Nedir ?

Bektaşi Müziği Nedir, Bektaşî Mûsikisi Özellikleri, Türleri, Hakkında Bilgi

Bektaşî Mûsikisi, Bektaşî tarikatı toplantılarında icra edilen mûsiki.

Esas geleneklerini Anadolu köy ve ka­saba Alevîliğinden alan Bektaşî tarikatı törenlerinde icra edilen bu mûsiki Mev­levi mûsikisinden sonra en zengin tarikat mûsikilerinden biridir.

Alevîlik Orta Asya’daki eski Türk ge­leneklerinin uzantısıyla karışık olarak kasaba ve köy kesiminde yaşadığı halde Bektaşîlik genellikle daha yüksek bir kültür seviyesinin hâkim olduğu şehir­lerde yaygınlaşmıştır. Ayrıca şehir Bek­taşîliği ile kasaba ve köy Bektaşîliği ara­sında klasik kültür-halk kültürü farklılı­ğına bağlı değişiklikler görülmektedir. Bektaşîlik’te gerek törenlerin gerekse bazı davranış biçimlerinin Alevîliğin bir uzantısı oiduğu şüphe götürmese de şe­hir Bektaşîlerinin mûsikisi, ortaya çıkış ve uygulanış bakımından Alevî mûsikisiyle bazı farklılıklar gösterir. Bunların başında üslûp ve tavır farklılıkları gelir. Ancak Anadolu’da ve Balkanlar’da ya­şayan köy Bektaşîlerinin mûsikisiyle Ale­vî mûsikisi arasında birbirinden ayırt edi­lemeyecek derecede benzerlikler bulun­duğu muhakkaktır.

Bektaşîlik’te âyîn-i Cem ve ikrar âyi­ni tarikatın en eski temel âyinleri olma Özelliğini taşımaktadır. Âyîn-i Cem, tari­kat mensuplarının bir araya gelerek be­raberce icra ettikleri bir törendir. İkrar âyini ise tarikata kabul edilmesi uygun görülen kişilerin “yola giriş” merasimidir.

Gerek bu merasimler esnasında ge­rekse merasimlerin ardından tertip edi­len sohbet ve muhabbet toplantılarında konularını Bektaşî edebiyatından alan deyiş, nefes, mersiye, mi’raclama (mi’râciye), nevrüziyye, düvâz imam gibi man­zum türler bestelenmiş şekilleriyle icra edilir. Törenlerin son kısmında ise se­mah yapılır ve bu sırada gerek ritim ge­rekse melodik yapı bakımından uygun eserler okunur.

Bektaşî mûsikisinin en yaygın türle­rinden ve en önemli unsurlarından biri olan nefesler Rifâîlik, Kadirîlik, Halvetilik vb. Sünnî tarikat mûsikisindeki ilâhi­lerden üslûp, konu, melodi karakteri ve az da olsa usul bakımından ayrılır. Tari­katın kaideleri, yol büyükleri ve tasav­vuf anlayışı gibi Alevîlik ve Bektaşîlikle ilgili hemen her konuyu işleyen küçük usullerle bestelenmiş nefesler, beste ola­rak daha ziyade halk mûsikisinin etkisi altında kalmıştır. Bunu mersiye, nevrûziyye, düvâz gibi diğer türler için de söy­lemek mümkündür. Ancak kültür mer­kezleri ve onlara yakın bölgelerdeki şe­hir Bektaşîliğinde klasik Türk mûsikisi tesiri daha hâkimdir. Bir nefesin birkaç ezgiyle söylendiğine rastlamak mümkün olduğu gibi aynı bestenin değişik güf­telerde tekrarlandığı da görülür. Nefes­lerin ağır usullerle söylenenlerine otu­rak, yürük usulle söylenenlerine de şah-lama denir. Şahlamalar “semah nefesi” olarak da bilinir.

Muhabbet sofrası (Ali sofrası) kurul­duktan bir müddet sonra mürşidin iz­niyle önce üç tane nefes, ardından için­de on iki imamın adı zikredilen “düvâz” veya “düvâzde İmam” denen manzume­ler okunur. Zâkir, âşık, sazende, gûyen-de veya güverde denilen nefes okuyu­cularına bazan bir, bazan da birkaç ki­şiden meydana gelen saz heyeti eşlik eder. Bu heyeti meydana getiren kişiler de aynı adlarla anılır.

Bektaşî mûsikisinde kullanılan temel saz bağlamadır. Bağlamanın ebat ola­rak hemen her boyu kullanılır. Yörelere göre değişik isimler alan bu sazlar çö­ğür, ruzba, irızva. bulgari, cura, tambu­ra ve divan sazı olarak adlandırılır. Mû­sikinin bir heyet tarafından icra edilme­si durumunda bağlamaya kabak kema­ne, eğit, ud, cümbüş gibi yaylı ve mız-raplı sazlar da eşlik edebilir. Şehir Bek­taşîliğinde ise klasik mûsiki sazlarına daha çok rağbet edildiği görülmekte­dir. Muhabbete başlarken sazların çal­dığı ilk parçaya “peşrev” (peşref) denir.

Bektaşî nefesleri hece vezniyle ve bu veznin özellikle 6 + 5 = 11’li duraklı ve­ya 8’li, 7’li, 5’li duraksız şekillerinde ya­zılmıştır. Bu şiirlere aruz pek az ve son­radan girmiş olup aruzla yazılmış olan­lar çoğunlukla şehir Bektaşîler’inin eser­leridir. Elde mevcut olan birtakım Bek­taşî nefeslerinin şairleri biliniyorsa da çoğunun bestekârı meçhuldür. Bunda Bektaşî musikişinaslarının adlarını gizlemelerinin (sırretme) rolü büyüktür. İs­tanbul ve çevresinde okunan nefeslerde beste ve melodik yapı bakımından kla­sik Türk mûsikisi etkisi görülür. Rumeli ve Anadolu’da okunan nefesler ise saz şairlerinin besteleri niteliğinde, türkü vb. halk mûsikisi özelliklerini taşıyan, bütü­nüyle mahallî motiflerle meydana gel­miş eserlerdir.

Nefeslerde kullanılan Bektaşî raksı, Bektaşî raksanı ve Bektaşî devr-i reva­nı adlı tamamen bu mûsikiye mahsus usullere Anadolu ve Rumeli âşık mûsi­kisinde de rastlanmaktadır. Değişik dü­züm şekilleriyle karşımıza çıkan bu usul­ler Bektaşîlik’le âşık mûsikisinin birbir­leri üzerinde ne kadar etkili olduğunu gösterir. Bu karşılıklı etki Bektaşî mûsi-kisiyle halk mûsikisi arasında da mev­cuttur. Bektaşî mûsikisinde ayrıca cur­cuna, aksak, düyek, devr-i hindî. devr-i turan, yürük semai, Türk aksağı, sofyan ve nîm-sofyan gibi klasik Türk mûsiki­sinde kullanılan usullere de sıkça rast­lanmaktadır.

Elde mevcut Bektaşî mûsikisi örnek­lerinde hüseynî, uşşak, rast, karcığar, hicaz vb. basit makamların daha fazla kullanıldığı görülmektedir. Birleşik ma­kamlardan, az da olsa sabâ, nihâvend, segah, hüzzam gibi makamlar kullanıl­mıştır.

Semah adı verilen tasavvufî rakslar ise tarikat ve “yoi kardeşleri” arasında da­ha dinî bir hava içinde, “yola girmeyen”-lerin katılamayacağı Cem törenlerinde (bezm-i Cem) yapılır. Başka bir ifadeyle bunlar gizli yapılan kutsal törenlerdir. Mürşidin huzurunda ve mürşide niyaz etmekle başlayan semahlar iki, dört, al­tı, sekiz, on ve on ikişerli gruplar halin­de kadın erkek bir arada icra edilir. Bu sayı yörelere göre değişiklik gösterebi­lir. Semahlar çoğunlukla “ağırlama” adlı bir bölümle başlar. Bunu “yeldirme” (yel­lendirme, yürütme, yeğinme) denilen da­ha hareketli bölüm takip eder. Bu es­nada semahlar için bestelenmiş nefes­ler ve deyişler okunur. Semah nefesle­rinde mısra ortasında ve sonunda “şah yâ şah, hû, eyvallah” ve benzeri ekleme­ler yapılır. Bunlar zâkirlerin dışında top­lantıda bulunan diğer kişiler tarafından da söylenebilir.

Muharrem ayı içinde yapılan âyîn-i Cemlerde semah dönülmez. Bu toplan­tılarda Hz. Hüseyin ve Kerbelâ üzerine söylenmiş nefesler ve bilhassa mersiye­ler okunur. Muharrem ayında diğer ta­rikatlarda da okunduğu görülen mersi­yelere göre bunların güfteleri Şiî taziyelerinde olduğu gibi daha ağır, ta’n ve lanet dolu ifadelerden meydana gelir.

Bektaşî semahı Mevlevîler’de olduğu gibi sadece vücudun mihveri etrafında dönüşten ibaret olmayıp belli ezgilerin ritimlerine uygun çeşitli kol ve ayak ha­reketlerinin birleşmesinden meydana gelmiş oyunlardır. El ele tutuşma âdeti olmayan semahlarda kesinlikle mürşide arka dönülmez. Mürşidin önüne gelin­diğinde hafif baş kesilerek selâm verilir ve ardından semaha devam edilir.

Temcîd, münâcât, ilâhi, durak, salât. tekbir gibi diğer dinî mûsiki örnekleri­ne rastlanmayan Bektaşî mûsikisinde Hz. Ali sevgisi ifrat derecede ileri götürül­düğünden münâcât ve na’t-ı peygamberîler de bulunmamaktadır. Buna karşı­lık Hz. Ali’yi öven na’t-ı Alî’lere çok sık rastlanır. Ayrıca sözleri Şah İsmail’e (Hatâî) mal edilen “Mevlid-i Alî” de sazsız olarak sık sık okunan eserler arasında­dır. Mi’râciyeler ise Bektaşîlikte Hz. Ali ön plana çıkarılarak okunur.

Bugüne kadar Bektaşîlik üzerine ya­pılan araştırmalarda törenler ve gelenek­ler üzerinde etraflıca durulduğu halde mûsiki konusuna çok az yer verilmiştir. Bunda törenlerin gizli olarak yapılma­sı ve törene katılanların “sırrı saklama” kaygısının büyük tesiri vardır. Bektaşî mûsikisiyle ilgili nota neşriyatı ise yok denecek kadar azdır. Bunların içerisin­de en önemlisi. Ali Rifat Çağatay, Rauf Yekta, Zekâizâde Ahmet İrsoy ve Suphi Ezgi’den oluşan İstanbul Belediye Konservatuvarı Tasnif ve Tesbit Heyeti ta­rafından tesbit edilen seksen sekiz adet Bektaşî nefesinin yayımlandığı iki ciltlik eserdir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler