BİLİŞSEL PSİKOLOJİNİN DOĞASI
Bilişsel psikoloji 1967 yılında Ulric Neisser tarafından yazılan “Bilişsel Psikoloji (Cognitive Psychology)” başlıklı kitabın yayımlanmasıyla yeni bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Bu kitapta, Neisser biliş kavramını duyusal girdinin (uyaran) yakalanması, dönüştürülmesi, özümsenmesi, depolanması ve kullanılması temelinde tanımlamaktadır. Bilgi işlemeyi öneren bu süreçler algı, dikkat, bellek, dil, problem çözme, akıl yürütme ve bilinç gibi konuları içermektedir.
Öğle yemeği için bir lokantada olduğunuzu düşünün. Gözlerinizde etrafınızdaki objelere veya menüde yazılanlara direkt tepki verecek şekilde araçlar yoktur. Gözün retinasında sadece ve sadece ışığa tepki veren mekanizmalar vardır. Dolayısıyla objeleri veya menüdeki yazıları dolaysız olarak duyumsayamazsınız. Beyin çevrenizdeki uyaranlardan yansıyarak retina üzerine düşen ışığı sembollere dönüştürerek temsil etmektedir. Bu temsiller bellek sisteminden geri getirme işlemi ile kelimeleri ve anlamları ortaya çıkartmaktadır. Ayrıca menüde yazılanlardan bir anlam çıkartmak için dil ve sentaks bilgisine de gereksinim vardır. Elbette, yapılanlar sadece bunlardan ibaret değildir. Servis elemanının söylediklerine dikkatinizi verip etrafınızdaki diğer sesleri veya konuşmaları filtre edersiniz. Yine servis elemanı ile yaptığınız görüşme sonrasında belki düşünmek ve değerlendirme yapmak için biraz süre isteyip hangi yemek veya yemekleri yiyeceğinize karar verirsiniz. Bu olay algılamadan anlamaya, hatırlamadan karar vermeye birçok bilişsel süreci kapsamaktadır.
İnsanların nasıl algıladığını, nasıl öğrendiğini, nasıl hatırladığını ve nasıl düşündüğünü inceleyen bilişsel psikoloji, psikolojinin diğer bilim dallarında olduğu gibi bazı temel varsayımları içermektedir. Bunlardan ilki insan beyninin temel işlevinin bilgi-işlem olmasıdır. Bilgi-işlem dış dünyanın temsili veya sembolik dönüşümü veya manipülasyonu olarak ifade edilmektedir. İkinci olarak insan beyni hem yapı hem de kaynak açısından sınırlı kapasite kullanımına sahiptir. Üçüncü olarak da bilgi işlem süreci aktiftir. Bilgi işleme sırasında daha önceden kazanılmış yaşantılar, deneyimler veya beceriler yeni algılanan uyaranları etkiler. Bu da onların davranış veya tepkilerine yansır. Bir başka deyişle davranışlar “aşağıdan yukarıya” ve “yukarıdan aşağıya” işlemler neticesinde meydana gelmektedir. Aşağıdan yukarıya çevresel bir girdi ile başlar ve biliş sistemi içinde çeşitli aşamalardan geçen bir yolculuk yapar. Yukarıdan aşağıya işlem ise yüksek seviyedeki bilişsel faktörlerin (amaç, eğilim, bilgi, beklenti vb) daha aşağıda meydan gelen işlemleri etkilemesi-dir. Şekil 4.1’de ne görüyorsunuz diye sorulduğunda pencere, dolap, araba, yol ve yol kenarındaki ağaçların kuş bakışı görünüşü, ağaca tırmanan ayı, telefon direğine çıkan telefon tamircisi gibi yanıtlar verilmektedir. Bu yanıtlar kişiden kişiye değişmektedir çünkü her bir bireyin farklı yaşantıları algılanan objenin de farklı olarak yorumlanmasına neden olmaktadır. İşte bu yukarıdan aşağıya işlemlere karşılık gelmektedir. Öte yandan, bu objeye bakan kişi bir kare içinde iki adet dikey çizgi ve dört adet siyah daire var yanıtını verirse bu aşağıdan yukarıya işleme örnektir,
Bilişsel psikoloji işlevselcilikten oldukça etkilenmiştir. Çünkü bilişsel psikoloji zihinsel işlemlerin işlevsel olduğunu varsayar. Zihinsel işlemler girdinin (uyaran) çıktıya dönüşmesini (davranış) sağlamaktadır. Zihin ile beyin arasındaki ilişki bilgisayardaki donanım ve yazılım arasındaki ilişkiye benzetilir. Bu nedenle insan düşünce ve davranışlarının incelenmesinin en verimli ve anlaşılabilir yolu beynin yazılımı olan zihni çalışmaktır. Öte yandan, materyalist bakış açısı zihin ve beyni aynı olarak kabul eder ve bundan dolayı düşünce ve davranışın beyindeki nöral faaliyetler sonucu oluşması nedeniyle beynin incelenmesinin aynı zamanda zihnin incelenmesi anlamına geldiğini varsaymaktadır.
İşlevselci yaklaşım insan davranışını bilgi işlem ve zihinsel işlevler kapsamında
açıklarken materyalist yaklaşım zihinsel süreç ve faaliyetleri nöroanatomi ve nöro-
kimya kapsamında ele alır. Hangi yaklaşımın seçildiği ise daha çok sorulan sorunun türü ve içeriğine bağlıdır. Örneğin, bellek bir yandan geri getirme ve tekrarla
ma gibi süreçler açısından ele alınırken diğer bir açıdan da kimyasal ileticiler ya da sinaptik işlevler bakımından incelenmektedir. Geri getirme ile tekrar süreçleri bilişsel açıklama biçimini oluştururken kimyasal ileticiler ve sinaptik duyarlılık biyolojik açıklama bakış açısını meydana getirmektedir.