BİREY
BİREY
Kelime anlamı olarak
kişi veya insanla eşanlamlı olan birey terimi, esasen toplumun bölünmeyen en
küçük temel birimi demektir. Sosyal bilimcilerce “toplumu oluşturan insanlardan
her biri” olarak tammlanan birey, toplumun karşıt kutbunu temsil
etmektedir. Bİ-rey-toplum çelişkisi ya da karşıtlığı konusu modern sosyolojinin
ve sosyal psikolojinin ana konularından birini oluşturmaktadır.
Bazı sosyologlar (örneğin,
R.E.Park ve E.W.Burgess) bireyi “belirli bir statüsü olmayan kişi
(person)” olarak tanımlamışlardır. Onlara göre “Biz, dünyaya birey
olarak geliriz, toplum içinde belirli mevki ve statüler kazandıkça kişi
olmaya başlarız.” Bu sosyologlar bireyi önceden (doğumdan önce)
belirlenmiş hiçbir yanı olmayan insanlar olarak görürler ve onun toplum içinde
biçim kazandığını öne sürerler. Oysa büyük ölçüde “liberal” gelenekten
beslenmiş olan bu yaklaşımın iddialarının tersine birey, bir çok bakımdan toplum
tarafından önceden belirlenmiştir. Toplum, özellikle Marksist yazarlara göre,
bireyi belli kalıplara sokan, onu dünyaya belli açılardan bakmaya zorlayan,
kısacası onu “üreten” bir ilişkiler ağıdır: “Bireyin karakteri
onun toplumla olan nesnel ilişkileriyle belirlenir. “Ancak bu ikinci
formülleştirme de yalınkat bîr ekono-mizme, yani ekonominin (ya da daha genel
bir ifadeyle toplumsal üretim biçiminin) diğer tüm sosyal ve zihinsel
faaliyetleri belirlediği tezine sürüklenmekte ve bireyin kendine has
özelliklerinin
(dehasının) nasıl olup da tüm bu belirlenmişlikleri aşabildiği sorusuna yeterli
bir cevap verememektedir.
Bu iki zıt yaklaşımın
dışında üçüncü türden yaklaşımlar da vardır ve bunlar günümüzde giderek
çoğalmaktadır. Bu yaklaşım sahiplerine (örneğin Erich Fromm) göre, toplumsal
yapı bireyin doğuştan getirdiği (genetik) özelliklerini ve doğasını toplumla
uyumlu kılacak bir “toplumsal karakter” sözkonusudur. Bir aracı
konumunda olan bu “toplumsal karakter” dönemden döneme ve ülkeden
ülkeye değişebilmekte ve Ortaçağda “kanaatkarlığı” ve zühdü
bîreyinkarakterinenakşederken, modern çağlarda “israfı”,
savurganlığı teşvik etmektedir. O, toplumdan gelen etkileri bireye ileten ve bireyi
toplumsal yapıya “uyduran” (uyumlu kılan) bir aracı rolü oynar.
Böylece bireyi toplumun taleplerine göre yoğururken, toplumu da o birey için
hazır hale getirir. Bu durumda tek taraflı bir belirleme değil, toplumun bireyi
et-kilemesiyle ondaki karakter yapısının toplumda kendi çapında bir etki
yaratması, kısaca bir etkileşim sözkonusudur.
Modern düşünce içinde,
özellikle bireyin insani ve siyasal haklarını konu edinen sayısız görüş ortaya
atılmış ve tartışılmıştır. Bireyin siyasal özgürlüğünü savunan görüşlere
“bireycilik” (Indİvidualism) adı verilmiştir.
Mustafa ARMAĞAN
Bk. Bireycilik;
Hümanizm; İnsan Doğası; Kişilik; Statü.