AVRUPA TOPLULUĞU (AT)
AVRUPA TOPLULUĞU (AT)
Müttefiklerin Nazi
Almanyası karşısındaki zaferinden sonra Avrupa yaralı ve çökmüş bir durumdaydı.
Savaşta iki gerçek galip vardı: ABD ve SSCB. Bu iki süper güçten her biri
Avrupa’yı kendi tarafına çekme gayreti içindeydi.Öte yandan Afrika ve Asya’da
savaştan etkiIcnmiş, savaştan sonra da bağımsızlık çabası içine girmiş ülkeler
vardı. ABD Avrupa’nın imarına katkıda bulunmak amacıyla Marshall Yardımını
Örgütlemişti. Bu yardımdan azami istifadeyi sağlamak amacıyla, Avrupa ülkelerinin
de bir araya getirilmesi gerekiyordu. Bu amaçta 1948 yılında Avrupa İktisadi
İşbirliği Teşkilatı kuruldu. (OEEC)
19 Eylül 1946’da
Nazizme karşı önemli mücadele veren İngiltere Başbakanı Winston Churchill
Zürih’tcki konuşmasında Avrupa Birleşik Devletleri kurulması hususunda bir
çağrıda bulundu ve yıkılmış Avrupa’nın imarını ve yaralarını sarmayı gündeme
getirdi.
Fakat bugünkü Avrupa
Topluluğu’nun çekirdeği Jean Manet’in görüşlerinden de esinlenerek Fransa
Dışişleri Bakanı Robcrt Sclıu-man’ın Avrupa ülkelerine çağrısıyla başlayan
görüşmeler sonucu 18 Nisan 1951 yılında Paris Aıulaşması’nm imzalanmasıyla
Avrupa Kömür ve Çelik Birliği (EuropcnCoal and Steel Communky)’nin
kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. Schuman’ın çağrısı savaş sanayiinin ana
hammaddeleri olan kömür ve çeliğin uluslar üslü bir otoritenin yönlendirmesiyle
kullanımını öngörüyordu. Eğer çağrı cevabını bulursa, çağrıya olumlu cevap veren
ülkeler ilerde savaş sanayilerini birbiri aleyhine geliştirme durumunda
kalmayacaklardı. Öyle de oldu; Fransa’dan gelen bu çağrıya altı Avrupa ülkesi
olumlu cevap verince Avrupa Kömür ve Çelik Birliği Paris Antlaşmasıyla
kurulmuş oldu. Antlaşma, üye ülke parlamentolarınca da onaylandı. Bu ülkeler
Federal Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Luxem-burg’dur. Antlaşma
kömür ve çeliğin ortak pazarının yönelimini Yüksek Otoriteye (Hİgh Aulhorily)
bırakmıştı. Bu kurum uluslar üstüydü. Çünkü fonksiyonlarını icra ederken üye
ülkelerden hiçbirinin görüşüne başvurmayacaktı. Antlaşmanın metninde Yüksek
Otori-te’nin yetkileri açıkça belirtilmişti.
Avrupa’da Kömür ve
Çelik Bİrliği’nden sonra da yeni birlik planlan yapılagelmiijlir. Bunlardan
biri Avrupa Savunma Topluluğu, diğeri ise Avrupa Siyasi Topluluğu’dur.
1952’den sonra gündeme giren bu topluluk planlarının temelinde Rusya’nın Avrupa
ve Almanya üzerindeki bölme çabaları ve bunda da başarıya ulaşması
yatmaktadır. Bir yandan Doğu Avrupa ülkelerinin SSCB’nİn uydusu duruma gelmesi,
öte yandan Berlin’in bölünmesi Rusya ile ilgili endişeleri artırmıştır. Entegre
Avrupa Kuvveti, ortak bir dış politika olmadan düşünülemezdi. Bunun için
Avrupa Kömür ve Çelik Birliği padementer Asamblesi politik bir topluluk kurmak
amacıyla bir plan hazırlamak üzere toplantıya çağrıldı. Fakat bu çabalar
Fransa’da meclisin reddiyle karşılaşınca akim kaldı.
Allıların Birleşik
Avrupa kurma çabaları bundan sonra da devam etti. 1-2 Haziran 1955’tcMesina’da
Dışişleri Bakanları toplantısı düzenlenerek, Avrupa’nın dünyadaki rolünü
korumak, eski nüfuzuna kavuşturmak ve halklarının hayat standardını istikrarlı
olarak yükseltmek amacında olduklarını İlan ettiler. Fakat askeri sahada
geçirmiş oldukları başarısızlık tecrübesi, onların çabalarının ekonomik alana
kaymasına neden oldu. 29 Mayıs 1956’da Dışişleri Bakanlarının Venedik’te yaptıkları
ve daha çok ekonomik entegrasyonun ağırlık kazandığı görüşmelere Altılar
dışındaki diğer Avrupa ülkelerinin de katılması arzu edilmekteydi. İngiltere
bir serbest ticaret birliğine taraf olmak islediğini açıklayarak bu ekonomik
birlik çağrısına katılmadı. Fakat bu arada 13 Şubat 1957 yılında OEEC
çerçevesinde serbest ticaret sahası görüşmeleri başlatıldı. Bu müzakerelere de
bu defa Altılardan katılan olmadı. 25.3.1957 tarihine gelindiğinde Altılar
Roma’da çabalarının ürününü aldılar ve Roma Antlaşmalarını imzaladılar. Roma
Antlaşmaları iki topluluğu birden kurmuştur. Bunlardan biri Avrupa Ekonomik
Topluluğu (European Economic Communîty: EEC) diğeri ise Avrupa Atom Enerjisi
Topluluğu (E-uropean Atomic Energy Communiiy Euro-tom). Böylece Altılar
arasında üç antlaşma imzalanmış oluyordu. Bu üç antlaşma da Avrupa
Topluluğu’nun anayasasını oluşturuyordu.
Allıların imzaladığı
bu üç Antlaşmanın da temel amacı, ekonomik gelişmeyi ve genişlemeyi sağlamak,
hayat standardını yükseltmek ve daha da önemlisi Avrupa halklarının politik
bütünlüğünü sağlamaktır. Fakat EEC anlaşmasının daha Özel amaçları da vardır.
Ve bunlara Antlaşmadan hemen sonra ulaşılması amaçlanmıştır. Bunlardan biri
bir gümrük birliği oluşturarak malların tarife ve kota engeliyle
karşılaşmadan ülkeler arasında serbestçe hareket etmesini sağlamak, diğeri
emeğe, sermayeye ve hizmetlere ülkeler arasında serbest dolaşım hakkı
tanıyarak bir ortak pazar kurmaktır. Bunların da ötesine taşarak tarım, taşıma
ve rekabette ortak politikalar belirlemek, hukukun harmonİzasyonunu sağlamak,
sosyal politikaları uyumlaştırarak bir ekonomik bütünlük olmaktır.Euraton
(EAEC) da bazı Özel amaçlara sahiptir. Nükleer enerjinin barışçı amaçlarla ve
ortak olarak geliştirilmesi bunların başında gelmektedir.
Avrupa Ekonomik
Topluluğu Antlaşmalarından birkaç yıl sonra l.L1959’da ilk gümrük indirimi
sağlandı ve bu tarihten başlayarak ortak gümrük tarifesi de kurulmağa
başlandı. Bu gelişmeler olurken, dışarıdan talepler gelmeye başladı.
8.6.1959’da Yunanistan, 31.7.1959’da Türkiye ortaklık antlaşması yapmak üzere
AET’ye başvurdular.
Altılardan büyük
ülkelerin gözü, başından beri politik işbirliğinde yatıyordu. Bunun için Şubat
1961’de bir zirve toplantısı düzenlediler ve bu danışma toplantılarının
devamını kararlaştırdılar. 2 Kasım 1961’de, oluşturulan komiteden bir plan
çıktı, ama bu plana küçük ülkeler yanaşmadı. Çünkü büyük ülkelerle politik bir
işbirliğinde bu ülkelerin esnekliklerini kaybedecekleri inancı vardı. Fransa
gibi büyük ülkeler ise daha istekli görünüyorlardı. Ama sonuç yine
başarısızlıktı.
Bu arada Avrupa
Topluluklarının cazibesinin gittikçe anması önce Danimarka ve İrlanda,
peşinden İngiltere ECSC, EEC ve EA-EC’den oluşan topluluklara üye olmak için
başvurdular. Yani Avrupa değişiyor ve yeni boyutlar kazanıyordu. Bu üç ülkenin
başvurusu etkisini hemen gösterdi ve Norveç 30 Nisan 1962’de üyelik talebinde
bulundu.
Bütün bunlar olurken
Altılar bir yandan Toplulukları kuran antlaşmaların gereğini uyguluyor, diğer
yandan da çevreyle, özellikle Afrika ile yoğun ilişki kurmaya çalışıyordu.
Zaten önceleri Afrika’nın çoğu ülkesi Altıların sömürgesi durumundaydı. Aralık
1961’de Brüksel’de önemli Afrika ülkeleriyle bir konferans toplantı. Bu
konferans meyvelerini daha sonra vermiş ve çoğu Afrika ülkesiyle tercihli
ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. 1961’de başlayan müzakereler 17 Afrika ülkesiyle
imzalanan Yaund Konvansiyonuyla başarıya ulaşmıştır.
Altılar dışa dönük bu
faaliyetlerinin yanında içeriyi de ihmal etmiyorlardı. Ortak bir pazarın
oluşturulmadı yolunda, Roma Antlaşmasının İmzasından bu yana amaçlanan ortak
tarım politikası Ocak 1962 yılında doğdu. Bu politika ile üye ülkeler, tek
bir piyasanın ve tarım Ürünleri için ortak fiyatların oluşmasını
amaçlamaktaydı. Ortak tarım politikasının finansmanını sağlayacak bir kurumun
da oluşturulması kararlaştırıldı. Bu kurum Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve
Garanti Fonu (E-AGGF)’dur. 15 Aralık 1964 tarihinde faaliyete geçmiştir.
İç piyasa ile ilgili
bu düzenlemelerin hemen ardından Altılara coğrafi olarak çok yakın iki ülkeden
üyelik talepleri geldi. 2 Şubat 1962’de’ İspanya, 8 Mayıs 1962’de de Portekiz
üyelik görüşmelerinin başlatılmasını istediler. Daha önce İngiltere, Danimarka,
İrlanda ve Norveç’in talepleri de sırada bekliyordu. Bu bekleyiş esnasında
14.1.1963 tarihinde Topluluğun ilk genişleme planı suya düştü. Fransa Cumhurbaşkanı
General De Gaulle İngiltere’nin politik olarak Topluluğa katılmayı istediğinden
şüpheli olduğunu açıkladı. Fransa Topluluğun yıldızı durumunda iken
genişlemeyle yıldızının sönmesinden endîşe ediyordu. Ayrıca Afrika’dan elde
edilmiş avantajların paylaşılması da istenmiyordu. Böylece 1963 yılına gelindiğinde
o zamana kadar hep İlerleme şeklinde olan gelişmeler iki ileri bir geri
gelişmelere dönüşüyordu. Bu başarısızlığı takiben Topluluk aday üyelik
anlaşmalarını kesmedi. 1962 yılında Yunanistan’la imzalanan anlaşmaya benzer
bir anlaşma 12.9.1963 tarihinde Türkiye ile imzalandı.
Yunanistan’da Askeri
cuntanın yönetimi ele aldığı dönemde Topluluğun bu ülkeyle ilişkileri
21.4.1967’de buzdolabına kaldırıldı. Yunanistan’la ilişkiler soğuk döneme
girerken İngiltere ilişkilerini geliştirmeye çalışıyordu. Bu amaçla U Mayıs
1%7’de İngiltere Topluluğa katılmak için yeniden başvurdu. Onun hemen
arkasından İrlanda, Danimarka ve Norveç takip etti.
Avrupa’da İç
bütünleşme yolundaki adımlara devam edildi. Üç Avrupa Topluluğunu bir araya
getirme çabalarının sonucu olarak, 8 Nisan 1%5’te İmzalanan tek konsey ve tek
komisyon anlaşması 1 Temmuz 1967 tarihinde yürürlüğe girdi. Bunun anlamı
şuydu: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunun üst organı durumundaki Yüksek
Otorite, EEC ve Evrakım konsey ve komisyonları kalkıyor ve icra organı tek
organ haline getiriliyordu. Fakat yeni icra hükümleri getirilmemiş, yeni
Konsey ve Komisyon, oluşturulan Toplulukların kurallarını uygulamaya başlamış
ve halen de uygulamaya devam etmektedir.Tek Konsey ve Tek Komisyon Anılaşmasından
sonra iç bütünleşme yolunda önemli bir gelişme daha oldu. 1 Temmuz 1967
tarihinde gümrük birliği tamamlandı. Bütün gümrük vergileri Akılar arasındaki
ticaretten kaldırıldı. Bununla da kalınmadı, ortak gümrük tarifelerine
geçildi. Ortak pazarın oluşması açısından çok önemli bir aşama olan üye
ülkeler arasında işgücünün serbest dolaşımı 1969 yılında sağlandı.
Topluluğun genişlemesi
1970’lerin başına kadar mümkün olmamıştır. 1970’li yılların başı dünya
ekonomisinde krizlerin de başlangıcına tekabül eder. Öyle ki dünya para sistemi
kökünden sarsıntı geçirmektedir. Dolara dayanan uluslararası para sistemi
zorlanmaktadır. IMF merkezli düzenleme arlık yetmemekledir. Onun için 1970-72
yıllarının Topluluk bakımından en önemli gelişmesi, genişleme ve parasal
düzenlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır.İngiltere’nin yeniden başvurusu
üzerine 1970 tarihinde müzakerelere başlandı ve İngiltere, Danimarka, İrlanda
ve Norveç’in üyeliğe kabul anlaşması imzalandı. Norveç dışındaki üyelerin
anlaşmaları parlamentolardan kolayca geçti. Norveç İse referandumu denedi ve %
53 oyla üyelik anlaşması reddedildi (Fakat bu arada belirtelim kî, Norveç’te
üyelik tutkusu hala sönmüş değildir. Mayıs 1987’de yeniden üye olmak için
başvurmuştur). Avrupa Topluluğu için bu İlk genişleme anlaşmasının 1 Ocak 1973
tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra artık Altılar tarihe karışmış Topluluğun
kısa adı Dokuzlar olmuştur.
Tam bir birliğe
ulaşabilmek için-parasal ilişkilerin de birliğin amaçlarına uygun olarak düzenlenmesi
gerekmiş, Avrupa Topluluğu bu konuda da önemli adımlar atmıştır. Bu adımların
gerekli kıldığı düzenlemelerde lemel amaçlar şunlardır: Birinci olarak,
uluslararası para sisteminde ortaya çıkan krizden etkilenmemek ve ülkelerin
paralarının serbest piyasada büyük Ölçüde dalgalanmasına engel olmak; ikinci
olarak, ödemeler dengesi sıkıntısı çeken ülkelere yardımcı olmak amacıyla bir
fon oluşturmak; üçüncü olarak kısa ve orta vadeli ekonomik ve bütçe
politikalarını koordine etmek; dördüncü olarak la bütün bu hedeflere ulaşabilmek
için Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanlarının düzenli olarak
toplanmalarını sağlamaktır.
Bu belirlemelerin
sonucu olarak 1972 Nİ-san’ında Topluluk üyeleri (Altılar) paralarının
değerinin dolar karşısında % 4,5, birbirlerine karşı ise % 2,5 oranından fazla
değer de-ğişimiııeuğramamasınıkararlaştırdılar. Sonradan katılan İngiltere,
İrlanda ve Danimarka başlangıçla bu politikayı benimsemiş olsalar bile,
sonradan paralarını serbesı dalgalanmaya bıraktılar. Ortaya çıkan petrol krizi
nedeniyle 21 Ocak 1974’le de Fransa bu ortak politikadan ayrıldı. Bu giriş ve
çıkışlar 70’li yılların ortalarında çok sık olmuş, fakat bir Avupa Para
Sistemi fikri de hiç bir zaman yok olmamış, 1980’lcrc kadar ortak bir para
sisteminin oluşturulması gayretleri bütünlüğün İcabı kabul edilmiştir. Nihayet
Avrupa Konseyi 9-10 Mart 1979 Paris toplantısında Avrupa Para Sistemini (EMS)
yürürlüğe sokmuştur.
EMS’nin dört ana
unsuru vardır. Bunlar Avrupa Para Birimi: (ECU) mübadele ve bilgi alma
mekanizması, kredi kolaylıkları ve transfer düzenlemeleridir. Fakat sistemin
kalbi ECU’dur. Bütün üyeler sisteme katılmamıştır. Fakat parasal istikrar
bakımından EMS önemli rol oynamaktadır. En azından paraların değerleri
İstikrarını korumuştur.
Ekonomik bütünleşme
yolundaki bu çabalar yanında genişleme de devam etmiştir. Daha önce
Yunanistan’la yapılan ortaklık anlaşması 1981 Ocak ayından itibaren
Yunanistan’ın tam üyeliğe kabulüyle amacına ulaşmıştır. Bu Avrupa Topluluğu’nun
ikinci genişlemesidir.
Yine Portekiz ve
İspanya’nın aday üyeliği 1986 yılında tam üyeliğe dönüşmüştür. Buna da üçüncü
genişleme diyoruz. Yunanistan ve Portekiz’in katılması Avrupa Topluluğu’nda
gelişmiş ülkelere ve nisbeten geri ülkeler ayrımının yapılmasına sebep
olmuştur. İleride Türkiye’nin 14 Nisan 1987’deki başvurusu tam üyeliğe
dönüşürse bu fark daha belirgin olarak ortaya çıkacaktır.
İktisadi bakımdan
Avrupa Topluluğu’nun bütünleşme noktasından bazı eksiklikleri vardır.
Bunlardan biri Roma Antlaşmasında be-Hrtİlen bütün üye ülkelerin
vatandaşlarının serbest dolaşım ve yerleşme haklarını icra edememeleridir.
Yunanistan, Portekiz ve İspanya bu haklardan tedricen yararlanabileceklerdir.
Parasal bütünleşme de sağlanamamıştır. Halen EMS’yc 8 üye katılmış durumdadır.
Fakat bugün en önemli sorunlar bütçe ve mali meselelerle ilgili
anlaşmazlıklardan doğmaktadır.
Avrupa Parlamentosu da
danışma kurulu hüviyetinden henüz sıyrılamamıştır. Buna rağmen ilk seçimlerin
1979 Haziran’ında yapılarak doğrudan üye gönderilmesiyle önemli bir aşama kaydedilmiştir.
İkinci seçim 14-17 Haziran 1984’te yapılmış, 120 milyon Avrupalı 434 Avrupa
Parlamentosu üyesini seçmiştir. Seçime katılma oranı İngiltere ve İrlanda
dışında % 50’nin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu da Avrupalıların Avrupa’nın
bütünlüğüne sahip çıktıklarının göstergesidir.
Avrupa bugün ekonomik
anlaşmalarla Avrupa, Afrika ve Asya’daki ülkelerle irtibatlanmış ve kendisini
ispatlamış üçüncü bir süper güç olma yolundadır.
Emin ERTÜRK
Bk. Ekonomik
Entegrasyonlar. [1]