Felsefe Yazıları

Bayramiyye, Bayramilik Düşüncesi ve Tarikatı (İslam Felsefesi)

felsefe/hacbayramvelitrbe BAYRAMİYE, BAYRAMİLİK

Hacı Bayram Velî tarafından XIV. asrın sonları ile XV. asrın başlarında kurulan ve önemli bir yere sahip tarîkatlardan biri. Adını Hacı Bayram Velî (833/1429)’den almıştır. Hacı Bayram, 753/1352 yılında Ankara Çubuksuyu civarında bugünkü söyleyişiyle Solfasol (Zü’t-Fadl) köyünde doğmuştur. Asıl adı Numan’dır. Şeyhi ile Kurban Bayramı’nda tanıştığı ve çok mütevazi olduğundan Bayram adını almış ve bu adla ün yapmıştır. Babası, Koyunluca Ahmed adında bir köylüdür, Safiyüddin ve Abdal Murat isminde iki küçük kardeşi vardır. (M. Ali Aynî, Hacı Bayram Velî, İstanbul 1343, s. 50).

Çocukluk hayatı hakkında fazla malûmat sahibi değiliz. Onun meşhûr olması o zamanlarda çok büyük bir kıymet taşıyan müderrisliğiyle başladı. Görev yeri Melike Hatun’un yaptırdığı Kara Medrese’dir.

Hacı Bayram, Kayserili Şeyh Hamîdeddin b. Musa (Somuncu Baba)’ya (815/1412) intisâb ederek ondan feyz aldı. Şeyhinin neş’e ve kemâline olan aşkının sonucu hep onunla birlikte oldu, onunla birlikte Şam ve Mekke’ye gitti. Hac görevini yerine getirerek Aksaray’a geri geldiler. Hacı Bayram şeyhinin irtihâlinden sonra Ankara’ya döndü. Gazalî’nin (ö. 505/1111), Bağdat Nizamiye Külliyesi’nden ve Molla Câmî’nin (898/1492) görev yaptığı medreseden ayrıldıkları gibi Hacı Bayram Velî de Kara Medrese Müderrisliği’nden çok geçmeden ayrıldı.

Bu sıralar Anadolu halkı üzerinde Muhyiddin İbnü’l-Arabî (638/1240) Celâleddîn-i Rûmî (672/1273), Sadreddin Konavî (673/1274) ve şeyhi Hamideddin’in nüfûzları hissediliyordu. Hacı Bayram’ın tasavvuf terbiyesinin yanına müderrisliği de eklenince, fikirlerini yayması çok kolay oldu. İrtihalinden sonra da Bayramîlik adıyla ün salan bu tasavvuf ekolü (tarikatı)’nü, yetiştirdiği müridleri idame ettirdiler. (Abdülbaki Gölpınarlı, Melâmilik ve Melâmîler, İstanbul 1931, s. 34).

Bayramîlik, tasavvuf tarihinde gözle görülür bir yer tutmuştur. Tarîkat denilen olgu bir görünümdür. Bunun hayat sahnesine çıkışı ve devamlılığı, ondaki öz’e bağlıdır. Bunun yanında, başta bulunan şeyhin şahsiyeti, teslimiyeti, fedakârlığı ve kendisine intisâb edenlerin kemmiyet ve keyfiyet açısından durumları da göz ardı edilemez. Tabiî bir diğer önemli faktör de, o sıralarda mevcûd olan ortam ve şartlardır. Bunlar bir arada bulunduğunda bir tasavvuf ekolü oluşur ve sahnede görevine başlar. Tasavvuf alanında bütün tarikatlarda görülen öz, müntehâ nokta olan melâmettir. Melâmet ise, bir cümleyle ifade edecek olursak nefsi kınamak ve Hakk’ı yüceltmektir. Yani, Tevhîd-i Zât’a varmaktır. Bunun tahakkuku, meşrûiyyet dairesinde olur. Hacı Bayram Veli’de bunları rahatlıkla görürüz.

Silsilesi: Bayramîlik, bir koldan Bayezid Bestamî’ye (261/874) çıkar. Diğeri, bilhassa Halvetîler ve Melâmîler tarafından kabûl edilen silsile olup Hasan Basrî’ye uzanır. Birinci silsile, Ebu’l-Hasan Zarafânî’den Nakşıbendiyye silsilesine ulaşır. Bayramîlik’te Aleviyye ve Sıddıkiyye nisbeti vardır.

Bayramîlik, kendisinde sesli ve sessiz hatî ve cehrî zikri toplamıştır. Sesli zikri Halvetîlikten, sessiz zikri de Nakşîlikten aldığı kabul edilir.

İhtiyârî ve ıztırarî ölümle zevk edilen vahdet-i vücûd olgusuna inanmak, bu tarikatın fikrî alandaki önemli özelliğidir. Vahdete inanmak diğer tarikatlarda; sonunda varılan bir netice iken; Bayramîler’de, henüz işin başında iken bulunması gereken bir husustur. Bu inanç, zamanla oluş haline gelmelidir. Fenâfillah mertebeleri diye de adlandırılan ve Tevhîd-i Ef’âl (Fiillerin birlenmesi), Tevhîd-i Sıfât (Sıfatların birlenmesi) ve Tevhîdi Zât (Zâtın birlenmesi), yani sırayla; her fiilin fâilinin, her sıfatın mevsûfunun Allah olduğu ve Allah’tan başka gerçek varlık bulunmadığı şeklinde özetlenen Tevhîd anlayışına çok önem verilir. Hacı Bayram bu Tevhîd mertebelerini “bilmek”, “bulmak” ve “olmak” diye ifade eder (Mehmet Demirci, Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, İstanbul 1987, s. 39).

Bayramîlik, dünya hayatında kimseye yük olmamayı, alınteriyle kazancı esas alır. Bizzât Hacı Bayram, Ankara’da geçimini ziraatle sağlamıştır. Bayramîlik’te aynı zamanda, başkasının da geçim zorlukları karşısında yardımına koşmak prensibi vardır. Bu husus ile ilgili olarak Hacı Bayram’ın üç aylarda halktan zekât toplayıp fukarasına dağıttığı bilinmektedir. Bu davranış aynı zamanda nefsi kınamaya da işaret sayılabilir.

Bu tarihî gerçeklerin ışığı altında tasavvufî düşünce ve pratik hayat anlayışında görüldüğü üzere, gerek özel hayatında, gerekse devlet büyükleriyle olan ilişkilerinde Hacı Bayram Velî’ yi maneviyata aşırı düşkün mistik bir mutasavvıf olmaktan çok, hayatın pratik ve yaşanılır gerçeğine kolayca uyum sağlayabilen, dünyayı ihmal etmeyen, müridlerini son derece disiplinli yetiştiren, çalışma ve hayat mücadelesini teşvik eden, günün büyük kısmını tarlada, bağda çalışarak geçirip zamanında muntazam ibadetini ve zamanında da işini gücünü yerine getiren plânlı bir hayat adamı olarak görüyoruz.

Bayramîlik geleneklerine gelince onları şöylece özetleyebiliriz: Tekke veya bir mecliste toplanmak, oniki rekâtlık bir teheccüd namazı kılmak, sonra zikir halkası oluşturmak, kudûm çalarak çarşıyı dolaşmak. Zikirlerinde “Lâ ilâhe illâllah” derlerdi.

“Gönüle varmak” diye adlandırılan zikirde, gözler kapanır, nefes tutulur ve başlar sağa sola sallanırdı. (Mehmet Demirci, a.g.e, s. 39).

Tarikatın esasları; cezbe, muhabbet ve sırr-ı ilâhi olarak ifade olunabilir. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, İstanbul 1983, s. 181).

Bayramîliğin Hacı Bayram’ın ölümü üzerine iki kola ayrıldığı kabul edilir. Bir kısım, zikr-i cehrîyi kabul ederek Hacı Bayram’ın halifesi Ak Şemseddin’e (864/1459) bağlanmış; bir kısmı da diğer halîfesi Bursalı Ömer Dede’ye (880/1475) uyup, zikir ve vird gibi şeylerden, özel giyimden, hatta tekkelerden bile feragat ederek Melâmî adını almıştır.

Bayrâmîlik adıyla ün salan tarikat, Ak Şemseddin koluyla yayılmıştır. Bilhassa Anadolu’da Ankara, İstanbul, Bolu, Bursa, İzmir ve Kastamonu’da yayılmış ve özellikle Türk tasavvuf çevrelerinde etkili olmuştur. Bayramîliğin yukarıda zikrettiğimiz iki şubesinin yanında, ayrıca Tennûriyye, Himmetiyye, İseviyye ve Hamzaviyye kolları vardır. Aziz Mahmud Hüdâî’nin kurduğu Celvetîlik de Bayrâmîlik’den doğmuş ve onun devamı sayılmıştır.

Bayrâmîlik, kurucusunun şahsiyeti dolayısıyle büyük etki bırakmıştır. Onun yetiştirdiği ünlü kişilerden Ak Şemseddin, Mehmed ve Ahmed Bîcan, Melâmiyye-i Bayramiyye müessisi Ömer Dede ve diğerleri, Anadolu’da İslâmî varlığın korunmasında da büyük tesirler icra etmişlerdir. Hacı Bayram Velî, Yunus Emre tarzında ilâhiler yazmıştır. Hacı Bayram Velî’ nin (k.s) kabri, önemini ve değerini yükselttiği Ankara’da kendi adıyla anılan camün avlusundadır. Onun meşhur ilâhilerinden biri şöyledir:

“Çalab’ım bir şâr yaratmış iki cihan aresinde,

Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde

Nağihan ol şâra vardım, ol şârı yapılır gördüm

Ben dahi bile yapıldım taş u toprak aresinde

Ol şârdan oklar atılır, gelir ciğere batılır

Arifler sözü satılır ol şârın pazaresinde
felsefe/hacbayramcami
Şâkirdleri taş yonarlar, yonup üstada sunarlar

Çalab’ın ismin anarlar o taşın her pâresinde

Bu sözü ârifler anlar, cahiller bilmeyip tanlar

Hacı Bayram, kendi banlar ol şarın minaresinde. “

Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU-Şamil İA


BAYRAMİLİK

Hacı Bektaş Veli’nİn, Halveti ve Nakşibendi tarikatlarının genel kural, akide ve törenlerini kendi görüşleriyle yeniden yorumlayarak kurduğu bir tarikattır.

1352 yılında doğduğu tahmin edilen Hacı Bayram, çeşitli medreselerde ilim tahsil ettikten sonra Bursa’da Müderris olmuştur. Fakat yaşadığı devirdeki tarikatlerin yaygınlığı ve tesiri onu tasvvuf yoluna itmiş, Halveti şeyhlerinden, zamanın ünlü mutasavvıfı Şeyh Hamideddin’e bağlanmıştır. Onunla şehir şehir dolaşan, hatta Hacca da giden Hacı Bayram Veli, şeyhinin ölümünden sonra Ankara’ya dönmüş ve orada tarikatının temellerini atmıştır.

Sağlığında başka ülkelere halife gönderme-yen Hacı Bayram Veli telkinleriyle Anadolu’da son derece etkili olmuştur. Nitekim hakkında söylenen bazı asılsız sözlerden dolayı II.Murad tarafından Edirne’ye sürülmüş, daha sonra bağışlanarak Ankara’ya dönmesine izin verilmiştir. Yine bu tarikate mensup pek Çok şair yetişmiştir. İnançları gerek halk, ge­rekse divan edebiyatına tesir etmiştir.

Bayramiliğin kendisinden önceki tarikatlerle irtibatı ve silsilesi iki ayrı şekilde ele alınmaktadır. Menahb-ı Akşemseddin’de kaydedildiğine göre birinci silsile Cafer-i Sadık, Muhammed Bakır, Zeyne’lAbidin yoluyla Hz.A-li ve Hz.Muhammed (s)’e bağlanmaktadır. Bu silsile Ebu Yezid Bİstami’den itibaren Nakşibendî silsilesi ile birleşir. Aynı şekilde Nakşibendilerdeki zikr-i hafi’nin Bayramîlikte de benimsenmesi aralarında bir ilgi olduğunu düşündürüyor. Fakat bilindiği gibi, Nakşibendî silsilesinde Selman-ı Farisî yoluyla, Hz.Ebu Bekir’e varılmaktadır. Şiiliğin en az etki yaptığı tarikal olan Nakşibendilik böylece Hz,Ali yerine, Hz.Ebu Bekir’e bağlanmakta­dır. Bu silsilenin Bayramîlik ile birleşmesi, Ha­cı Bayram veü’nin tarikatını da Sıddîkî yapmaktadır. Kaldı ki yukarıda da belirttiğimiz ve Lâlîzade Abdülbaki’nin Menakıb-i Melami-yc-i Bayraıniyye eserinde ve Sarı Abdullah’ın Cevheretü’l-Bulaye fi Diiıreli’n-Nihaye eserin­de bildirdiklerine göre Bayramîlik, Halvctî ve Nakşibendî tarikatlerinin karışımından ortaya çıkmıştır.

Nevizade AinyVntnlIadihalü’l-Hattsik’te belirttiğine göre ise Bayramîlik silsilesi, Erdebil sufiieri denilen ve tarikat bakımından Halvetî olan zümreye bağlanmaktadır. Araştırmacılar, Hacı Bayram Velî’nin Melamilikten de etkilenmiş olduğunu ileri sürmektedirler. Mesela Gölpınarlı Hacı Bayram’in zikr-i hafî’yi benimsemesinin “kendisindeki melamet neşesinden doğma bir halet” olduğunu ve Nakşibendîlikle ilgili olmadığını ileri sürer.

Hacı Bayram Velî’nin ölümünden sonra Bayramîye tarikatı ikiye ayrıldı. Cehrî zikri benim­seyenler Akşemseddin’İn temsil ettiği Şemsiyye koluna, diğerleri ise Ömer Dede’nin temsil ettiği Melamiye koluna bağlandılar. Tarikal kuralları ve temel inançlar bakımından aralarında önemli bir fark olmamakla birlikte, Akşemseddin’in devam ettirdiği kolun tamamen klasik sünnî bir tarikat olarak kaldığı, Bayramî Melamiliğin aksine şu eğilimlerin görülmediği belirtilmelidir.

(SBA)

BAYRAMİYYE
felsefe/hacbayram-cami
Evliyanın büyüklerinden Hacı Bayram-ı Veli’nin ve talebelerinin tasavvufta takib ettikleri yol, tarikat. Hacı Bayram-ı Veli, hocası Hamidüddin-i Aksarayi (Somuncu Baba) hazretleriyle bir bayram günü tanışmıştı. Bu sebeple hocası ona “Bayram” lakabını verdi. Daha sonra da Hacı Bayram denildi. Onun tasavvufta takip ettiği yolu da bu lakaba izafeten “Bayramiyye” adıyla meşhur oldu. Bayrami dervişleri nefisleriyle sürekli mücahede halinde oldukları, gece gündüz ibadet edip “Savm-ı Visal= kavuşma orucu” tuttukları, bunun neticesi olarak kavuşacakları ilahi nimetlerle, asıl bayramı ahirette yapacaklarını söyledikleri için kendilerine Bayrami, yollarına da Bayramiyye denildiği bildirilmiştir.

Bayramiyye yolunun tarikat silsilesi; Hamidüddin-i Aksarayi, Hace Alaeddin Ali Erdebili, Sadreddin-i Erdebili vasıtasıyla Safeviyye tarikatının kurucusu Safiyyüddin Erdebili’ye ulaşır. Silsile, Safiyyüddin Erdebili’den sonra İbrahim Zahid-i Geylani’de Halvetiyye, Ebü’n-Necib es-Sühreverdi’de Sühreverdiyye, Kutbüddin-i Ebheri’de Ebheriyye silsilesiyle birleşir. Cüneyd-i Bağdadi ve Hasan-ı Basri hazretleri vasıtasıyla hazret-i Ali’ye ulaşır.

Hamidüddin-i Aksarayi hazretlerinin zahiren HaceAlaeddin Erdebili’den nisbet almakla birlikte, Üveysi olarak Bayezid-i Bistami hazretlerinin ruhaniyetinden de feyz aldığını bildiren kaynaklar vardır. Buna göre Bayramiyye yolunun silsilesi, HacıBayram-ı Veli, Hamidüddin-i Aksarayi, Sa’d-i Rumi, İbrahim el-Basri ve Ebü’l-Hasan el-Harkani vasıtasıyla Bayezid-i Bistami’ye ulaşmaktadır. Böylece Nakşibendiyye yolu silsilesiyle de birleşmektedir. Dolayısıyla Bayramiyye yolu Halvetiyye ve Nakşibendiyye yollarını birleştirmektedir.

Hacı Bayram-ı Veli’nin, hocası Hamidüddin-i Aksarayi hazretlerininAksaray’da vefatından sonra Ankara’ya dönüp İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmaya ve talebe yetiştirmeye başladığı 1412 (H.815) senesi Bayramiyye yolunun kuruluşu olarak kabul edilebilir. İlk zamanlar Ankara ve çevresinde yayılan Bayramiyye yolunun bağlıları kısa zamanda çoğaldı. Hacı Bayram-ı Veli hazretleri ve talebelerini çekemiyenler onun saltanat davasına kalkıştığı iddiasını ortaya atarak zamanın Osmanlı Padişahı Sultan İkinci Murad Hana şikayet ettiler. Padişah, Hacı Bayram-ı Veli’yi Edirneye davet etti. Onunla görüşünce hakkında söylenenlerin asılsız olduğuna kanaat getirdi, büyüklüğünü kabul edip özür diledi. Ankara’ya dönmesine izin verdi. Ayrıca Bayramiyye mensuplarından vergi alınmamasını emretti.

Hacı Bayram-ı Veli, Sultan Murad’la görüştükten sonra, hocası Hamidüddin-i Aksarayi’nin kendisine giydirdiği on iki dilimli, kırmızı renkli tarikat tacının rengini beyaza çevirdi, dilim sayısını da altıya indirdi. Ankara’ya dönüşünden vefatına kadar Bayramiyye yolunun esaslarını anlatıp, talebe yetiştirdi. Vefatından sonra Bayramiyye yolu Ankara dışında da yayıldı. Talebeleri, Akşemseddin ve Ömer Sikkini vasıtasıyla Beypazarı ve Göynük’te, Yazıcıoğlu Mehmed ve kardeşi Ahmed Bican vasıtasıyla Gelibolu’da, Şeyh Lütfullah vasıtasıyla Balıkesir’de, Akbıyık ve Hızır Dede vasıtasıyla Bursa’da, İnce Bedreddin vasıtasıyla Larende’de (Karaman), Muslihiddin Halife vasıtasıyla İskilip’te, Uzun Selahaddin ve Molla Zeyrek vasıtasıyla Bolu’da, Şair Şeyhi adlı halifesi vasıtasıyla da Kütahya’da yayıldı.

Hacı Bayram-ı Veli’nin talebeleri, onun vefatı üzerine halifesi Akşemseddin’e biat ettiler. Bayramiyye yolu onun tarafından devam ettirildi. Akşemseddin hazretlerinin kurduğu şubeye Şemsiyye-i Bayramiyye adı verildi. Şemsiyye-i Bayramiyye de Akşemseddin’den sonra halifesi Kayserili İbrahim Tennuri zamanında Tennuriyye adını aldı. Bu şube de İbrahim Tennuri’nin Şeyh Ali, Şeyh Lütfullah, Şeyh Kasım adlı oğullarıyla Şeyhülislam Ebüssüud Efendinin babası İskilipli Şeyh Muhyiddin Yavsi tarafından sürdürüldü. Tarikat silsilesi dört kişi vasıtasıyla Akşemseddin’inHamza Şami adlı halifesine ulaşan Bolulu Himmet Efendi, Bayramiyye’nin Himmetiyye şubesini kurdu. Bayramiyye yolu son dönemlere kadar bu şube vasıtasıyla devam etti. Hacı Bayram-ı Veli’nin halifelerinden feyiz olanMuhammed Üftade’nin halifesi Aziz Mahmud Hüdayi’nin kurduğu Celvetiyye yolu da Bayramiyye’nin kolu sayılır.

Bayramiyye yolunun bir kolu da, Hacı Bayram-ı Veli’nin talebesi Ömer Sikkini tarafından kurulan Melamiyye’dir.

Bayramiyye yolunda esas olan cehri yani açık zikirdir. Bazı kolları ve şubeleri ise cehri zikrin yanında hafi, yani gizli zikri de kabul ederler.

Bayramiyye yolunun Ankara’daki dergahının (Asıtane) şeyhliğini Hacı Bayram-ı Veli’nin vefatından sonra büyük oğlu Ahmed Baba yürüttü. Ondan sonra Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin torunu Edhem Baba şeyhlik makamına geçti. Bu zamandan, tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 1925 senesine kadar ailenin en büyük ve en layık oğulları meşihatları padişah beratlarıyla tasdik edilerek şeyhlik vazifesini sürdürdüler. Dergahın yirmi yedinci ve son şeyhi 1945 senesinde vefat eden Şemseddin (Bayramoğlu) Efendiydi.

Bayramiyye yolunun Ankara dışında bulunan tekke ve zaviyeleri ise şunlardı: Edirne’de Ayşekadın Mahallesinde Sultan Hacı Bayram adlı bir zaviye; İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Camii yakınlarında Sultan İkinci Bayezid tarafından Bayramiyye tekkesi olarak yaptırılan daha sonra Halvetiyye yolunun Sivasiyye koluna intikal eden Sivasi Tekkesi; Bayramiyye’nin Himmetiyye koluna ait Eyüb civarında Abdi Baba Tekkesi; Topkapı’da KızlarAğası Mehmed Ağanın inşa ettirdiği cami içinde Bayezid Ağa Tekkesi; Üsküdar Salacak’ta Emekyemez (Etyemez) Tekkesi; Kağıthane’deAbdüssamed Ağa Tekkesi; Üsküdar Divitçiler’de Bezcizade Muhyiddin Efendi Tekkesi; Şehremini Altımermer’deTavil Mehmed Efendi Tekkesi; Aksaray’daCismilatif Tekkesi; Üsküdar’da Nakkaşpaşa’da Himmetzade Tekkesi; Kasımpaşa’da Haşimi Osman Tekkesi.

Bu yapıların birkaçı 1840 senesinde bile arsa halinde bulunuyordu. 1889’da İstanbul’da dört Bayrami tekkesinin faal halde olduğu kaydedilmişti. Tekkelerin kapatılmasından bir yıl önce (1924); Emekyemez (Etyemez), Himmetzade, Fatih Çarşamba’daMehmedAğa Camii, Şehzadebaşı Bozdoğan Kemerinde Helvayi Yakub tekkeleri bulunmaktaydı. Bugün bu tekkeler ya harab halde veya gayesi dışında kullanılmaktadır. 

Rehber Ansiklopedisi

felsefe/hac-bayramvelicami
BAYRAMÎLÎK

Hacı Bayram Velî (öim.1482) tarafından Ankara’da kurulan bu tarikat, Anadolu’nun dînî ve millî kültürü üzerine derin tesir icrâ etmiştir. Hz, Ebu Bekir ve Hz. Ali’ye dayanan iki ayrı silsilesi vardır. (Birincisi şöyledir: Hacı Bayram Veli-Hamidüddin Aksarayî-Şâdi Rumi-İbrahim Basri-Süleyman İskenderanî-Hasan Esterabadî-Mahmud Basrî-Sadeddin Bağdadi-İshak Harezmi-Süleyman Buharî-Süleyman İsfahani-Ahmed Horasanî-Ebül Hasan Cürcânî-Musa Bistamî-İbrahim Hindi-Beyazid Bistamî. Bu kol Hz.Ebû Bekirle birleşerek Hz. Peygamber e dayanmaktadır, öteki silsile şöyledir: Hacı Bayram Veli-Hamidüddin Aksarayî-İbrahim Erdebili-Alâeddin Erdebili-Sadreddin Musa Erdebili-İbrahim Zâhid Gilânî-Cemâleddin Tebrizî-Ş.Muhanvned Tebrizî-R. Muhammed Nahhasî-Kutbuddin Ebherî-Ebunnecbi Sühreverdî-Ömer Bekri-Muhammed Bekri-Muhammed Dineveri-Mimşad Dineueri-Cüneyd Bağdadi. Bu kolda Hz.Ali ile Hz. Peygambere ulaşmaktadır).

Bayramîlik sessiz zikri esas alan Nakşilik ile sesli zikri benimseyen Halvetilik‘in birleştirilmesinden meydana gelen bir tarikat olarak kabul edilir. Fakat Nakşilik tesiri daha azdır. Hacı Bayram’ın şeyhi olan Hamîdüddin Aksarayi (Somuncu Baba) Erdebil bölgesinde tasavvufi eğitimini tamamladıktan sonra Anadolu’ya gelip irşâda başlamış ve bu arada Ankara’da müderrislik yapan Hacı Bayram’ı eğitimine almıştır. Hacı Bayram’ın kurduğu tarikat sünnî inançta olup sesli zikir esâsına dayanıyordu. Tekkede veya bir mecliste toplanmak, on iki rekâtlık bir teheccüd namazından sonra zikir halkası oluşturmak, kudüm çalarak çarşıyı dolaşmak Bayramiyye geleneklerinden idi. “Lâ ilâhe illallah” kelimesi zikir sözleri idi. Gözleri kapamak, nefesi tutmak, baş sağa ve sola sallamak suretiyle yapılan zikre “gönüle varmak” denirdi.

Bayramîlik’te vahdet-i vücûd‘a inanmak esastır, öteki tarîkatlerin çoğunda, vahdet-i vücûd sülûkün sonunda ulaşılan bir netice iken, Bayramîlerde daha işin başında vahdete inanmak ve zamanla bunu “oluş” hâline getirmek icab ederdi. Bu tarikatte çok önem verilen “fiillerin birlenmesi”, “sıfatların birlenmesi”, nihayet “zâtın birlenmesi” yani sırasıyla her şeyin fâilinin Allah olduğu, Allah’ın sıfatlan ile zuhur ettiği, aslında Allah’tan başka gerçek varlık bulunmadığı şeklindeki tevhid anlayışına çok önem verilir. Hacı Bayram bu tevhid mertebelerini “Bilmek”, “Bulmak”, “Olmak” diye ifâde etmiştir.

Bayramîlik’in esasları kısaca cezbe, muhabbet ve sırrı ilâhî olarak ifâde edilir. Ahilikte olduğu gibi, Bayramîlik’e mensup olan dervişlerinde bir sanat veya işle meşgul olmalan mecburiyeti vardı. Ahiler Ankara ve civârında yaygın olan Bayramîyye tarikatına girmiş ve geleneklerini bu tarikat içinde devam ettirmişlerdir.

Ankara, İstanbul, Bolu, Bursa, İzmir, Adana, Maraş ve Kastamonu bölgelerinde yayılan Bayramîlik, Anadolu’da dînî hayâtın şekillenmesine önemli hizmet görmüştür. Ta Hacı Bayram’dan îtibâren, mensuplarının ziraatla, sanatla, kısacası el emeği ve alın teri ile geçimlerini sağlamaya önem vermeleri dikkat çekicidir. Bu durum,hazır yeyici derviş topluluğu imajının revaç bulmasını da engellemiş sayılır.

Hacı Bayram’ın vefatından sonra Bayramîiik iki büyük kola ayrıldı. Bunda meşrep ve mizaç farklılıkları da rol oynadı. Asıl Bayramîlik, Hacı Bayram’ın seçkin halîfesi Akşemseddin tarafından devam ettirildi. Bu kola Şemsiyye-ı Bayramîyye dendi. Bunlar sesli zikri esas almıştı. Öteki halîfe Ömer Sikkînı. yani Bursalı Bıçakçı Ömer Dede ise Melâmiyye-i Bayramîyye kolunun kurucusu oldu. Sessiz zikir ve melâmet temayülü bu şûbe tarafından devam ettirildi.

Bayramı Melâmiliği Ayaşlı Bünyamin, Pir Ali, İsmail Mâşukî, Ahmed Sarban, Hüsameddin Ankaravî, Şeyh, Bâli ile varlığını sürdürdü. Fikirlerindeki coşkunluk sebebiyle zaman zaman sert tepki ile karşılanmış, mensuplârından bâzılan idam edilmiştir. Bayramîlik’in ayrıca Tennûririye, Himmetiye, İseviyye ve Hamzaviyye kolları vardır. Aziz Mahmud Hüdâi’nin kurucusu olduğu Celvetîlikde Bayramîlik’in devamı sayılır. (M.DEMİRCİ)

Fotoğraflar-hacibayramiveli.com

İlgili Makaleler