Tarihi Eserler

Çadır Köşkü Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Çadır Köşkü, Kâğıthane deresi kıyısında Sâdâbâd Sarayı’nın yerinde inşa edilen Çağlayan Kasrı’nın müştemilâtından küçük bir köşk.

Sultan III. Ahmed için Sadrazam Nev­şehirli Damad İbrahim Paşa Kâğıthane deresi kıyısında Sâdâbâd Sarayfnı yap­tırdığında dereyi ve kenarlarını cedvel-i sîm adı verilen mermerden bir yatak ara­sına aldırmış, ayrıca sarayın önünde de­renin akıntısının mermerden yontulmuş kat kat çanaklardan süzülmesini sağla­mıştı. Burada esas sarayın hemen kena­rında, dere üzerine bir çıkıntı teşkil eden rıhtımın üstünde ince sütunlara daya­nan çapraz planlı hafif bir köşk, daha doğrusu bir kameriye bulunuyordu. Kasr-ı Nişâd olarak adlandırılan bu küçük pav­yonun bütün mefruşatı çepeçevre uza­nan sedirlerden ibaret olup padişah bu­radan suyun akışını seyreder ve sesini dinlerdi. 1135 yılının Şaban ayında Sâdâbâd Sarayı ile birlikte inşa edilen Kasr-ı Nişâd, yaklaşık bir asır son­ra Sultan II. Mahmud tarafından Sâdâbâd Sarayı, yerine bir yenisi yaptırılmak üzere yıktırıtdığında ortadan kaldırılmış, yalnız dere üzerine çıkan muntazam kes­me taştan rıhtımı bırakılmıştı. Yeni sa­ray ile birlikte bu rıhtım setinin üstün­de 1809-1816 yıllarında eskilerinden çok farklı bir şekilde inşa edilen bu köşke genellikle Çadır Köşkü denilmiştir.

Çadır Köşkü, Çağlayan Kasn’nın fotoğ­rafları ile yerli ve yabancı ressamların çeşitli tekniklerde meydana getirdikle­ri resimlerde ön planda görülmektedir. 1832 yılında H. Meyer tarafından çizilen krokisinde bu zarif köşkün oldukça ay­rıntılı ölçüleri de verilmiştir. Kâğıthane deresinin ve Çağlayan Kasn’nın çok gü­zel bir süsü olduğu anlaşılan Çadır Köş­kü, sarayın kullanıldığı II. Meşrutiyet yıl­larına kadar bakımlı kalmış, fakat bu tarihten sonra Çağlayan Kasrı ile birlik­te hemen hemen sahipsiz bırakılmış ve nihayet 1940 yılına doğru çevresindeki yaşlı ağaçlardan birinin üstüne yıkılma­sı ile tamamen tahrip olmuştur. Bir sü­re mermerleri etrafa saçılmış halde ka­lan köşkün ihyası düşünülmüş, fakat bu da gerçekleşmemiş ve buraya İstih­kâm Yedek Subay Okulu’nun yapımı ile de Çadır Köşkü hiçbir iz kalmayacak şe­kilde yok edilmiştir.

Mermer döşeli bir setin üstünde yer alan Çadır Köşkü önceki gibi çıkıntılı bi­çimde olup yalnız burada hafifçe kavisli üç çıkıntı vardı. Barok başlıklı (yirmi adet) mermer sütunlar, çok geniş olarak dı­şarı taşan bir saçağa sahip çatıyı taşı­yordu. Dışı kurşun kaplanmış çatının için­deki ahşap bir kubbe orta kısmı örtüyor­du. Bu ortadaki yuvarlak sofranın mer­mer levhalarla döşeli merkezinde, önce­ki Kasr-ı Nişâd’da olduğu gibi yine mer­merden bir fıskiyeli havuz bulunuyordu. Köşkün etrafını çevreleyen mermer bir korkuluğun iç tarafında da sedirler uza­nıyordu.

Eski Türk geleneği uyarınca sütunla­rın aralarında içeriyi hava tesirlerinden koruyan büyük kumaş perdeler asılmıştı. Geniş saçağın alt yüzeyleriyle köşkün ta­vanı ve bilhassa kubbe çok zengin suret­te nakışlarla bezenmişti. Eski fotoğraf­larda bunlar açık olarak görülmektedir.

Çadır Köşkü, Batı mimarisiyle süsle­me sanatından ilham alınan unsurların Türk gelenek ve yaşama tarzına uydurulması suretiyle meydana getirilmiş ve başka bir benzeri artık bulunmayan bir “su kıyısı köşkü” idi. Kendi değerlerinin kıymetini bilmeyenlerin kurbanı olan bu eserin yok olması Türk sanat ve mima­risi için büyük bir kayıptır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler