AZL
Sözlük anlamı
uzaklaştırma, ayırma, çekilmedir. İslam siyaset terimi olarak: “Görevdeki
bir İmam’ın (Halife) İmamct’te aranan vasıflardan birini kaybetmesiyle Ehl-i
Hail ve’l-Akd tarafından görevden uzaklaştırılması” anlamına
kullanılmıştır. Azl, siyaset konusunda yazan İslam fukahasının en çok tartıştığı
konulardan biridir. Bir yandan Ümmetin başında zamanın en iyi ve en layık
kişisinin bulunmasının zorunluluğu, bir yandan da Asr-ı Saadet’in hemen
bitiminde yaşanan kanlı olayların sonuçlarını görme, konu hakkında konuşup
yazmayı zorlaştırmıştır. Fukaha (Fıkıhçı-lar) azl ve ona bağlı olarak ayaklanma
konusunda ‘iyimserler’ ve ‘sert tutumlular’ diye iki gruba ayrılabilir. Yalnız
tek söz halinde ittifak edilen ve sözü muteber hiçbir otoritenin itiraz etmediği
bir hüküm vardır: “İman sınırını aşıp küfre giren hiçbir İnsan mü’minlcrin
başında yönetici olarak bulunamaz”. Sahih ve sarih naslardan kaynaklanan
bu hükümde sözbirliği vardır. İmam Nevcvi, Nisa 141. ayeti bu konuda birinci
delil olarak gösterir.
İslam ulemasının
İmam’ın azli için sebeb ku-bul ettiği gerekçeleri ve tartışılan yönlerini şöyle
özetleyebiliriz:
1- Küfür ve
irtidat hali: Ümmetin icmaı ile bu durumda görevden alınır ve öldürülür. Bu
konuda ihtilaf yoktur. Kaldı ki sıradan bir vatandaş için de irtidat, ölümü
gerekıiren bir suçtur.
2-Namazı
terki ve namazı engellemesi: Açık hadislerle böyle bir yöneticiye karşı savaş
emredilmiştir (bkz. Müslim, 3/1483)
3- Allah’ın
indirdiği ite hükmetmeme: Bu eylemi imamı, ister küfür, isterse de fısk veya
zulüm durumuna düşürsün azlini zorunlu hale getirir. Kafir, fasık veya zalim
olması ile çıkacak sonuçlar ise “azl” olayı dışında incelenir.
4- Zulüm yapması, fasık ve bid’at ehlinden
olması hali: Böyle bir insanın ilk başta göreve getirilmesi sakıncalıdır.
Göreve geldikten sonra bu vasıfları alması halinde ulemanın iki görüşü
vardır: Mutlak olarak görevden azledilmesi gerektiği kanaatinde olanlar ve
görev-
den alınması
gerekmediği kanaatinde olanlar. Her iki grubun da dayandığı Şcr’İ naslar vardır.
Ancak, azlin gerekli olmadığını söyleyenlere tesir eden asıl olay, yaşanmış
tarih ve müs-lümanların maslahatını öne çıkarmalarıdır. Onlara göre, zor
kullanarak azletme yerine başka barışçı yollar denenmelidir. Konuyu biraz daha
geniş açıdan inceleyenler de olmuştur: Bunlar, İmamın sözkonusu tavırlarını
inancındaki sapmalar ve eylemlerinde sapmalar diye ikiye ayırırlar. Bu durumda
genel Ölçü; raiyyenin ondan etkilenerek İslami hayatı çiğnemeye cesaretlenip
ccsarctlencmcycceği-dir.
5- İmam’ın
otoritesini kaybetme hali: İmam, görevlilerden birinin onu etkisiz hale getirip
yönlendirmesi, esir düşmesi, ayaklanma veya bir ihtilalle görevinden
uzaklaştırılması, aklî dengesinin bozulması, körlük, sağırlık ve dilsizlik
gibi bir özrü olması gibi sebeplerle pasi-fİze olmuş olabilir. Bütün bu
durumlarda Ehl-i Hail ve’l-Akd, azlin gerekli olup olmadığında karar yetkisine
sahiptir. Ehl-i Hail ve’l-Akd, mevcut İmamın azlini karara bağlarken, Ümmetin
mevcut durumu İle, muhtemel durumu arasındaki maslahatını gözetmek durumundadır.
Ancak, küfür veya İrtidat (ve namaza engel olma) durumunda sonuç ne olursa
olsun azli şarttır.
Azlin tahakkuk yolları
da şunlardır:
1- İmam kendisini azledebilir: Hz.Hüseyin (r.)
kendi kendini azleimiştir. Ancak Şcr’i bir gerekçe olmadan daha rahat bir hayal
için görevden ayrılması konusunda fakihicrin üç görüşü vardır: Ayrılabilir ve
ayrılamaz tartışması yanında orta bir görüş İse, Ümmetin maslahatının dikkate
alınması şeklindedir. Bu üçüncü görüş,
üzerindeki görevin far/.-ı ayın veya farz-ı kifaye olmasına bağlıdır.
2- Silahlı
ayaklanma: Bu yolla imam değiştirmenin öncüleri Haricilerdir. Genelde uygun
görülmemiş olmakla beraber Şcr’i bir yol olarak benimseyenler de vardır.
3- Diğer
barışçıl yollar: Gösteri, boykot vb. yollarla mü’minler İmam’ın azil isteğini
dile getirebilirler. Ehl-i Hail ve’l-Akd yine son karar merciidir.
(Nureddin YILDIZ)
BK.lley’at, Ehl-i Halt
ve’l-Akd, Hilafet, HürOc, İma/net, Şe/ieıt. [1]