Edebiyat

Battalname Özellikleri, Nedir, Hakkında Bilgi

Battalnâme, Battal Gazî’ye ait kahramanlık hikâyelerini ihtiva eden menkıbeler mecmuasına Türkler arasında verilen genel ad.

VIII. yüzyılda Emevîler’in Bizans’a kar­şı açtıkları savaşlarda “el-Battal” (kahra­man) lakabıyla şöhret kazanmış bir müslüman Arap emîrinin Türkler arasında yayılan kahramanlık menkıbelerinin destanlaştırıldiğı bir halk hikâyesi olan Battalnâme’rin yazma nüshaları Menâkıb-ı Gazavât-ı Seyyid Battal Gazî, Hikâyet-i Seyyid Battal Gâzî gibi isimler taşımaktadır. Hikâyenin yazıya geçiriliş tarihi henüz kesin olarak tayin edileme­mekle beraber bütün araştırmacıların birleşmiş göründükleri zaman dilimi, XI. yüzyılın sonlarından XIII. yüzyılın başla­rına kadar olan 100 yıldan biraz fazla bir dönemdir. Ancak Battalnâme’den bazı kısımlar almış olup 643’te (1245-46) ya­zıldığı kesin olarak bilinen Dânişmend-nâme’de Melik Dânişmend’in Battal Ga­zi soyuna bağlandığı dikkate alınırsa, eserin meçhul müellifinin kitabını bu ta­rihten önce yazdığı anlaşılmaktadır. Ni­tekim Battalnâme, Türk destanî edebi­yatında XI. yüzyılda Hamzanâme ile baş­layıp Ebûmüslimnâme ve Dânişmend-nâme ile devam eden, XV. yüzyılda da Saltuknâme ile son bulan bir zincirin ikinci halkasını teşkil etmektedir.

Battalnâme, tarihi bir şahsiyet oldu­ğunda şüphe bulunmayan Battal Gazi’nin menkıbevî hayatını, Anadolu’ya yer­leşen müslüman Türkler’in gözüyle ak­settirir. Bu menkıbelere göre Battal Ga­zi, Hz. Ali soyundan Hüseyin Gazi’nin oğ­ludur. Fevkalâde güçlü ve zekidir. Daha çocukken dinî ilimleri çok kısa bir za­manda öğrenmiştir. Cenk usullerini ay­nı derecede iyi bilir. Abdülvehhâb Gazi tarafından kendisine ulaştırılan Hz. Peygamber’in tükürüğü sayesinde bütün dil­leri konuşur. Keşiş kılığında manastırla­ra girip İncil’den vaazlar verir. Rahipler­le tartışarak onları mağlûp ve ihtidaya mecbur eder. Hızır’la yoldaştır; sıkışık zamanlarında ondan yardım görür. Aynı şekilde perilerle de dosttur. Devler ve cadılarla savaşır; okuduğu dualarla bü­yülerini bozarak onları yener. Ateşte yan­maz. Vahşi hayvanlar emrine amadedir. Tabiat kuvvetlerine hâkimdir. Göz açıp kapayıncaya kadar uzun mesafeler aşar. Kullandığı silâhlar Dahhâk, Rüstem ve Hamza gibi eski ünlü cengâverlerin si­lâhları, bindiği atlar onların atlarının so­yundan gelen atlardır. Bunlarla kâfirle­re (hıristiyanlara) karşı savaşır. Onları İs­lâm’a davet eder, davetini kabul etme­yenleri öldürür.

Battalnâme esas olarak Battal Gazi’nin Anadolu’da hıristiyanlarla (Rumlar, Ermeniler ve diğerleri) yaptığı savaşları konu edinmekle beraber, bunlarla ilgili menkıbeler büyük çapta eski Türk inanç­larından ve İran peri masallarından alı­nan motifler ve sahnelerle süslenmiştir. Bunlar ayıklandığı zaman geri kalan sa­vaş menkıbeleri ise VIII. yüzyıldaki Eme-vî- Bizans mücadeleleri devrinden XI. yüz­yılda Anadolu’da Türk fetihlerinin sür­düğü dönemlere kadar uzun bir zaman diliminin hâtıralarını taşır. Bu savaşlar­da merkez saha genellikle Malatya ve yöresidir. Savaşlar eserde siyasî bir mü­cadele değil bir din savaşı (İslâmiyet-Hıristiyaniık mücadelesi) hüviyeti taşır. Cihad ve gaza ruhu kendini çok kuvvetli bir şekilde hissettirir. Şehirlerde otu­ran müslüman Türkler arasında meyda­na geldiği muhakkak olan bu destanda Battal Gazi “yarı evliya” bir karakter ser­giler; bu onun öteki Türk destan kah­ramanlarıyla olan en önemli ortak yanı­dır. Melik Dânişmend Gazi ve Sarı Saltuk, Battal Gazi’nin isim değiştirmiş şe­killerinden başka bir şey değildir. Bu da Battalnâme ‘nin tamamıyla müslüman -Türk geleneklerine göre teşekkül etmiş destanî bir halk hikâyesi olduğunu gös­terir.

Battalnâme Osmanlı devrinde genel mahiyetteki vekâyi’nâmelerde malzeme olarak kullanılmıştır. Meselâ Müneccimbaşı, Gelibolulu Mustafa Âlî ve Fındıklılı Süleyman Efendi gibi tarihçilerle Evliya Çelebi, eserlerine Battal Gazi menkıbe­lerini tarihî olaylar şeklinde almışlardır. Bundan başka Taberfnin meşhur tarihi­ni Türkçe’ye tercüme eden Osmanlı mü­ellifleri, eserin Arapça aslında ve Farsça tercümelerinde bulunmadığı halde Türk­çe nüshalarına bol miktarda Battal Gazi menkıbeleri koymuşlardır. Bunun sebe­bi, herhalde Türkler arasında büyük bir sevgi ve ilgiye mazhar olan Battal Gazi’­nin tamamıyla bir Türk kahramanı sa­yılmış bulunması olsa gerektir. Nitekim meşhur Saltuknâme müellifi Ebü’1-Hayr Rûmî de 1473-1480 yıllan arasında ka­leme aldığı eserinde Battalnâme’deki pek çok menkıbeyi kahramanın adını değiştirerek aynen Sarı Saltuk’a mal et­miştir.

Türk gazi tipini mükemmel bir biçim­de aksettiren Battalnâme sadece halk arasında değil, XIV. yüzyılın ikinci yarı­sından itibaren Osmanlılar’ın Rumeli top­raklarında başlattıkları fetihler ve mü­cadeleler çağında da gaziler arasında sevilerek okunmuştur. Kısaca o Anado­lu ve Rumeli coğrafyasıyla bütünleşmiş­tir. Battalnâme Anadolu dışında yaşa­yan Türk toplulukları arasında da sevil­miş, yazılıp okunmuştur. Bilhassa XIX. yüzyılda Rus işgali altında kalan Asya Türkleri Battalnâme menkıbeleriyle âde­ta teselli bulmuşlardır.

Battalnâme daha XIX. yüzyılda Herman EthĞ ve Heinrich L. Heischer’den başlayarak ilmî ve popüler mahiyette bazı çalışmalara konu olmuş, hakkında edebiyat tarihi ve tarih bakımından dik­kate değer incelemeler yayımlanmıştır. Battal Gazi ve Battalnâme ile ilgili ilk ilmî araştırma H. Ethe”nin iki ciltlik Die Fahrten des Sajjid Batthâl adlı eseridir. Onu Georg Husing’ın Zur Rostahmsage-Sajjid Battal adlı kitabı takip eder. Marius Canard’ın makaleleriyle beraber bilhassa H. L. Reischer’in “fiber den Türkischen Volksroman Siret-i Seijid Battal” adlı makalesini bura­da anmak gerekir. Bunlara ek olarak bil­hassa Henri GrĞgoire’ın, Bizans halk romanı Digenis Akritas ile Battalnâme üzerine Byzantion dergisinin muhtelif sayılarında yayımladığı tarihî inceleme­ler ve mukayeseler ihtiva eden makale­ler kayda değer çalışmalardır.

Battal Gazi’nin Türkçe Battalnâme’-den başka bir de Arapça Zâtü’l-himme yahut Zü’l-himme (halk Arapça’sında Delhemma) adında bir başka destanî ro­mana daha konu olduğu bilinmektedir. Bunun üzerine yapılan çalışmalar, bil­hassa M. Canard’ın ki ler, eserin XI. yüz­yıldan sonra peyderpey tamamlanarak yazıya geçirildiğini, daha önce halk ara­sında yaşamakta olan Emevî-Bizans mü­cadelelerine ait menkıbelerin Haçlı se­ferleri sırasında teşekkül edenlerle ta­mamlandığını, dolayısıyla Türkçe Battalname’nin Zü’l-himme ile ilgisi bulun­madığını ortaya koymuştur. Bu suretle Battalnâme’nin bu Arapça destanî ro­manın Türkçe’ye tercümesi veya adap­tasyonu olmadığı anlaşılmıştır. Yalnız burada Arapça “Battal” romanının Türk­ler arasında yeni menkıbelerin doğmasındaki, dolayısıyla Türkçe Battalnâme’nin oluşmasındaki ilk tesirini gözden uzak tutmamak gerekir.

Battalnâme’nm bugün bilinen nüsha­ları arasında yazıldığı döneme ait olanı yoktur. Ancak bütün nüshaların Türki­ye’de ve Türkiye dışındaki nüshalardan ibaret bulunmadığı, bilhassa Anadolu’­da bazı hususi ellerde de bir hayli tam veya eksik nüshanın var olduğu muhak­kaktır. Bilinen en eski nüshalar arasın­da 840 ve 857 tarihli iki nüsha zikredilebilir. En mu­fassal nüshalardan biri olan ilk nüsha mensurdur. Manzum olarak bugüne ka­dar, şair Bekâyî’nin 1183’te (1769-70) nazma çektiği Battaînâme”den başka nüsha tesbit edilememiştir. Battalnâ-me’nin söz konusu nüshalardan bazı kı­sımlar çıkarılmak suretiyle çeşitli tarih­lerde yapılmış taş basması neşirleri de mevcuttur. Bunların bazıları halk res­samları tarafından yapılan ilgi çekici re­simlerle süslenmiştir.

Battalnâme, başta Doğu Anadolu ol­mak üzere Anadolu’nun bazı bölgelerin­de bugün de eski geleneğin bir devamı olarak halk ağzında hâlâ anlatılmaktadır. Ayrıca bazı köylerde zaman zaman Bat­talnâme nüshalarına rastlanması, ese­rin müslüman Türk kültür hayatıyla ne ölçüde bütünleştiğini göstermesi bakı­mından dikkat çekicidir. Cumhuriyet dev­rinde de bazı yazarlar Battalnâme’den faydalanarak halk için romanlar yazmış­lardır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi