Tarihi Eserler

Azapkapı Çeşmesi ve Sebili Tarihi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Azapkapı Çeşmesi ve Sebili, İstanbul’da Azapkapı Camii yanında XVIII. yüzyılda yapılmış çeşme ve sebil.

Galata’nın Tersane tarafında Azapka­pı önünde, Haliç’teki en önemli iskele­lerden birisinin başında ve Azapkapı Ca­mii’nin kıbleye göre sol tarafında kuru­lan bu manzume, çeşmenin kitabesin­den öğrenildiğine göre Sultan I. Mahmud tarafından annesi ve II. Mustafa’nın zev­cesi Sâliha Sultan adına, 1145 (1732-33} yılında Hacı Âmâ mahallesinde yaptırıl­mıştır. Çeşmeler ve sebil üstündeki üç tarih XVIII. yüzyılın ünlü şairlerinden Seyyid Vehbî’nindir. Suyolcuzâde Mehmed Necib Efendi’den öğrenildiğine göre çeş­melerle sebillerin kitabelerinin hattatı ise Eğrikapıiı Mehmed Râsim Efendi’dir.

Sultan Mahmud, Galata’nın su ihtiya­cını karşılamak üzere Taksim şebekesi­ni yaptırmış ve buradan beslenmek üze­re annesi için bu çeşme ile kendi adına Tophane Çeşmesi’ni inşa ettirmiştir. Bel­gelenmesi mümkün olmayan bir halk söylentisi Azapkapı Çeşmesi’nin yapımı­nı, su getirirken testisini kıran küçük bir kız çocuğunun Valide Sultan’ın dikkatini çekerek saraya aldırılmasına ve zaman­la bu kızın Sâliha Sultan adıyla padişah zevcesi ve annesi olmasına bağlamak­tadır. Şehrin en hareketli bir köşesinde bulunan bu âbidevî sebil ve çeşme, genellikle usulden olduğu gibi bir sıbyan mektebi ile beraberdi. Ancak bura­da mektep bunların hemen yanına ay­rı bir bina halinde yapılmıştı. Çeşmenin varlığı ile de Galata’nın bu köşesi yakın tarihe kadar Çeşme Meydanı adıyla tanına gelmisti. 1910’lu yıllarda sebil-çeşme tamir edilmek üzere kısmen söktü­rülmüş, fakat araya savaş yıllarının gir­mesi, arkasından da istanbul sularının evkaftan belediyeye devri üzerine bir daha ilgilenen olmadığından tamamen harap olmak üzere perişan bir duruma girmişti. Ancak 1954’de Azapkapı sebil ve çeşmelerinin ihya edilmesi ger­çekleşmiş ise de tam önünden geçirilen ana trafik yolu yüzünden bu zarif eser çukurda ve ihtişamına yakışmayan bir çevrenin ortasında kalmış, bu arada se­bil kadar değerli olan ve onunla bir bü­tün teşkil eden mektep de yıktırılmıştır.

Azapkapı Meydan Çeşmesi değişik bir plana göre yapılmıştır. Bir cephesi orta­da iteri taşkın üç pencereli bir sebil ile iki yanında birer çeşme bulunmaktadır. Diğer üç cephe ise sadece düz mermer kaplıdır. 1952-1953’te eski gravürleri ile fotoğraflarına göre ihya edilen alt yüzü işlemeli geniş saçak ahşap bir çatı ha­linde yükselir. Ortada yüksek kasnaklı bir kubbe ile etrafında sekiz kubbecik sıralanır. Sebilin üstünde de aynı tarzda küçük bir kubbe vardır. Azapkapı sebil-çeşmelerinin en dikkate değer tarafı, esas cephesinde mermer üzerine kazı­lan kabartma işlemeleridir. Bu yüzde hiçbir satıh boş kalmayacak şekilde zen­gin dal kıvrımları, çeşitli çiçekler, sta-laktitler, çanaklardan çıkan fidanlar ve meyvelerle çok zengin fakat zarif biçim­de bezenmiştir. Bu taş bezemenin ara­sında uzun kitabe metinleri de yer alır. Sebillerin tunç şebekeleri de mermer işlemeye uygun biçimde dökülmüştür. Azapkapı Sebili’nin taş tezyinatı, klasik devir Türk sanatının sadeliğine aykırı düşecek derecede yüklü olmakla bera­ber gözü rahatsız etmez. Kullanılan mo­tiflerin aralarında Batı sanatından sızmış bazı unsurların da varlığı, Türk sa­natında Lâle Devri üslûbu olarak adlan­dırılan yabancılaşma safhasına işaret etmektedir. Ancak bu yabancılaşma kla­sik Türk zevkine henüz çok aykırı düş­memektedir. Böylece Azapkapı Sâliha Sultan Sebil ve Çeşmesi’ni Türk sanatı­nın bir devrini temsil eden en değerli ve güzel eserlerinden biri olarak görmek mümkündür.

Azapkapı sebil ve çeşmelerinin hemen yanında bulunan ve onların ayrılmaz bir parçasını teşkil eden sıbyan mektebi de benzerleri arasında sanat değeri en yük­sek olanlarından biri idi. Altında vakıf dükkânları bulunduğu için üst katı işgal eden mektep, muntazam taş ve tuğla sıraları halinde yapılmıştı. İçinde dersha­ne kapısı üstünde yer alan manzum ki­tabesinde 1146 (1733-34) tarihinde yap­tırıldığı bildiriliyordu. Çeşmeye bakan tarafında üç kemerli bir cîhannümâ bu­lunan esas ders odası kagir bir tonozla örtülü idi. Bu odanın alçı süslemeü bir ocağı ve duvarlarında kabartma tezyi­nat vardı. Bu güzel sıbyan mektebinin 1957’de yıktırılması sanat tarihi ba­kımından bir kayıp olduktan başka ya­nındaki sebil-çeşmenin yalnız bırakılma­sı ile de bu küçük manzumenin bütün­lüğü bozulmuştur.

Diyanet İslam Ansiklopedisi