33Sosyoloji Sözlüğü

AVRUPA TOPLULUĞU (AT)

 

AVRUPA TOPLULUĞU (AT)

 

Müttefiklerin Nazi
Almanyası karşısındaki zaferinden sonra Avrupa yaralı ve çökmüş bir durumdaydı.
Savaşta iki gerçek galip vardı: ABD ve SSCB. Bu iki süper güçten her biri
Avrupa’yı kendi tarafına çekme gayreti içindeydi.Öte yandan Afrika ve Asya’da
savaştan etkiIcnmiş, savaştan sonra da bağımsızlık çabası içine girmiş ülkeler
vardı. ABD Avrupa’nın imarına katkıda bulunmak amacıyla Marshall Yardımını
Örgütlemişti. Bu yardımdan azami istifadeyi sağlamak amacıyla, Avrupa ülkeleri­nin
de bir araya getirilmesi gerekiyordu. Bu amaçta 1948 yılında Avrupa İktisadi
İşbirliği Teşkilatı kuruldu. (OEEC)

19 Eylül 1946’da
Nazizme karşı önemli mü­cadele veren İngiltere Başbakanı Winston Churchill
Zürih’tcki konuşmasında Avrupa Birleşik Devletleri kurulması hususunda bir
çağrıda bulundu ve yıkılmış Avrupa’nın imarı­nı ve yaralarını sarmayı gündeme
getirdi.

Fakat bugünkü Avrupa
Topluluğu’nun çekir­deği Jean Manet’in görüşlerinden de esinlene­rek Fransa
Dışişleri Bakanı Robcrt Sclıu-man’ın Avrupa ülkelerine çağrısıyla başlayan
görüşmeler sonucu 18 Nisan 1951 yılında Pa­ris Aıulaşması’nm imzalanmasıyla
Avrupa Kö­mür ve Çelik Birliği (EuropcnCoal and Steel Communky)’nin
kurulmasıyla ortaya çıkmış­tır. Schuman’ın çağrısı savaş sanayiinin ana
hammaddeleri olan kömür ve çeliğin uluslar üslü bir otoritenin yönlendirmesiyle
kullanımı­nı öngörüyordu. Eğer çağrı cevabını bulursa, çağrıya olumlu cevap veren
ülkeler ilerde sa­vaş sanayilerini birbiri aleyhine geliştirme du­rumunda
kalmayacaklardı. Öyle de oldu; Fransa’dan gelen bu çağrıya altı Avrupa ülke­si
olumlu cevap verince Avrupa Kömür ve Çe­lik Birliği Paris Antlaşmasıyla
kurulmuş oldu. Antlaşma, üye ülke parlamentolarınca da onaylandı. Bu ülkeler
Federal Almanya, İtal­ya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Luxem-burg’dur. Antlaşma
kömür ve çeliğin ortak pa­zarının yönelimini Yüksek Otoriteye (Hİgh Aulhorily)
bırakmıştı. Bu kurum uluslar üs­tüydü. Çünkü fonksiyonlarını icra ederken üye
ülkelerden hiçbirinin görüşüne başvurma­yacaktı. Antlaşmanın metninde Yüksek
Otori-te’nin yetkileri açıkça belirtilmişti.

Avrupa’da Kömür ve
Çelik Bİrliği’nden son­ra da yeni birlik planlan yapılagelmiijlir. Bun­lardan
biri Avrupa Savunma Topluluğu, diğe­ri ise Avrupa Siyasi Topluluğu’dur.
1952’den sonra gündeme giren bu topluluk planlarının temelinde Rusya’nın Avrupa
ve Almanya üze­rindeki bölme çabaları ve bunda da başarıya ulaşması
yatmaktadır. Bir yandan Doğu Avru­pa ülkelerinin SSCB’nİn uydusu duruma gel­mesi,
öte yandan Berlin’in bölünmesi Rusya ile ilgili endişeleri artırmıştır. Entegre
Avrupa Kuvveti, ortak bir dış politika olmadan düşü­nülemezdi. Bunun için
Avrupa Kömür ve Çe­lik Birliği padementer Asamblesi politik bir topluluk kurmak
amacıyla bir plan hazırla­mak üzere toplantıya çağrıldı. Fakat bu çaba­lar
Fransa’da meclisin reddiyle karşılaşınca akim kaldı.

Allıların Birleşik
Avrupa kurma çabaları bundan sonra da devam etti. 1-2 Haziran 1955’tcMesina’da
Dışişleri Bakanları toplantı­sı düzenlenerek, Avrupa’nın dünyadaki rolü­nü
korumak, eski nüfuzuna kavuşturmak ve halklarının hayat standardını istikrarlı
olarak yükseltmek amacında olduklarını İlan ettiler. Fakat askeri sahada
geçirmiş oldukları başarı­sızlık tecrübesi, onların çabalarının ekonomik alana
kaymasına neden oldu. 29 Mayıs 1956’da Dışişleri Bakanlarının Venedik’te yap­tıkları
ve daha çok ekonomik entegrasyonun ağırlık kazandığı görüşmelere Altılar
dışında­ki diğer Avrupa ülkelerinin de katılması arzu edilmekteydi. İngiltere
bir serbest ticaret birli­ğine taraf olmak islediğini açıklayarak bu eko­nomik
birlik çağrısına katılmadı. Fakat bu ara­da 13 Şubat 1957 yılında OEEC
çerçevesinde serbest ticaret sahası görüşmeleri başlatıldı. Bu müzakerelere de
bu defa Altılardan katı­lan olmadı. 25.3.1957 tarihine gelindiğinde Al­tılar
Roma’da çabalarının ürününü aldılar ve Roma Antlaşmalarını imzaladılar. Roma
Ant­laşmaları iki topluluğu birden kurmuştur. Bunlardan biri Avrupa Ekonomik
Topluluğu (European Economic Communîty: EEC) di­ğeri ise Avrupa Atom Enerjisi
Topluluğu (E-uropean Atomic Energy Communiiy Euro-tom). Böylece Altılar
arasında üç antlaşma im­zalanmış oluyordu. Bu üç antlaşma da Avrupa
Topluluğu’nun anayasasını oluşturuyordu.

Allıların imzaladığı
bu üç Antlaşmanın da te­mel amacı, ekonomik gelişmeyi ve genişleme­yi sağlamak,
hayat standardını yükseltmek ve daha da önemlisi Avrupa halklarının politik
bütünlüğünü sağlamaktır. Fakat EEC anlaş­masının daha Özel amaçları da vardır.
Ve bun­lara Antlaşmadan hemen sonra ulaşılması amaçlanmıştır. Bunlardan biri
bir gümrük bir­liği oluşturarak malların tarife ve kota engeliy­le
karşılaşmadan ülkeler arasında serbestçe hareket etmesini sağlamak, diğeri
emeğe, ser­mayeye ve hizmetlere ülkeler arasında serbest dolaşım hakkı
tanıyarak bir ortak pazar kur­maktır. Bunların da ötesine taşarak tarım, taşı­ma
ve rekabette ortak politikalar belirlemek, hukukun harmonİzasyonunu sağlamak,
sosyal politikaları uyumlaştırarak bir ekonomik bü­tünlük olmaktır.Euraton
(EAEC) da bazı Özel amaçlara sa­hiptir. Nükleer enerjinin barışçı amaçlarla ve
ortak olarak geliştirilmesi bunların başında gelmektedir.

Avrupa Ekonomik
Topluluğu Antlaşmala­rından birkaç yıl sonra l.L1959’da ilk gümrük indirimi
sağlandı ve bu tarihten başlayarak or­tak gümrük tarifesi de kurulmağa
başlandı. Bu gelişmeler olurken, dışarıdan talepler gel­meye başladı.
8.6.1959’da Yunanistan, 31.7.1959’da Türkiye ortaklık antlaşması yap­mak üzere
AET’ye başvurdular.

Altılardan büyük
ülkelerin gözü, başından beri politik işbirliğinde yatıyordu. Bunun için Şubat
1961’de bir zirve toplantısı düzenlediler ve bu danışma toplantılarının
devamını karar­laştırdılar. 2 Kasım 1961’de, oluşturulan komi­teden bir plan
çıktı, ama bu plana küçük ülke­ler yanaşmadı. Çünkü büyük ülkelerle politik bir
işbirliğinde bu ülkelerin esnekliklerini kay­bedecekleri inancı vardı. Fransa
gibi büyük ül­keler ise daha istekli görünüyorlardı. Ama so­nuç yine
başarısızlıktı.

Bu arada Avrupa
Topluluklarının cazibesi­nin gittikçe anması önce Danimarka ve İrlan­da,
peşinden İngiltere ECSC, EEC ve EA-EC’den oluşan topluluklara üye olmak için
başvurdular. Yani Avrupa değişiyor ve yeni boyutlar kazanıyordu. Bu üç ülkenin
başvuru­su etkisini hemen gösterdi ve Norveç 30 Nisan 1962’de üyelik talebinde
bulundu.

Bütün bunlar olurken
Altılar bir yandan Toplulukları kuran antlaşmaların gereğini uy­guluyor, diğer
yandan da çevreyle, özellikle Afrika ile yoğun ilişki kurmaya çalışıyordu.
Zaten önceleri Afrika’nın çoğu ülkesi Altıla­rın sömürgesi durumundaydı. Aralık
1961’de Brüksel’de önemli Afrika ülkeleriyle bir kon­ferans toplantı. Bu
konferans meyvelerini da­ha sonra vermiş ve çoğu Afrika ülkesiyle ter­cihli
ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. 1961’de başlayan müzakereler 17 Afrika ülke­siyle
imzalanan Yaund Konvansiyonuyla başa­rıya ulaşmıştır.

Altılar dışa dönük bu
faaliyetlerinin yanında içeriyi de ihmal etmiyorlardı. Ortak bir paza­rın
oluşturulmadı yolunda, Roma Antlaşması­nın İmzasından bu yana amaçlanan ortak
ta­rım politikası Ocak 1962 yılında doğdu. Bu po­litika ile üye ülkeler, tek
bir piyasanın ve ta­rım Ürünleri için ortak fiyatların oluşmasını
amaçlamaktaydı. Ortak tarım politikasının fi­nansmanını sağlayacak bir kurumun
da oluştu­rulması kararlaştırıldı. Bu kurum Avrupa Ta­rımsal Yönlendirme ve
Garanti Fonu (E-AGGF)’dur. 15 Aralık 1964 tarihinde faaliye­te geçmiştir.

İç piyasa ile ilgili
bu düzenlemelerin hemen ardından Altılara coğrafi olarak çok yakın iki ülkeden
üyelik talepleri geldi. 2 Şubat 1962’de’ İspanya, 8 Mayıs 1962’de de Portekiz
üyelik görüşmelerinin başlatılmasını istediler. Daha önce İngiltere, Danimarka,
İrlanda ve Nor­veç’in talepleri de sırada bekliyordu. Bu bekle­yiş esnasında
14.1.1963 tarihinde Topluluğun ilk genişleme planı suya düştü. Fransa Cum­hurbaşkanı
General De Gaulle İngiltere’nin politik olarak Topluluğa katılmayı istediğin­den
şüpheli olduğunu açıkladı. Fransa Toplu­luğun yıldızı durumunda iken
genişlemeyle yıl­dızının sönmesinden endîşe ediyordu. Ayrıca Afrika’dan elde
edilmiş avantajların paylaşıl­ması da istenmiyordu. Böylece 1963 yılına ge­lindiğinde
o zamana kadar hep İlerleme şek­linde olan gelişmeler iki ileri bir geri
gelişme­lere dönüşüyordu. Bu başarısızlığı takiben Topluluk aday üyelik
anlaşmalarını kesmedi. 1962 yılında Yunanistan’la imzalanan anlaş­maya benzer
bir anlaşma 12.9.1963 tarihinde Türkiye ile imzalandı.

Yunanistan’da Askeri
cuntanın yönetimi ele aldığı dönemde Topluluğun bu ülkeyle ilişkile­ri
21.4.1967’de buzdolabına kaldırıldı. Yuna­nistan’la ilişkiler soğuk döneme
girerken İngil­tere ilişkilerini geliştirmeye çalışıyordu. Bu amaçla U Mayıs
1%7’de İngiltere Topluluğa katılmak için yeniden başvurdu. Onun hemen
arkasından İrlanda, Danimarka ve Norveç ta­kip etti.

Avrupa’da İç
bütünleşme yolundaki adımla­ra devam edildi. Üç Avrupa Topluluğunu bir araya
getirme çabalarının sonucu olarak, 8 Ni­san 1%5’te İmzalanan tek konsey ve tek
ko­misyon anlaşması 1 Temmuz 1967 tarihinde yürürlüğe girdi. Bunun anlamı
şuydu: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun üst organı du­rumundaki Yüksek
Otorite, EEC ve Evrakım konsey ve komisyonları kalkıyor ve icra orga­nı tek
organ haline getiriliyordu. Fakat yeni ic­ra hükümleri getirilmemiş, yeni
Konsey ve Ko­misyon, oluşturulan Toplulukların kurallarını uygulamaya başlamış
ve halen de uygulamaya devam etmektedir.Tek Konsey ve Tek Komisyon Anılaşmasın­dan
sonra iç bütünleşme yolunda önemli bir gelişme daha oldu. 1 Temmuz 1967
tarihinde gümrük birliği tamamlandı. Bütün gümrük vergileri Akılar arasındaki
ticaretten kaldırıl­dı. Bununla da kalınmadı, ortak gümrük tari­felerine
geçildi. Ortak pazarın oluşması açısın­dan çok önemli bir aşama olan üye
ülkeler ara­sında işgücünün serbest dolaşımı 1969 yılında sağlandı.

Topluluğun genişlemesi
1970’lerin başına ka­dar mümkün olmamıştır. 1970’li yılların başı dünya
ekonomisinde krizlerin de başlangıcına tekabül eder. Öyle ki dünya para sistemi
kö­künden sarsıntı geçirmektedir. Dolara daya­nan uluslararası para sistemi
zorlanmaktadır. IMF merkezli düzenleme arlık yetmemekle­dir. Onun için 1970-72
yıllarının Topluluk ba­kımından en önemli gelişmesi, genişleme ve parasal
düzenlemeler olarak karşımıza çık­maktadır.İngiltere’nin yeniden başvurusu
üzerine 1970 tarihinde müzakerelere başlandı ve İngiltere, Danimarka, İrlanda
ve Norveç’in üyeliğe kabul anlaşması imzalandı. Norveç dışındaki üyelerin
anlaşmaları parlamentolardan kolay­ca geçti. Norveç İse referandumu denedi ve %
53 oyla üyelik anlaşması reddedildi (Fakat bu arada belirtelim kî, Norveç’te
üyelik tutkusu hala sönmüş değildir. Mayıs 1987’de yeniden üye olmak için
başvurmuştur). Avrupa Toplu­luğu için bu İlk genişleme anlaşmasının 1 Ocak 1973
tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra artık Altılar tarihe karışmış Topluluğun
kısa adı Dokuzlar olmuştur.

Tam bir birliğe
ulaşabilmek için-parasal iliş­kilerin de birliğin amaçlarına uygun olarak dü­zenlenmesi
gerekmiş, Avrupa Topluluğu bu konuda da önemli adımlar atmıştır. Bu adım­ların
gerekli kıldığı düzenlemelerde lemel amaçlar şunlardır: Birinci olarak,
uluslararası para sisteminde ortaya çıkan krizden etkilen­memek ve ülkelerin
paralarının serbest piyasa­da büyük Ölçüde dalgalanmasına engel olmak; ikinci
olarak, ödemeler dengesi sıkıntısı çeken ülkelere yardımcı olmak amacıyla bir
fon oluş­turmak; üçüncü olarak kısa ve orta vadeli eko­nomik ve bütçe
politikalarını koordine etmek; dördüncü olarak la bütün bu hedeflere ulaşa­bilmek
için Maliye Bakanları ve Merkez Ban­kaları Başkanlarının düzenli olarak
toplanma­larını sağlamaktır.

Bu belirlemelerin
sonucu olarak 1972 Nİ-san’ında Topluluk üyeleri (Altılar) paraları­nın
değerinin dolar karşısında % 4,5, birbirle­rine karşı ise % 2,5 oranından fazla
değer de-ğişimiııeuğramamasınıkararlaştırdılar. Sonra­dan katılan İngiltere,
İrlanda ve Danimarka başlangıçla bu politikayı benimsemiş olsalar bile,
sonradan paralarını serbesı dalgalanma­ya bıraktılar. Ortaya çıkan petrol krizi
nede­niyle 21 Ocak 1974’le de Fransa bu ortak poli­tikadan ayrıldı. Bu giriş ve
çıkışlar 70’li yılla­rın ortalarında çok sık olmuş, fakat bir Avupa Para
Sistemi fikri de hiç bir zaman yok olma­mış, 1980’lcrc kadar ortak bir para
sisteminin oluşturulması gayretleri bütünlüğün İcabı ka­bul edilmiştir. Nihayet
Avrupa Konseyi 9-10 Mart 1979 Paris toplantısında Avrupa Para Sistemini (EMS)
yürürlüğe sokmuştur.

EMS’nin dört ana
unsuru vardır. Bunlar Av­rupa Para Birimi: (ECU) mübadele ve bilgi al­ma
mekanizması, kredi kolaylıkları ve trans­fer düzenlemeleridir. Fakat sistemin
kalbi ECU’dur. Bütün üyeler sisteme katılmamış­tır. Fakat parasal istikrar
bakımından EMS önemli rol oynamaktadır. En azından parala­rın değerleri
İstikrarını korumuştur.

Ekonomik bütünleşme
yolundaki bu çabalar yanında genişleme de devam etmiştir. Daha önce
Yunanistan’la yapılan ortaklık anlaşması 1981 Ocak ayından itibaren
Yunanistan’ın tam üyeliğe kabulüyle amacına ulaşmıştır. Bu Avrupa Topluluğu’nun
ikinci genişlemesidir.

Yine Portekiz ve
İspanya’nın aday üyeliği 1986 yılında tam üyeliğe dönüşmüştür. Buna da üçüncü
genişleme diyoruz. Yunanistan ve Portekiz’in katılması Avrupa Topluluğu’nda
gelişmiş ülkelere ve nisbeten geri ülkeler ayrı­mının yapılmasına sebep
olmuştur. İleride Türkiye’nin 14 Nisan 1987’deki başvurusu tam üyeliğe
dönüşürse bu fark daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır.

İktisadi bakımdan
Avrupa Topluluğu’nun bütünleşme noktasından bazı eksiklikleri var­dır.
Bunlardan biri Roma Antlaşmasında be-Hrtİlen bütün üye ülkelerin
vatandaşlarının serbest dolaşım ve yerleşme haklarını icra ede­memeleridir.
Yunanistan, Portekiz ve İspanya bu haklardan tedricen yararlanabileceklerdir.
Parasal bütünleşme de sağlanamamıştır. Ha­len EMS’yc 8 üye katılmış durumdadır.
Fakat bugün en önemli sorunlar bütçe ve mali mese­lelerle ilgili
anlaşmazlıklardan doğmaktadır.

Avrupa Parlamentosu da
danışma kurulu hü­viyetinden henüz sıyrılamamıştır. Buna rağ­men ilk seçimlerin
1979 Haziran’ında yapıla­rak doğrudan üye gönderilmesiyle önemli bir aşama kaydedilmiştir.
İkinci seçim 14-17 Hazi­ran 1984’te yapılmış, 120 milyon Avrupalı 434 Avrupa
Parlamentosu üyesini seçmiştir. Seçi­me katılma oranı İngiltere ve İrlanda
dışında % 50’nin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu da Av­rupalıların Avrupa’nın
bütünlüğüne sahip çık­tıklarının göstergesidir.

Avrupa bugün ekonomik
anlaşmalarla Avru­pa, Afrika ve Asya’daki ülkelerle irtibatlanmış ve kendisini
ispatlamış üçüncü bir süper güç olma yolundadır.

Emin ERTÜRK

Bk. Ekonomik
Entegrasyonlar. [1]

 



[1] Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale Yayınları:
1/96-100.

İlgili Makaleler