33Sosyoloji Sözlüğü

BİLİMLERİN TASNİFİ

 

BİLİMLERİN TASNİFİ

 

Bilim mantıksal ve metadolojik
olarak tutar­lı bir önermeler yığını olarak tanımlanabilir. Bilim, iç
bağlantılarla kendi aralannda birbiri­ne bağlı olan bir önermeler sistemidir.
Sınıf­landırma ise konular ve kavramları sistemli olarak bölümleme ve sıraya
koyma işlemidir. Bilimlerin sınıflandırılması, bilimleri belli açı­lardan
hareketle tasnif etmektir; konulan, amaçlan, yararlan, sadelik veya
karmaşıklıkla­rı, edinme yollan vb. dikkate alınarak bilimler
sınıflandırılmıştır. Sınıflandırmada, belli ortak belirtileri olan tek tek
nesneler öbeği hali­ne koyma, canlıları, cinsten başlayarak alt bö­lümlere ve
Öbeklere ayırma, insan toplumunu-ortak bir kültür ve hayat düzeyi olan bireyler
topluluğu şeklinde öbeklere bölme, aynı eko­nomik şartlar ve ilişkilerle
birbirine bağlı olan topluluk ve tabakalara ayırmak sözkonusudur.

Bilimler konuları,
yöntemleri, görüş açılan vb. bakımından birbirlerinden ayrılmakta, hat­ta
uzlaşmaları mümkün olmayacak farklılıkla­rı ortaya koymaktadırlar. Bilimler
arasında na­sıl, ne gibi bir sıra ve düzen bulunduğu husu­su, üzerinde
durulması gereken önemli bir ko­nudur. Bilimler gelişerek birbirlerinden ayrıl­maya
başladıktan, birer özel bütün halinde or­taya çıktıktan sonra, bilim adamları
bunları sı­nıflara ayırmak, bir tasnif ve düzene tabi tut­mak ihtiyacını
duymuşlardır. Bilim dalları ar­tıp karmaşıklaştıkça ve alt-dallara bölünmeler
Çoğaldıkça bilimleri sınıflamakta zorlaşmıştır.

Bilimlerin
sınıflandırılması konusunda orta­ya atılan ayrımlar iki bölümde sıralanabilir:

 a) Keyfi sınıflandırma: Keyfi olarak (rastgele) se­çilmiş,
bir takım ayırdedİcİ vasıflara dayalı ve ancak herşeyi yerli yerinde bulmak
amacına yönelik olan sınıflandırmadır;

 b) Tabii sınıf­landırma: Aralarında en fazla doğal
benzerlik bulunan nesneleri karşılaştırmak ve bu yön­temle bir takım kanunların
keşfedilmesine yol açmak amacına dayalı sınıflandırmadır.

Bilim, yalnızca zihin
için bir ışık değil, aynı zamanda irade için de bir güçtür. Bilimin teo­rik
işlevi olayları açıklamaktan ibarettir. Buna karşın, onun pratik yanı,
varlıkları ve olayları ihtiyaçlarımıza göre değiştirebilmemiz için do­ğaya
karşı iktidarımızı artırmaktan ibarettir. Bu açıdan Bacon’ın ifadesiyle
“bilmek, mukte­dir olmaktır” denebilir.

Buna göre özel bir
bilimi, “belirli bîr nesne ile ilgili kesin, genel ve metotlu bilgilerin
top­lamıdır” diye tanımlayabiliriz. Hemen ilave et­mek gerekir ki, evren,
çeşitli parçalan bir ne­denler ve İlkeler hiyerarşisi (sıralaması) bulu­nan bir
bağlantı biçimiyle uyumlu bir düzen­dir. Bu durumda evrenin çeşitli parçalarını
araştıran çeşitli bilimler arasında da bir sıralamanın bulunması gerekir.
Onların hepsini, özel bilimleri ayırd ederken bu parçaları bir­leştiren bağa
riayet etmek ve onların bağlantı ve ilişkilerini göstermek gerekir. Yani,
onları sıralamak ve sınıflandırmak gerekir.

Aristoteles bilimleri
tasnif eden ilk filozof­tur. Aslında Aristoteles yaklaşık M.Ö.V.bin-lerden
itibaren oluşmaya başlayan Mezopo­tamya ve Mısır bilim ve tekniğinden intikal
eden bilgileri rasyonelteştİrmekte büyük emekleri bulunan, kendi çabalarıyla buna
ye­ni, özgür bilgiler de katan İyonya filozofları­nın bilim ve felsefelerini
uyumlu bir bütün ha­linde bir arada değerlendirir. Temel bilim ola­rak da
felsefenin varlığını ölçü alır; felsefenin konusu ise, eşyanın zamanla değişen
mahiyeti­ni araştırmadır. Felsefe, bilimleri yöneldikleri amaç açısından ve
Teorik, Pratik ve Poetik ilimler olarak üç kısma ayırmıştır. Teorik bi­limler,
hakikati seyretmekle yetinirler. Bunlar matematik, fizik ve ilk felsefe
(metafizik)den ibarettir. Pratik bilimler, eylemlerimizi yönet­mesi gereken
kuralları belirler. Poetik (şiire ait) bilimler harici eserler yapma yeteneği
ka­zandıran araçları gösterirler. Bunlar, poetik (şiir), retorik (iyi konuşma
sanatı) ve diyalek­tiktir. Aristoteles’in bu ayrımını şu şekilde açıklayabiliriz:
Bilim, varlıklarından bilgi edin­diğimiz birçok olayları ve değişimleri özel te­meller
üzerinde tertiplenmiş ve sınıflandırıl­mış olarak kavramayı mümkün kılar;
olaylar ile değişimlerin kanunların ilkelerini bulmada yararlı olur. Fakat her
bilim ancak kendi konu­suyla veya alanıyla ilgilidir; her bilim olayları
kendine özgü tertip ve ayrım sınırları içinde al­gılar. Dolayısıyla evrenin
külli olarak kavran­masında belli ve genel bir düşünce ileri sürme imkanı
bulamaz. Fakat insan yapısı gereği ev­renin bütünü üzerinde düşünür. Bilimlerin
sağladığı bilgileri, birleştirme eğilimi ve teces­süsünü gösterir ki, buna
cevabı felsefe verme­ye çalışır. Metafizik olarak nitelendirilen bilgi alanı
budur.

Aristoteles’in üçlü
ayrımının Stoacılar tara­fından da benimsendiğini görüyoruz. Onlar da bilimi
üçe ayırırlar: a) Fizik, b) Etik, c) Mantık. Ancak Stoacılar bu üç bilimi
birbirine bağlayan temel üzerinde ısrarla dururlar. Çünkü bunlardan herhangi
biri tek başına bü­tünlüğü veya yetkinliği gerçekleştiremez. Baş­ka söyleyişle
“bütün bilimler bir bahçeye ben­zetilebilir” ki, mantık bu bahçeyi
dış etkiler­den ve saldırılardan koruyan duvardır; fizik asıl verimli toprak,
yani madde; yetişen meyve­ler de Etik’tir.

Ortaçağ’da bilimin
alanları sınıflandırılırken basit bir tasnifin yapıldığını da görüyoruz. Bu
tasnif, iki öbekte toplanan yedi bilgi alanını kapsıyordu:

a) Trivium
(üçlü öbek): Gramer, retorik ve diyalektik,

 b) Quadrivium:(Dörilü Öbek): Aritmetik, geometri, müzik
ve astrono­mi. Üçlü öbekte dil ağırlıklı bir bilgi sözkonu-suyken, dörtlü
öbeğin dersleri akademik sevi­ye olarak görülüyordu. Burada Geometri kap­samında
öklid teoremleri, ispatlanmaksizın öğrenilirdi. Aritmetik ve astronominin
işlevi Hıristiyanlığın ayin ve ritüellerinİn zamanları­nın belirlenmesiyle
sınırlandırılmıştı.

Yeni Çağda bilimsel
yöntemin tartışılması yanında bilimlerin tasnifi konusunda yetersiz olmakla
birlikte, bu alandaki girişimi bakımın­dan Francİs Bacon’ın bilim tasnifi
önemlidir. Bacon’a göre beşeri ruhun üç temel yetisi olan hafıza (bellek),
muhayyile ve aklın karşı­lıkları olarak bilimi: a) Tarih, b) Şiir, c) Felse­fe
şeklinde üçe ayırabiliriz. Hafızaya dayanan tarih de: a)Tabii tarih (Historia
Naturalis), b) Medeni tarih (Historia Civilis) olarak ikiye ayrılır. Medeni
tarih aynı zamanda manevi bi­limlerin tarihini de kapsar. Yine Bacon’ın bu
ayrımı karşılaştırmalı otopsi ve bitki bilimleri, ayrıca milli devletler
tarihi, edebiyat tarihi gi-bİ düşüncelerin doğmasına da zemin hazırla­mıştır.
Şiir ise a) Destan tarzında, b) Drama­tik tarzda, c) Sembolik tarzda ortaya
çıkar. Ba­con’a göre Felsefenin Tann, insan ve doğa ol­mak üzere üç konusu
(objesi) vardır. Görüldü­ğü gibi Bacon, bilimleri sübjektif bir yaklaşım­la
tasnif etmiştir.

Ampere (1775-1863),
Bacon’un sübjektif prensibi yerine bilimleri daha objektif olarak tasnif eder.
Ampere’in bilimleri sınıflandırma­sı unutulmuş görünse bile yapılan sınıflandır­maların
en sistematiği olma özelliğini taşımak-

tadır. Gerçekten
Ampere ne sadece zihni ve ruhi yetkilerin eğilimine uygun bir ayrıma yer
vermiş, ne de var olan bilimlerin basit bir sa­yım ve dökümüyle yetinmiştir.
Eleştirici bir bakışla bilimlerin konularını hangi açıdan sıra­lamak
gerektiğini araştırmıştır. Bu bağlamda dört ayrı görüş açısı ileri sürmüş ve
bilimleri sı­nıflandırmayı da bunlara dayandırmıştır

 a) Tasviri (Descriptif veya autoptique) görüş: İlk
bakışta dikkati çeken özelliklerine göre bir araya toplanabilen bilimler,

 b) İlk bakışta ve gözlemde sezilerek ortaya
çıkarılamayan, bu nedenle İlk sınıfta kendilerine yer verileme­yen bilgilerle
ilgili bilimler. Bunlar daha ileri bir zihni çabayı gerektirirler;

c) İlk iki
sınıfa göre bilimlerin konularında yer alan olay ve nesnelerdeki değişimlerin
yasa veya ilkelerini araştıran bilimlerdir;

d) İkinci ve
üçüncü gu-rublar arasındaki kapsam ve derece bağıntısı­na göre, üçüncü ile
benzerlik yönünden ilişki-lendirilen bilimlerdir.

Auguste Comte
bilimleri şu üç temele daya­narak tasnif eder: a) Tabiatta en basit olaylar en
genel olaylardır; b) Her üstün varlık düze­ni, şart olarak, daha basit ve daha
genel varlık düzenlerini gerekli kılar; c) Nesneleri bilme güçlüğü, onların
karmaşık oldukları inancını verir. Comte, bu üç temelden bütün bilimle­rin tek
bir sıra veya sınıf içinde sıralanabileeği sonucu çıkarır. İncelenmesi en basit
ve en ko­laylarından hareketle basamak basamak daha karmaşık olanlarına doğru
çıkmak için, tek bir sıra içinde, şu altı bilimi sıralar: Matema­tik,
astronomi, fizik, kimya, biyoloji ve sosyolo­ji-

Herbert Spencer Comte
gibi bilimleri şu üç

gruba indirger: 1-
Soyut bilimler veya salt iliş­ki bilimleri. Matematik gibi; 2- Soyut-somut
bilimler yahut olguların ve kanunların bilimle­ri. Bu bilimler birinci grupta
yer alan bilimler­den daha az ve üçüncü gruptakilerden daha soyut oldukları
için, soyut-somut bilimler diye anılmışlardır. Bunlar; astronomi, mekanik, fi­zik
ve kimya bilimleridir. 3- Somut bilimler; veya varlıkların bilimleri. Biyolojik
ve tabii bi­limler, psikolojik ve sosyolojik bilimler gibi. Genellikle kabul
edilen sınıflamaya göre bilimler, konularına ve karmaşıklık sırasına gö­re dört
ana sınıfa ayrılmışlardır:

1- Matematik
Bilimler. Bu bilimlerin konu­su nicelik (kantite-tir. Bu nicelik, bizzat nesne­lerden
soyut ve bağımsız olarak kabul edilen bir nicelik olup, sayı, uzam ve
hareketten iba­rettir. Matematik bilimleri, salt ve uygulamalı olmak üzere iki
kısımdır. Yalın biçimde teorik olanlarına salt matematik, temel nesnesi, salt
matematiklerin formüllerini bazı deney verile­rine uygulamaktan ibaret
olanlarına da uygu­lamalı matematik denir.

 2- Fizİk-Kimya bilim­leri. Bu bilimler, cansız maddeyi,
onu kanunla­rını ve özelliklerini inceler ve aşağıdaki bilim­leri İçerirler: a)
Fizik, maddenin en genel özel­liklerini ve bütün cisimlerde ortak olan ağır­lık,
sıcaklık, ışık, ses, elektrik gibi hususiyetle­ri inceleyen bilimdir. Fizik
bilimlerinin çeşitli branşları, maddenin bu en genel özelliklerin­den doğmuş
olup baroloji, termoloji, optik, akustik, elektroloji vs… diye sıralanabilir,
b) Kimya, tabiatı ve özellikle her bir cismin husu­si özelliklerini inceleyen
bilimdir. Mesela oksi­jen, klor, asit ve bunların kısımlarını, uyuşum­larını
yani bunların benzer başka bir cisimle belli bîr oranda birleşmeleri özelliğini
inceler. Tabiat bilimleri adım hayat bilimleri ve canlı cisimler bilimlerine
ait kılabilmek için minera­loji ve jeoloji, normal olarak da fiziko-şimik bi­limlere
bağlanmaktadır.

3- Tabiat
veya hayat bilimleri. Bunlar, haya­tı, hayat kanunlarını ve canlı varlıkları
etkile­yen çeşitli faktörleri İnceler. Bu bilimlerin iki ana dalı vardır: 1- Botanik:
Bitkisel hayatın bi­limleri; 2- Zooloji: Hayvansal hayatın bilimle­ri. Bu iki
ana bilim dalının her birinin ikinci dereceden alt bilim dallan vardır: a)
Anato­mi: Hayvansal ya da bitkisel alanda, organla­rın biçim ve yapısını
açıklayan bilim dalıdır; b) Fizyoloji: Bitkisel veya hayvansal alanda,
organların işleyişini inceleyen bilim dalıdır; c) Embriyoloji: Canü varlığın
gelişmesini incele­yen bilim dalıdır; d) Paleontoloji: Ölü organiz­malarla
ilgilenen bilim dalıdır; e) Sistematik: Hayvansal veya bitkisel alanda, hayvan
veya bitki türlerini anlatan ve sınıflandıran bilim dalıdır.

Tabiat ve hayat
bilimleri arasında İki bilimi de kaydetmek gerekir: Antropoloji ve Etnolo­ji.
Bu iki bilim dalı, topyekün olarak insan ırk­larının aslım ve ayrımlarım inceler.

4- Ahlaki ve
Sosyal Bilimler. Bunlar insanla ilgilenen ve çeşitli yönleriyle İnsanı
inceleyen bilimlerdir. Akıllı, hür, sosyal bir varlık olarak insanın yalnızca
özü ile değil, aynı zamanda onun fiilleriyle ve ahlaki hayatında, sosyal ha­yatında
görüntüleri olan bir takım dış olaylar­la da bu bililer ilgilenir. Bunlar üç
ana bölüme ayrılır:

1-
Psikolojik bilimler: Düşünceler, duygular, heyecanlar, alışkanlıklar gibi insan
tabiatında bulunan genel hadiseleri inceler ve bu hadise­lerin kanunlannı
belirlemeyi amaç edinirler. Bu bilimlerin üç alt dalı vardır: a) Psikoloji: Bi­linç
olaylarını inceleyen ve onların gerçek (re-el) kanunlannı belirleyen bir bilim
dalıdır; b) Mantık: Zihni doğruyu aramaya yönelten bi­lim dalı; c) Estetik:
Üstün hayal gücünü, güze­li takdir etmeye ve gerçekleştirmeye sevk eden bilim
dalı; d) Ahlak: İradeyi iyi işler yap­maya yönelten bilimdir.

Mantık, estetik ve
ahlak bilimleri kural koyu­cudurlar (normatif). Çünkü bunlar ruha, fark­lı
alanlarda etkin olmak için izlenmesi gere­ken kurallan anlatırlar.

2- Tarih
Bilimleri: İnsanlığın hayatında ard arda gelen hadiseleri, sebeplerini,
kanunlannı inceleyen bilim dalıdır.

3- Sosyal ve
Politik Bilimler: İnsan topluluk­larının genel yapısını, normal işleyişlerinin
ve gelişmelerinin kanunlarını araştıran bilim dal­lan Sosyoloji, Hukuk,
Politika, Ekonomi vb.

İslam uygarlığında
bilime verilen önem onun tasnifinde de dikkat çekici çalışmalan sağlamıştır.
Müslüman filozoflar temelde Aristotelesİ esas almakla birlikte bilimi iki ka­tegoride
tasnif ederler; a) Akli bilimler; b) Nakli bilimler. Akli bilimler teorik
hikmet ve pratik hikmet diye ikiye ayrılır. Yani matema­tik, astronomi asıl
hikmet (yani fizik, genel olarak Aristo fiziği) ile kimya, botanik, zoolo­ji ve
madeniyatı (mİneroloji) içine alan tabiat bilimleri; coğrafya, akli bilimler
arasında sayı­lırdı.

Nakli bilimler ise,
İslâm dininin esaslanna ve muamelat (hukuk) kısmına ait bilgileri edinmek üzere
arapçayı esas tuttuğundan, ön­ce gramer ve edebiyatla (yani lügat, iştikak,
sarf, nahiv, bedi, beyan… gibi bölümleriyle) mantığı içine alan alet
bilimleri ve seri bilim­ler diye ikiye ayrılıyordu. Seri bilimler de Kur’ân,
tefsir, hadis, fıkıh, usul-i fıkıh ve fera-iz vb. Ayrıca ileri seviyeli eğitim
veren medre­selerde İslam’ın itikadı esaslarını öğretmek için ilmi Kelam
öğretilirdi. Mevzuatü’l-U-tum’un yazan Taşköprüzade’nin birçok bakım­lardan
değerli bir belge olan eserinde, çok da­ha fazla ayrıntıya girecek yüzlerce
bilim adı sa­yılmaktadır.

“İlimlerin
Sayımı” (İhsâ’-ül-ulûm) adlı ba­ğımsız bir eser yazarak bilimlerin
tasnifinde İs­lâm aleminde öncü sayılan Farâbî, bilimleri başlıca beş bölüme
ayırır:

  1- Dil Bilimi

, 2-Mantık
İlmi,

  3- Riyazi ilimler,

Bilimi beş ana bölüme
ayıran Fârabî her bir bilimi kendi içinde tasnif ederek geniş bir şe­kilde
İncelemeye koyulur. Buna göre; Dil Bili­mi kendi içinde bütün olarak iki
kısımdır

 a) Halk arasında her hangi bir anlama işaret eden
kelimeleri ezberlemek ve onlardan her-birinin delalet ettiği şeyi bilmek;

 b) Kelimele­rin “kanun”lanni bilmek.

Ayrıca dilin
incelenmesine göre dil bilimi ye­di bölüme ayrılır.

 1- Tek kelimelerin bilimi,

 2-. Toplu kelimelerin bilimi;

 3- Kelimelerin tek oldukları zamanki kanunları,

 4- Kelimelerin toplu oldukları zamanki kanunları;

 5- Doğru yazma kanunları

; 6- Doğru
okuma kanunları;

 7- Doğru şiir okuma kanunları.

Mantık bilimi de kendi
içinde sekize ayrıl­makta (üçü Kıyas’ın türleri)dir. Geriye kalan beşi kıyasın
kullanılmasına yarayan sanat tür­leridir; bunlar, burhan, cedel, mugalata
(sofis-tâî), hitabet, şiirdir.

Öğretme (ta’lim)
bilimleri; sayı (aded) bili­mi, hendese (geometri), menazır (optik), yıl­dızlar
bilimi (astroloji, astronomi), musiki, ağırlıklar bilimi (ilm-i cerr-i eşkal),
tedbirler (hiyel) bilimi (mekanik ve İlgili bilimler) ola­rak yedi öbekte toplanır.
Ayrıca tabiat, ilahi­yat, medeni bilim (bazı toplumsal) bilimler İle

etik, psikoloji vb.)
Fıkıh, Kelam da ayrı bilim dalları olarak sayılır.

Harezmi, ilimleri İki
ana bölüme ayırır:

 1-Şer’i ve Asabi olan ilimler,

 2- Yunanlıların ve diğer milletlerin ilimleri, fıkıh,
kelam, gramer, hitabet, şiir, haberler birinci grup ilmin dalları­nı oluşturur.
Felsefe, mantık, tıp, geometri, he­sap ilmi, nücum ilmi, musiki, hiyel, kimya
gibi ilimler de ikinci grup ilmin dallarını teşkil eder.

İbn Sina, bütün ilimleri
felsefe İçinde müta-la etmiş ve şeriatla felsefe arasında bir zıtlığın
olmadığını ileri sürmüştür. O, felsefi ilimleri “nazari” ve
“ameli” olmak üzere İki ana bölü­me ayırmış, “nazari
ilimler”de

 1- Tabii Bilim­ler,

 2- Riyazi Bilimler (orta ilimler);

 3- İlahi İlimler (yüksek ilimler) olmak üzere bölümle­re
ayırmıştır. Ameli Felsefe’yi de ahlak, ev ida­resi, siyaset diye üç kısma
ayırarak bunların ay­nı zamanda şer’î bilimler olduğunu kabul et­miştir.

Hasan ŞAHİN Bkz.
Bilim.