde yer aldığı
eski yerine yeniden oturttu.

(SBA) Bk. Konsensüs;
Rekabet.

 

İlgili Makaleler