Tarihi Eserler

Bereketzade Çeşmesi Tarihi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Bereketzâde Çeşmesi, İstanbul’da XVIII. yüzyılda yapılmış çeşme.

Şehrin Galata semtinde, eski Galata surlarının içinde ve evvelce büyük kulenin az ötesinde bulunuyordu. Aslında çeş­menin XV. yüzyılın ikinci yarısında Fâtih Sultan Mehmed’in müezzini tarafından yaptırılmış olduğu, ancak zamanla harap bir hale geldiği ve Sultan 1. Mahmud dev­rinde yeniden yapıldığı kitabesinden öğ­renilmektedir. Galata ve Tophane semt­lerindeki halkın çektiği su sıkıntısını sa­rayın öğrenmesi üzerine padişahın an­nesi Sâliha Sultan tarafından Galata’ya bol su akıtılması için gerekli tedbirlerin alındığı ve şıkk-ı evvei defterdarı Mehmed Efendi ‘nin XV. yüzyıl çeşmesinin yerine bugün görüleni yaptırdığı, Ha­fız adlı bir şair tarafından yazılan on iki beyitlik kitabede açıklanmaktadır. 1143 (1732-33) tarihinde o devrin üslûbuna nazaran çok zengin bir süsleme iie ya­pılan çeşme 100 yıl sonra tekrar harap olmuş ve ikinci yedi beyitlik Nazîf imzalı kitabede belirtildiğine göre 1260 (1844) yılında Sultan Abdülmecid’in annesi Bez-miâlem Valide Sultan’ın isteği doğrultu­sunda hazinedar Azm-i Cemâl’İn hayra­tı olarak bir daha ihya edilmiştir. Gala­ta Kulesi’nin fetihten sonraki ilk dizdarı Bereketzâde Hacı Ali b. Hasan’ın yaptır­mış olduğu küçük cami çeşmenin ilk ye­rinin hemen yakınında bulunduğundan çeşme de caminin adıyla tanınmış ve bü­tün yayınlara öylece geçmiştir. Çeşme XX. yüzyıl başlarında tekrar harap bir duruma girmişti. Aralarında birçok ya­bancının da yer aldığı İstanbul Şehri Muhibleri Cemiyeti 1910’a doğru bu küçük fakat değerli eseri kurtarmak ga­yesiyle onartmış, kırık ve eksik kısımla­rını tamamlatarak bir de ahşap saçak yaptırmıştır. Çeşmenin, 19S0’li yıllarda yeniden harap bir duruma girmesi üze­rine 1957’de bulunduğu yerden söküle­rek Galata Kulesi dibindeki sur duvarı parçasına yapıştırılması uygun görülmüş­tür ve halen oradadır.

Bereketzâde Çeşmesi, XVIII. yüzyılda kurulan Beyoğlu-Tophane-Galata su şe­bekesinin Taksim makseminden inen ko­lun bir hattı tarafından besleniyordu. Bir duvar çeşmesi olarak yapılan bu küçük eser, III. Ahmed devrinde başlayıp 1730′-lardan itibaren gittikçe hızlanan Batı üs­lûbunun ilk kademesine işaret etmek­tedir. Cephe mermerleri klasik dönem çeşmelerinde görülmeyen bir biçimde tamamen kabartma bezemelerle kap­lanmıştır. Esas kemerin içindeki ayna taşı bir çift selvi ile süslenmiş ve bu ta­şın üst kenarına, “Bütün canlıları sudan yarattık”(Enbiya 21/30) mealindeki âyet işlenmiştir. Üstünde ve bir mukar-nas dizisinin altında çeşmeyi Azm-i Ce­mâl kalfanın ihya ettirdiğini bildiren ki­tabe yer alır. Bunun yukarısına ise ese­rinin güzelliğinden emin olan usta, “ma­şallah” kelimesi işlenmiş bir levha yer­leştirmiştir. Çeşme nişi kemerinin ke­narı bir dizi tomurcukla süslenmişti; es­ki fotoğraflarda tamam durumda olan bu zarif tomurcukların bugün pek azı kalmıştır. Ayna taşının iki yanı ile ke­merin üstüne ve yanlarındaki satıhlara çanaklardan çıkan çiçekler ve kâselerde çeşitli meyveler işlenmiştir. Bu kabart­maların aslında boya ve altın yaldızla renklendirildiği de kalan izlerden an­laşılmaktadır. Kemerin yukarısında ise 1732’de yeniden yapıldığını belirten uzun kitabe ile bunun iki yanında ikişer satır halinde yine Hafız adlı şairin dü­şürdüğü manzum tarihler bulunmak­tadır.

Çeşmenin büyük kemerli ve önünde yalak olan ana cephesinin iki yanındaki kanatlar biraz geridedir. Bunların insan boyu yüksekliğindeki orta kısımlarına, ayna taşlan istiridye kabuğu biçimin­deki taçlarla süslenmiş birer musluk ve önlerine de dışarı taşkın birer çanak ko­nulmuştur. Esas çeşmeden testilere su dolduranlara engel olmaksızın su içmeye mahsus olan bu küçük yüksek çeşme­lerin benzerleri Üsküdar’da İskele Meydanı’ndaki III. Ahmed Çeşmesi’nde de görülür. Bunların da üstlerinde, sağda-kinde besmele, soldakinde, “Orada adı selsebîl olan bir pınar vardır”[300] mealindeki âyet işlenmiştir. Bere­ketzâde Çeşmesi’nin 1910’lardaki tami­rinde, üstüne demirden iki desteğe da­yanan ahşap bir saçak yapılmıştı. 1958’-de şimdiki yerine taşındığında ise eski­ye göre iki yanlara daha fazla uzanan ve demir destekleri olmayan beton bir sa­çak yapılmıştır. Halbuki Fransız ressam Eugöne Flandin’in 1853’te yayımlanan taş basması resimlerinin birinde çeş­menin saçaksız olduğu görülür.

Bereketzâde Çeşmesi, Türk sanatın­da yeni bir akımın başladığını gösteren en güzel eserlerden biridir. Yeni sanat zevkinin şehrin ücra sayılabilecek bir mahallesinde ve sokak arasında kalan bir eserde bu derece kuvvetle kendini göstermesi, bu yeni üslûbun Türk sana­tına nasıl hâkim olduğunun açık bir de­lilidir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler