Nedir ?

Bezirgan Nedir, Ne Demek, Kelime Anlamı, Hakkında Bilgi

Bezirgan, Eskiden ticaret, sarraflık, resmî ve özel müesseselere mal temini işleriyle uğraşan büyük tüccar.

Kelimenin aslı, “alışveriş yapan” anla­mında Farsça bâzârgân veya bâzergân-dan gelmektedir. Bezirgan kelimesinin Türkçe’de ne zamandan beri kullanıldı­ğı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Fâtih devrine ait kanunnâme ve yasak-nâme metinlerinde bezirgan tabirine sık­ça rastlanmakta, “başta ipek ve kumaş olmak üzere her türlü ticaret ve alım sa­tım işleriyle uğraşan tüccar” anlamında kullanılmaktadır. XVI. yüzyıla ait Osmanlı sancak kanunnâmelerinde ise “ticaret erbabı, ipek tüccarı, seyyar tüccar” mâ­nalarında geçmektedir. Gelibolulu Mustafa Âlî ise ke­limeyi “zengin tüccar” anlamında kullan­maktadır, Büyük şehirlerin dışarıdan gelen sa­nayi maddeleri ve mamul eşya İhtiyaçla­rı bezirganlar tarafından sağlanırdı. Ev­liya Çelebi İstanbul’un toptan gıda ve gi­yecek eşyasını temin eden çok sayıdaki bezirganın bezirgan esnafı loncasını teş­kil ettiklerini kaydeder. Kelime daha sonraları hilekâr ve tefeci tacir için de kullanılmıştır. XVII. yüzyıldan sonra ise gayri müslim ve Özel­likle Musevî ticaret erbabına delâlet eder olmuştur. Osmanlı ülkesinde ticaret ya­pan beratlı Avrupa tüccarına da bazan bezirgan denilmiştir.

Osmanlı saray, bahriye ve askerî teş­kilâtı içerisinde bezirganların da bulun­duğu görülmektedir. Nitekim sarayın dış hizmetlileri olan bîrün halkı arasında Dârüssaâde ağasına bağlı bezirgânbaşı da bulunuyordu. Başlıca görevi ise çuha, bez, tülbent gibi özellikle dokuma türünden malzemeyi temin etmekti.

Yeniçeri Ocağı’nda ocak bezirganları­nın önemli iktisadî rolleri vardı. Beytül-mâlcinin idaresinde Yeniçeri Ocaği’nın malî işleri, malzemesinin temini, esâme alım satımı gibi işleri bunlar yapıyorlar­dı. Başlangıçta bu görev ocak başyazıcısı tarafından yerine getirilirken daha son­ra kârlı bir iş olduğu için hıristiyan ve Mûsevîler’in tekeline geçmiş, babadan oğula intikal etmek suretiyle de bezir­gan aileleri teşekkül etmiştir. Bazı dö­nemlerde ocak bezirgânlığının kaldırıl­ması sebebiyle bu gayri müslim bezir­ganlar çeşitli huzursuzluklar çıkarmış­lar, serbest olduğu zamanlarda da rüş­vet vererek ocak bezirgânlığını elden ka­çırmamaya gayret etmişlerdir.

Ocak bezirganlarının İstanbul Valide Hanı ve diğer büyük hanlarda odaları vardı. Ocağa ait paralar, her türlü emtia, vergi ve defterler orada saklanırdı. Ocak işlerinde suistimal yapan ve ocak menfaatlerini zedeleyen bezirganlara çok ağır cezalar verilirdi. Nitekim 15 Temmuz 1808’de suistimali tesbit edilen ocak be­zirganı Celepan idam edilmiş, bu tarih­ten sonra da gayri müslim bezirgan ta­yin edilmeyerek bu işlerin başyazıcı ta­rafından yapılması istenmişti. Ancak bir süre sonra ortalık yatışınca gayri müs­lim bezirganlar rüşvetle yeniden bezir­gânlığı elde etmişlerdir. Ocak bezirgân­lığı 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıl­ması ile sona ermiştir.

Ortacağ’lardan beri bezirganların şe­hirden şehire, ülkeden ülkeye aylarca süren seyahatleri, karşılaştıkları çeşitli olaylar, surlarla çevrili Türk-İsiâm şehir­lerinin kapılarından giriş çıkışları, uzak ülkelerde gördükleri ve duydukları aca­yip şeyler özellikle halk edebiyatı için zen­gin ve ilgi çekici bir malzeme olmuş, halk arasında şifahî olarak dilden dile dolaş­mıştır. Ayrıca, “Korkak bezirgan ne kâr eder ne ziyan”; “Bezirgan züğürtleşince eski defterleri karıştırır” gibi çeşitli ata-sözlerine de konu olmuştur.

İstanbul’un Kocamustafapaşa. Çarşam­ba ve Kabataş semtlerinde XVI ve XVII. yüzyıllarda yapılmış, fakat günümüze in­tikal etmemiş üç mescid, Hasköy’de Pîrî Çavuş mahallesinde bir sokak ve Ko­camustafapaşa’da bir çıkmaz sokak be­zirgan adını taşımaktadır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler