Nedir ?

Baba Nedir, Ne Demek, Tarikatve Tasavvufta Baba, Tarihi, Hakkında Bilgi

Baba, Bazı mutasavvıflara, tarikat şeyhleriyle halifelerine veya meczuplara verilen bir unvan.

Sevgi, saygı, fedakârlık ve himaye gi­bi ahlâkî esaslar üzerine kurulan baba-evlât münasebeti, çok eski zamanlardan beri din önderleriyle onlara tâbi olan ki­şiler arasında bulunması gereken iyi iliş­kiler için örnek alınmıştır. Tevrat’ta Hz. Âdem, Hz. Şît, Hz. İbrahim ve Hz. İshak gibi peygamberlerden “baba” diye söz edilmiş, bu anlayış Hıristiyanlık’ta da de­vam etmiştir.

Hz. Muhammed’in kendi öz çocukları dışında hiçbir kimsenin babası olmadı­ğını ifade eden âyeti (Ahzâb 33/40} tefsir âlimleri genellikle evlât edinme yasağıyla açıklamışlar, Hz. Peygamberle kendi sulbünden gelmeyen herhangi bir kimse arasında aile hukuku bakımından özel hükümler doğuracak şekilde bir babalık-evlâtlik münasebetinin söz konu­su olamayacağını belirtmişlerdir. Zemahşeri’nin işaret ettiği üzere peygamber­ler ümmetlerine gösterdikleri sevgi, şef­kat ve samimiyet bakımından onların babaları yerinde oldukları gibi ümmet fertleri de peygamberlerine gösterdik­leri saygı ve bağlılık açısından onların evlâdı durumundadırlar (bk. ei-Keşşâf, III, 264). Nitekim Kur’ân-ı Kerîm Hz. Peygamber’in hanımlarından “müminlerin anneleri” (Ahzâb 33/6) diye söz etmek­te, bir hadiste de Hz. Peygamber’in üm­metinin babası mevkiinde bulunduğu belirtilmektedir (bk. İbn Mâce, “Taharet”, 16; Ebü Dâvûd, “Taharet”, 4; Nesâî, “Ta­haret”, 35). İslâm âlimlerine göre bu ne­vi naslarda müminlerin Hz. Peygamber’! ve onun eşlerini kendi baba ve anneleri gibi saygıdeğer bilerek onlara hürmet duyguları beslemeleri, kendilerine say­gısızlık göstermekten veya onları saygı­sız ifadelerle anmaktan kaçınmaları ge­rektiği anlatılmak istenmiştir.

İslâm’ın ilk asırlarında din âlimlerine, âbid. zâhid ve mürşidlere baba unvanı verildiğine dair bir bilgiye sahip değiliz. X. yüzyıldan itibaren çeşitli tesir ve se­beplerle bazı meczuplarla münzevi süfîlere bab veya baba unvanının verilmeye başlandığı görülmektedir. Hücvîri Keşf-ül-Mahcûb‘da Ferganalı Bab Amr adlı bir sûfîden bahsederken bu bölgede bü­yük şeyhlere ve dervişlere bab unvanı­nın verildiğini söyler. Baba Kûhîfö. 442/ 1050) ile Baba Tâhir-i Uryân da (ö. 441/ 1055) bu unvanla meşhur olan sûfîlerdendir. XI. yüzyıldan itibaren baba unva­nı, başta İran ve Azerbaycan olmak üze­re İslâm ülkelerinde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmış, halk çoğunlu­ğunun mutasavvıflara manevî koruyucu, ermiş ve baba nazarıyla bakması bu un­vanın yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır.

Baba unvanı XII. yüzyılda Türkistan’da hâcegân yolunu tutan sûfîlerle Yesevî dervişleri arasında da ilgi görmeye baş­ladı. Menkıbelerde Ahmed Yesevî’nin mürşidi olarak adı geçen Arslan Baba ile Ahmed Yesevî’nin halifelerinden Zengi Baba ve Maçin Baba bu unvanla tanı­nırlar. Ata ile baba kelimeleri aynı anla­mı taşıdığından Yesevî dervişlerine ön­celeri ata denirdi. Bir ara bunlara hem baba hem de ata unvanı verildi. Nitekim Zengi Baba aynı zamanda Zengi Ata di­ye bilinir. Ali Sîr Nevâî, Nesâyimü’l-me-İmbbe adlı eserinde baba unvanıyla anı­lan Türkistan sofilerinin bir kısmından bahsetmektedir.

Baba kelimesi Anadolu’nun fethinden önce yaygın bir biçimde kullanılmakta idi. Baba Tâhir, Baba Hacı, Baba Efda-lüddîn-i Kâşî, Baba Rükn-i İsfahânî, Ba­ba Kûhî-i Şîrâzî, Baba Tevekkül! ve Ba­ba Sevdaî bu unvanla meşhur oldular. Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey (ö. 455/ 1063) Hemedan’a geldiğinde Baba Tâhir ve Baba Cafer adlı iki sûfî ile tanışmış, nasihatlarını dinleyerek hayır dualarını almıştı. Baba unvanıyla tanınan pek çok şeyh, halife, derviş ve meczup vardır. Baba Ali Hoşmerdân, Baba Kemâl-i Ho-cendî, Baba Kanber-i Velî. Baba Hacı Mahmud, Sâmit Şeyh Ali Baba, Baba Bîk Esedâbâdî, Baba Çomaklu, Baba Ferec, Baba Şâdân, Baba Mahmûd-i Tûsî, Ba­ba Heten, Baba Süngü, Baba Ni’metul-lâh-ı Nahcuvânî Baba Semmâsî bu un­vanla tanınan mutasavvıflardandır.

Baba kelimesi Şiî ve Sünnî tasavvuf çevrelerinde ortaklaşa kullanılan bir un­vandır. Bundan dolayı bir mutasavvıfa baba denilmesi onun Sünnî veya Şiî ol­duğunu göstermeye yetmez. Çünkü Kalenderiyye. Haydariyye ve Bektaşiyye gi­bi Şiî meşrepli tarikatlara mensup şeyh­lerle onların halife ve dervişlerine baba denildiği gibi Çiştiyye. Kübreviyye ve Nak-şibendiyye gibi Sünnî tarikatlara men­sup bazı şeyhlere de bu unvan verilmiş­tir. Meselâ Nakşibendiyye’nin kurucusu Bahâeddin Nakşibend’in manevî babası ve şeyhi Muhammed Semmâsî ile Küb-reviyye’den Kemâl-i Cendî, Çiştiyye’den Köhnepûş baba unvanıyla tanınmışlardır. Anadolu’nun fethinden sonra buraya gelen sûfî ve dervişler arasında baba un­vanlı mutasavvıf ve şeyhler vardı. Bun­ların en tanınmışı, Babaî tarikatının ku­rucusu sayılan Baba İlyâs-ı Horasânî (ö. 637/12401 ile onun adına bir isyan hare­keti gerçekleştiren Baba İshak’tır. Bas­ta Hacı Bektâş-ı Velî olmak üzere Baba İlyas’ın halifelerinden çoğu ve ilk Bektaşîler baba unvanını kullanmamıştır. Bu­nunla birlikte bu unvan XIII ve XIV. asır­da Anadolu’daki tasavvuf zümreleri ara­sında oldukça yaygındı. Nitekim Osman­lı Devleti’nin kuruluşu ile ilgili rivayet­lerde sık sık adları geçen Geyikli Baba ve Koyun Baba’dan başka Barakller’in şeyhi sayılan Barak Baba ile Duğlu Ba­ba, Avşar Baba, Postinpüş Baba, Somuncu Baba, Otman Baba ve Timur’un ziya­ret ettiği Baba Süngü ile halifeleri bu unvanla tanınan sofilerdendir.

Balım Sultan tarafından teşkilâtlan­dırılan Bektaşîliğin iki kolundan biri Ba­balar (Babagân veya Nâzenînan) koludur. Daha çok şehir ve kasabalarda yaşayan, tekke ve zaviyeleri bulunan Bektaşî ba­balan “yol evlâdı”, diğer kolu temsil eden Çelebiler ise “bel evlâdı” olarak tanınır. Bektaşîliğin son şeklinde babalık belli bir eğitimden geçtikten sonra ulaşılan önemli bir tarikat makamı haline gel­miştir. Ahî birliklerinde esnaf teşkilâtı­nın başında bulunan kişiye de “ahî baba” denirdi. Akşemseddin’in halifelerinden Sivrihisarlı Baba Yûsuf (ö. 917/1511), Bayramiyye tarikatı mensuplarından ol­masına rağmen bu lakapla tanınmıştır. Abdülganî Pîr Babaî de (ö. 870/1465) Babaiyye adlı bir başka tarikatın kuru­cusudur. Ayrıca velî olduğuna inanılan babaların hâtıralarını yaşatmak için Ana­dolu ve Rumeli’de çeşitli köylere, kasa­balara, şehirlere, mahalle, cami, mezar­lık ve türbelere baba kelimesiyle başla­yan adlar verilmiştir (bk. “Türk Kültürün­de Babalar”, s. 56-77).

Türkler arasında baba ve ata kelime­leri yanında, bunlar kadar yaygın olma­sa bile aynı mânada olmak üzere bab kelimesi de kullanılmaktaydı. Ancak bu son kelimenin Arapça’da “kapı” anlamına gelen bâb ile ilgisi yoktur ve kelime Fuad Köprülü’ye göre babanın kısaltıl­mış seklinden ibarettir [bk. İA, II, 165). Nitekim Farsça’da da baba ve bâb kelimeleri eş anlamlı olarak kullanılmak­tadır.

Baba unvanı tasavvufi çevrelerin dı­şında çeşitli meslek zümreleri arasında da kullanılmıştır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler