BAĞIMLILIK TEORİSİ
BAĞIMLILIK TEORİSİ
1960’h yıllardan
itibaren Batılı ülkelerin Üçüncü Dünya ülkeleri ile olan İlişkilerini köktenci
bir tarzda eleştiren yaygın anlayışın teorisi. Bu teori kendine temel olarak
İktisadî emperyalizmi alır ve azgelişmiş ülkelere yapılan yardımların asıl
amacının yoksul milletleri yardım veren ülkenin iktisadî kıskacına almak
olduğunu İleri sürer. Bağımlılık teorisi ABD ve Avrupa Topluluğu üyesi
ülkelerin sömürgeci iktidarını sağlayan kuvveti kaybetmediği görüşünü esas
alır. Günümüzde bağımsız Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkeleri üzerinde sömürgeci
devletlerin büyük siyasî kontrolleri sözkonusudur. Bu kontrolü siyasî
kararlarını açıktan bildirerek değil, İktisadî baskı uygulayarak ve kendi
üstün pazarlama güçlerini uluslararası ticarette zengin ülke lehine kullanmak
suretiyle yaparlar. Bu durum uluslararası siyasî ve İktisadî ilişkilerde
“yeni sömürgec: lik” kavramı ile İfade edilmektedir.
Bağımlılık teorisinin
sonuçlan doğrudan para olarak yapılan dış yardımların bile kuşku ile
karşılanması gerektiği noktasına kadar götürülmüştür. Çünkü yardım olarak
tahsis edilen sermaye, Üçüncü Dünya ülkelerinin iktisadî hayatını Birinci
Dünya pazarlarına yarayacak biçimde düzenlemek ve yoksul ülkenin gelişme
yönünü zengin ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda sabitleştirmek üzere ve bu
şartla verilir. İktisadî gücün hayatî sonuçlara varması nedeniyle. Batılı
yatırımcıların kârlarını azamiye çıkarma azmi azalmadığından, yoksul ve çok
nüfuslu ülkelerin, en azından kısa vadede Batılı pazarlara hizmet edecek
şekilde hammaddelerini kullanmaktan başka bir alternatif görünmüyor. Bir
görüşe göre hammaddelerin hangi ülke hesabına daha avantajlı olarak
kullanılacağı konusunda sabit kurallar veya iktisadî kanunlar yoktur. Bu tezi
desteklemek için petrol örnek gösterilir. Başlangıçta Birin-ciDünya ülkelerinin
teknik üstünlükleri petrolün zengin ülkeler hesabına kullanılmasını mümkün
kılarken, sonraları Üçüncü Dünya ülkelerinin bir silahı hâline gelebilmiştir.
Bu görüşe karşı hammaddenin bağımlılık ilişkisinde olumsuz unsur olduğu ve tek
başına bir güç olmadığı ileri sürülmektedir. Nitekim, petrol finans
kurumlarının etkinliği sayesinde petrol Üçüncü Dünya ülkelerinin bir silahı
olmaktan kolaylıkla çıkarılmış ve yine endüstriyi kontrol eden güçlerin
hesabına çalışan bir işkolu halinesokulabilmiştir.
Bağımlılık teorisi,
XIX. yüzyılın iktisadî imparatorluklarının ne kadar uzun ömürlü olduklarım
gözler önüne sermekle kalmamış, aynı zamanda çok uluslu şirketlerin siyasî
otoritelerinin kararlarına nasıl etki edebildiğini de göstermiştir. Yoksul
ülkelerin hammadde kaynakları bağımlılıklarının nedenleri olarak görüldüğünde,
bağımsızlığın da kendi kaynaklarını değerlendirmede üstün bir teknolojiye
ulaşmadıkça sağlanamayacağını ifade eder.
(SBA)
Bk. Sömürgecilik;
Üçüncü Dünya Ülkeleri. [1]