33Sosyoloji Sözlüğü

BENLİK

 

BENLİK

 

Sözlük anlamı ‘Ben’
olan ego, bir insanın kendisi hakkındaki bilinçli bir farkında olma durumunu
dile getirir.

Benlik, S.Freud’un
kurduğu psikoanalizin te­mel kavramlarından biridir. Freud’a göre ego,
kişiliğin dış, gerçekliğe en yakın olan bölümü­dür. O bireyin ruhsal aygıtının
derinlere doğ­ru inen bir lakım katmanlardan meydana gel­diği görüşündedir. Bu
yüzden psikanaliz yön­temine “derinlikler psikolojisi” adını vermiş­tir.
Freud’un öne sürdüğü ruhsal aygıtın yapı­sal hipotezinde bu katmanları aşağıdan
yukarı­ya doğru alt-benlik (id), benlik (ego) ve üst— benlik (super-ego) olmak
üzere üçe ayırır. An­cak Freud’un yapı adını verdiği bu katmanla­rın İnsan
bedeni veya beyninin herhangi bir bölümüyle bir ilgisi olmadığı, Ferud’uıı, ruh­sal
aygıtının çalışma sistemini anlatabilmek için böyle teorik soyutlamalara
başvurduğu akılda tutulmalıdır.

Ruhsal aygıtın en
derinde b;:!unan katmanı alt-benlİktir. Psikoanalİtik teoriye göre İnsa­nın
doğuştan getirdiği ve kalıtımla geçen bü­tün içgüdüleri bu katmanda
depolanmıştır. Bu katman aynı zamanda ruhsal aygıtın enerji deposudur.
Alt-benliktekİ İçgüdülerin herbiri enerji yüklüdür. İçgüdüler açlık, susuzluk,
organizmanın korunması, cinsellik ve saldırgan­lık gibi çeşitli türlere
ayrılabilirler. Alt-ben-lİk’İn İşleyişi kural tanımaz. Yer ve zamanın uygun
olup olmadığına bakmaksızın hemen doyurulmak isteyen İçgüdüler haz prensibine
göre hareket ederler. Yani bireye haz verecek bütün durumlar alt-benlik
tarafından istenir­ler.

Görüldüğü gibi
alt-benlik’in gerçek hayatla bir bağlantısı bulunmamaktadır. Çünkü ger­çek
hayat içgüdüsel isteklerin hepsini bir anda karşılayamaz. Bu isteklerin önünde
bir çok en­gel bulunur.

Çocukluğun
başlangıçyıllarında çocuğun ya­şantısı alt-benlik’in çalışmasına göre belirle­nir.
Çocuğun, İsteklerinin karşılanmamasına karşı tahammülü yoktur. Bekleyemez, bir
an önce açlığının ve susuzluğunun giderilmesini ister, kirli olan altının
temizlenmesi geciktiğin­de kıyameti koparır. Fakat büyüyüp, yetişkin biri
olduğunda, her istediğinin karşılanmadığı­nı, ebeveynlerinin yapmak istediği
her şeyi onaylamadıklarını anlamaya başlar. Artık her istediğinde annesi onu
emzirmemekte, canı­nın istediği eşyayı ağzına götürmesine veya fır­latıp
atmasına izin verilmemektedir. Küçük veya büyük apdestini yapmazsa ebeveynler
kı­yameti koparmaktadır. O, önceleri içindeki haz prensibine göre çevredeki
durumlara iyi ya da kötü değerler verirken şimdi bir de baş­kalarının değer
sistemi çıkmıştır ortaya. Bir bi­çimde kendi istekleriyle ebeveynlerin değerle­ri
arasında bir orta yol bulmak zorundadır. Yoksa ebeveynler tarafından kızıp
azarlanma­lar, hatta dayak onu beklemektedir. Üstelik ebeveynlerin
gösterdikleri sevgi de kayıtsız şartsız bir sevgi değildir artık. Sevgiyi
hakede-bilmesi için onun da belli kurallara uyması kendi isteklerinden tavizler
vermesi gerek­mektedir.

İşte çocukluğun
başlangıcındaki ilk iki yıl­dan sonra onun haz prensibinin işlemesinin önünde
engel olan bu ebeveynlerin temsil etti­ği karşı değerler sistemi, bu
yargılayıcı kat­man üst-benlik’tir. Bu değerler sistemi ya da üst-benlik,
gelişme ve olgunlaşmanın devam ettiği sonraki yıllarda aileden başka, okul,
toplumun gelenek ve görenekleri, devlet şeklinde çıkacaktır bireyin karşısına.

Bu durumda alt-benlik’in
istekleri ile üst-bcnlik’in engelleme ve yargılamaları arasında sıkışıp
kalm;ım;ık için ruhsal aygıtta yeni bir gelişme olur. All-bcnlik’in bir kısım
dış dünya­daki gerçekliğin etkisi altında giderek farklıla-şır, alt-benlik’in
kuralsız ve kargaşa dolu yapı­sından arınarak gerçeklikle istekler arasında
arabuluculuk rolünü üstlenir. Bu yeni gelişen ruhsal aygıt kalmanı, benliktir.

Benlik’in temel İşlevi
uyum sağlamaktır. İşle­vini yerine getirebilmesi için alt-bcnlİkteki iç­güdülerin
taleplerini aglılamali, ona göre dı-Şardaki gerçekliği değerlendirebilmelİ, bu
iki­si arasında bir sentez yaparak bireyi meydana gelebilecek olumsuz
sonuçların etkisine ma­ruz bırakmayacak bir davranış şekli seçmeli­dir. Böyle
bir uzlaşmanın sağlanabilmesi için belirli kurallara İhtiyaç vardır. Örneğin
alt— benlikte içgüdüsel talepler en uygun zamanda ve en uygun yerde
karşılanmalıdır, gerektiğin­de ertelenebilmelidirler. Dışardaki gerçek ha­yat
şartlarının engellemelerine karşı dayanma gücü arttırılmalıdır.

Benlik’in, temel
işlevi olan uyumu sağlarken başvurduğu yollardan biri de alt-benliktekİ İç­güdüsel
taleplere başka türlü doyum biçimleri bulmaktır. Benlik’in yaptığı bu görev,
psikolo­jide savunma mekanizmaları adı altında ince­lenir. Benlik bu görevini
yerine getiremezse iç­güdüsel taleplerin arzusu ve üst-benlik’in bas­kısı
altında dayanılmaz bir gerginlik ve sıkıntı olacaktır. Benlik, savunma
mekanizmaları yo­luyla içgüdülere başka yollardan doyum sağla­ma işlevini
yanlızca bazı tür içgüdüler için ya­pabilir. Bunlar cinsellik ve saldırganlık
içgüdü­leridir. Açlık, susuzluk, korunma gibi içgüdü­ler İse ancak kendi
talepleriyle doyurulab i lir­ler. İnsan susuzluk hissini kitap okuyarak
yenemez.

Cinsellik ve
saldırganlık içgüdülerinin savun­ma mekanizmaları aracılığıyla başka yollar­dan
doyurulması, Sigmund Freud’un ortaya at­tığı bir görüştür. Yüceltme ve geri
itme gibi bazı savunma mekanizmaları bizzat onun tara­fından tanımlanmıştır.
Daha sonra, özellikle

Freud’un kızı Anne
Freud tarafından bu ala­na başka katkılar da yapılmıştır. En çok kulla­nılan ve
bilinen benlik savunma mekanizmala­rına şunları örnek verebiliriz:
Alt-bcnlİk’ten gelen bir içgüdüsel taleple benlik’in en kolay başetme
yollarından birisi onu geri itme’dk. Psikoanalİtik teoriye göre
unutmalarımızın, rüyalarımızın sembolik muhtevalarının, dil sürçmelerimizin
altında çoğu kere bu bastırıl­mış içgüdüsel talepler yatar. Yine bir başka sık
rastlanan savunma mekanizması, insanın kendi iç arzularım başkasına maletmeye
çalış­ması, yani yansıtmasıdır. Küçük çocukların ya­ramazlıklarının
sorumluluğunu başkalarının üzerine atmalarında bu mekanizma çalışmak­ladır.
İçgüdüsel talep kendi nesnesinden baş­ka bir nesneye yöneldiğinde, Örneğin
bilinç-dı-şındaki psikolojik kirlilik duygusu sanki bede­ni ve eşyalar kirliymiş
gibi oralara yöneldiğin­de yer değiştirme mekanizması sayesinde sı­kıntıdan
kurtulunur. Psikoanalİtik teorinin en tepki çeken yanlarından biri de yine bir
savun­ma mekanizması olan yüceltme’dir. Teori bu noktada insanlık tarihi
boyunca ortaya çıkmış bütün sanat ve düşünce ürünlerini alt-benlik’-tekİ
İçgüdüsel taleplerden kaçma çabası ola­rak yorumlayacak kadar ileri gider.
Psikoanalİ­tik teoriye göre sağlıklı veya sağlıksız bütün in­san tutum ve
davranışlarının allında yukarıda­ki örneklere benzer bir benlik’in savunma me­kanizması
vardır.

Frcud sonrası, Heinz
Hortman, Ernst Kris, David Rapaport gibi psikoanalİstlcr Orto­doks Frcudcu
görüşleri terk ederek, benlik’İ temel alan bir ekol geliştirdiler. Onlara göre
benlik, alt-bcnlik’e bütünüyle bağımlı değildi, İşlevleri alt-benlik ile
üsl-bcnlİk arasında ara­cılık yapmaktan ibaret değildi. Benlik’in belli bir
otonomisi ve kendi talepleri vardı, düşün­ce ve bilinçli dikkat Freud’un
larkedemediği benlik işlevleriydi.

Benlik’e benzeyen bir
başka psikolojik kav­ram kendilik (şelf) tir. Özellikle Amerikan İn­sancıl
(Hümanist) Psikoloji okulu tarafından insanın doğuştan getirdiği olumlu
potansiyel­ler anlamında kullanılır. Sağlıklı yaşamada kendini
gerçekleştirmenin önemi vurgulanır.

Türkçe’de benlik,
[Mikolojideki anlamları­nın aksine halk arasında bencillik, nekeslik gi­bi
olumsuz anlamlar çağrıştırır. “Senlik, ben­lik davası” deyimi buna
Örnektir. Batılı varo­luşçu psikoloji okullarının bazı yaklaşımların­da da
benlik’e olumsuz bir modern İnsan özel­liği olarak bakan benci (egoic) ve
bencil (ego­ist) İnsanlara karşı çıkan anlayışlar vardır.

Burada ruhsal, mentat
karşılığında kullanıl­mıştır. Herbirinin farklı anlamlan olan men-tal, mind,
psyehe, spritual, soul kelimeleri dili­mize genellikle ruh olarak çevrilmektedir.
Oy­sa Kur’âni bir terim olan Ruh’u, bu kavramla­rın hiçbiri tam olarak
karşılayamaz. Ruh ve ruhsal gibi kavramların kullanımındaki karı­şıklıktan
kaçınmak zor olmakla birlikte, İsla-mi terminolojideki ‘Ruh’ sözcüğünü -ki kökü
İbraniceye dek uzanır ve ‘nefes’ ya da ‘soluk’ demektir- metafizik anlamı
dışında kullanma­mak ve ‘nefs’le karşıtlık ilişkisi içinde ele al­mak gerekir.

Erol GÖKA

Bk. Beclen-zihin
Sonmu; Bilinç; Freudculuk; Güdü, İçgüdü; Psikanaliz; Psikoloji.

 

İlgili Makaleler