Tarih

Cafer bin Ebu Talib (Cafer-i Tayyar) Kimdir, Hayatı, Şehadeti, Hakkında Bilgi -Sahabi-

Ebû Abdillâh Ca’fer b. Ebî Tâlib b. Abdilmuttalib el-Hâşimî (ö. 8/629) Hz. Peygamber’in amcasının oğlu, Mûte Savaşı kumandanlarından, sahâbî.

Yaklaşık 590 yılında Mekke’de doğ­du. Hz. Ali’nin öz kardeşi olup ondan on yaş büyüktü. Ebû Tâlib’in çocuklarının fazla oluşu sebebiyle geçim sıkıntısı çek­tiği sırada yükünü hafifletmek üzere Hz. Peygamber Ali’yi, amcası Abbas da Ca’fer’i yanına almıştı. Bu sebeple Ça’fer’in gençlik yıllan amcası Abbas’ın yanında geçti.

Ca’fer b. Ebû Tâlib Hz. Peygamber’e ilk iman edenler arasında yer aldı. Onun Hz. Ebû Bekir’den önce İslâm’a girdiği rivayet edildiği gibi 25 veya 3

2. müslüman olduğu da söylenmektedir. Mekkeli müşriklerin müslümanlara eziyet ve işkenceleri artınca Ca’fer hanımı Esma bint Umeys ile birlikte Habeşistan’a hic­ret eden ikinci kafileye katıldı ve Hz. Pey­gamber tarafından bu kafileye başkan tayin edildi. Oğlu Abdullah Habeşistan’da dünyaya geldi ve orada doğan ilk müs-lüman olarak anıldı. Hicret eden müslü­manlara iltica hakkı tanınmaması konu­sunda Kureyşliler elçi olarak Habeşistan’a Ebû Rebîa b. Mugıre el-Mahzûmî ile Amr b. Âs’ı gönderdikleri zaman Habeş Hü­kümdarı Necâşî Ashame’nin huzurunda müslümanlan Ca’fer temsil etti. Bu sor­gulamada büyük bir açıklık, cesaret ve maharetle İslâm inançlarını ortaya ko­yup yurtlarını terketme sebeplerini izah eden Ca’fer, Kureyş temsilcilerinin eli boş dönmesini ve Necâşî’nin mülteci müslümanlan himaye etmesini sağladı. Hatta bunun ardından Necâşi’nin Ca’fer sayesinde müslüman olduğu söylenir.

Bedir Gazvesi’ne katılmamış olmakla beraber kendilerine Hz. Peygamber’in bu savaşta elde edilen ganimetlerden pay ayırdığı ve Bedir’e katılma şeref ve sevabına sahip olduklarını belirttiği se­kiz kişiden birisi de Ca’fer b. Ebû Talib idi. Hz. Peygamber’in bu uygulaması ba­zı kaynaklarda yanlış yorumlanmış ve Ca’fer’in Bedir Gazvesi’ne katıldığı zan­nedilmiştir. Halbuki Ca’fer Habeşistan’a hicretinden sonra 7 (628] yılına kadar orada kalmıştır. Bu sebeple Hz. Peygam­ber’in Medine’ye hicret ettiği ilk sene muhacirler ile ensar arasında kardeşlik bağı (muâhât*) kurduğu sırada Ca’fer b. Ebû Tâlib’i Muâz b. Cebel ile kardeş yaptığı şeklindeki rivayetleri de şüphe ile karşılamak gerekir.

Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Hz. Peygamber komşu devlet hükümdarla­rına İslâm’a davet mektupları gönderir­ken Habeş Hükümdarı Necâşî’ye yolla­dığı mektubunda onu İslâm’a davet et­tiği gibi ayrıca ülkesinde bulunan müs-lümanları artık Medine’ye göndermesi­ni istedi. Necâşrnin müslümanlara tah­sis ettiği gemiyle Ca’fer de Arabistan’a döndü ve yanındaki Habeş muhacirleriyle doğruca Hayber’de bulunan Hz. Peygamber’in yanına gitti. Hayber’in fethin­den hemen sonra Ca’fer’i karşısında gören Resûlullah, “Hangisine sevineceğimi bilmiyorum. Hayber’in fethine mi, yok­sa Ca’fer’in gelişine mi?” diyerek onu kucaklayıp alnından öptü ve elde edilen ganimetten on altı arkadaşıyla birlikte ona pay ayırdı. Ayrıca Medine’ye dönüş­lerinde Ca’fer’e Mescid-i Nebevî’nin yanıbaşında bir yer ayırarak onu buraya yerleştirdi.

8 (629) yılında Suriye’ye gönderilen orduya Hz. Peygamber Zeyd b. Hârise’yi kumandan tayin etti. Eğer o şehid edilir­se Ca’fer b. Ebû Tâlib’in, o da şehid dü­şerse Abdullah b. Revâha’nın orduya ku­manda etmesini istedi. Mûte’de düşman­la karşılaşan İslâm ordusu şiddetli mu­harebede ardı ardına bu üç kumanda­nını da kaybetti. Zeyd b. Hârise’nin şe­hid düşmesinden sonra idareyi alan Ca’­fer b. Ebû Tâlib düşman üzerine kahra­manca hücum ederek şehid oldu; bu ara­da iki kolu da kesildi. Abdullah b. Ömer, defnedilmeden önce onun vücudunun ön tarafında elli (veya doksandan fazla) yara gördüklerini söylemektedir. Hz. Peygamber, yüce Allah’ın Ca’fer’in kesilen iki koluna kar­şılık iki kanat ihsan ettiğini ve onlar­la cennette uçtuğunu haber vermiştir. Bu sebeple kendisine “tayyar” (uçan) ve “zü’l-cenâheyn” (iki kanatlı) lakapları ve­rilmiştir.

Kırk yaşında şehid olan Ca’fer hem Habeşistan’a hicret ettiği, hem de bu­radan dönüşünde kendi baba yurdu olan Mekke’ye değil doğrudan Medine’ye git­tiği için “zü’l-hicreteyn” ve ashabın muh­taçlarını, fakirlerini daima gözettiğinden dolayı “ebü’l-mesâkîn” lakaplarıyla da anılıyordu. Ebû Hüreyre. Hz. Peygamber’-den sonra en cömert olarak Ca’fer’i gös­terir. Resûl-i Ekrem, ahlâkı itibariyle ken­disine benzediğini belirterek Ca’fer’i tak­dir ve taltif ederdi.

Ca’fer b. Ebû Tâlib’in rivayetleri pek azdır. Bunları kendisinden oğlu Abdullah. Abdullah b. Mes’ûd, Amr b. Âs ve Ümmü Seleme rivayet etmişlerdir. Di­ğer iki oğlu Muhammed ile Avn’ın da ondan rivayette bulunduğu ifade edil­mektedir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler