BAĞİ
İslami terminolojide
şartlarına uygun olarak görevde bulunan ulu’l-emr’e veya temsilcisine,
kendilerine göre doğru sayılan bir teville karşı çıkıp, isyan eden, güç kuvvet
sahibi müs-lüman asilere buğât (baği’nin çoğulu) denmiştir. Toplu olarak böyle
bir eyleme geçenlere savaşmak cihadın bir bölümü sayılmıştır. Ancak, cihad
bütünü içinde savaşılan diğer gruplarla, “bağiler” arasında, fıkhi
hükümler açısından şu farklar vardır: Bağilcrin: 1-
Savaşla öldürülmeleri değil, güçlerinin kırılması amaçlanır;
2- Kaçanları
takib edilmez;
3-Yaralılan
öldürülmez;
4- Esirleri
öldürülmez;
5- Malları
ganimet olarak alınmaz;
6- Kadınları
ve çocukları esir edilmez;
7- Onlara
karşı müşrikten yardım İstenmez;
8-
Kendileriyle mal karşılığı anlaşma yapılmaz;
9-
Üzerlerine ağır silahlar kullanılmaz;
10- Evleri
üzerlerine yıkılmaz;
11- Ağaçları
kesilmez.
Bağilerin muhariblerle
şu farkları vardır: Muhariblcr:
1- Kaçarken
de öldürülürler;
2-Öldürülmelcri
için ‘amd’ (kasıt) caizdir;
3- Savaşta
sebcb oldukları kan, mal vb. zararlar kendilerinden istenir;
4-
Durumlarının düzelmesi için, esirlerinin hapsedilmesi caizdir;
5-Topladıkları
haraç ve zekat gibi yükümlülükler sahiplerinden düşmez.
Bağilerin islam
fıkhındaki hükmü, isyan edilen ve edenle ilgili hükümlerle doğrudan İlgili-
dir. İsyan edilen
merci ve şahıs İçin, fıkıhçıla-nn tesbitlcrini şöyle özetleyebiliriz:
Mü’minle-rin başında ulu’1-emr (halife veya imam) vasfıyla bulunan şahıs,
ihtilafa binaen de olsa-alimlerin kabul ettiği bir vasıfla o mevkide bulunuyor
olmalı. Uygulamaları açık bir zulüm oluşturan bir ulu’1-emre veya ulu’1-emr
olma özelliğini kaybetmiş birine karşı (ya da onun mesela bir valisi gibi
temsilcisine) ayaklananlar baği diye adlandırılmazlar.
“Baği”
durumunda olanlarda da şu şartlar aranır:
a)
Ulu’l-emrİn görevi terketmesi isteği, beşeri veya ilahi bir görevi
(sorumluluğu) reddederek, itaat sınırından çıkarak İsyan oluşturma;
b) Grup
şeklinde çıkmaları. Mün-ferid hareketler bu kapsama girmez;
c) Sahibince
meşru sayılan bir tevile binaen İsyan etmiş olmaları;
d)
Bağlandıkları veya güvenip dayandıkları, karşılarında ordu gerektirecek bir
güçlerinin bulunması.
Şİa-İmamiye’dc ise,
Ehl-i Sünnet mezheble-rinden farklı olarak, adil bir İmama isyan eden herkesin
kafir olduğu ve cihadın bir par-çasL olarak onlarla savaşılacağı görüşü vardır.
Ehl-i Sünnet
alimlerine göre, bağilcrle savaşın gayesi, fitnenin kaldırılıp, şerlerinden
emin olunmasıdır. Bunun için de onlarla yapılan savaş, kafirlerle yapılan
savaşla aynı değildir. Savaştan önce ıslah ve barış için çaba göstermek
Maliki ve Hanbeli fukahasınca şart koşulmuştur. (Aynı konuda Hanefi ve Şafii
fuka-hası, böyle bir uğraşının gerekmekte beraber, sadece mendub olduğunu
söylerler.) Zihni planlarını eylem safhasına dökme durumunda olmayanlar için
kovuşturma yapılması gerekmez.
Bağilerle ilgili
hükümlerin Kur’an-ı Kerim’-dckİ dayanağı, Hucurat suresinin 10. ayetidir.
Hadisler arasında da, müminlerin başındaki İmama itaati emreden hadislerve
hulefa-i raşi-din dönemi (özellikle Hz.AIİ (r.) dönemi) uygulamaları fıkhi
hükümlerin kaynağını teşkil eder. Hz. Ali (r.)’ye karşı gelişen Harici hareketi,
kimi ulemaca bağyin İlk Örneğidir. Genelde ulu’1-cmre karşı hareketler dört
kategoride incelenmektedir:
a) Bağiler;
b) Kulta-ı
tarik, (yol kesen eşkiya grubu);
c) Kutta-ı
tarik sınıfında olanlar;
d)
Hariciler.
Bağiler, ön plana,
tevil ellikleri bir konu veya imamın şahsı İle ilgili bir pürüzü çıkarmakla
muharibler sınıfından tecrid edilirken, Allah’ın dinini uygulama ve insanlar
için çıkarılmış “hayırlı Ümnıet”i temsil etme mevkiinde olan İmam’a
isyanla da, silaha muhatab olan özel bir konumda kalmışlardır.
Nureddin YILDIZ Bk.
Azl; lieyat; Ehl-i Hail ve’l-Akt; Hilafet; Huruc[1]