Tarihi Şahsiyetler

Ateşbaz Veli Kimdir, Ateşbazı Veli Hayatı, Hakkında Bilgi

Ateşbaz-i velî Yûsuf b, İzzeddin (ö. 684/1285) Mevlevîliğin ünlü simalarından.

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Mevcut bilgiler, menkibevî de olsa yaşa­dığı yıllar ve Mevlevî kültüründeki yeri hakkında fikir verecek durumdadır. Mev­lânâ’nın babası Bahâeddin Veled ile Ho­rasan’dan geldiği veya kafileye Karaman’da katıldığı rivayet edilmektedir. Horasan’dan geldiği yolundaki görüş da­ha kuvvetlidir. Yûsuf b. İzzeddin’e “ateş­le oynayan kişi” anlamına gelen Farsça ateşbaz unvanının verilmesi şu menkı­beye dayanır: Bir gün, mutfakta odun kalmadığını arzetmek üzere Mevlânâ’nın huzuruna girer. Mevlânâ’nın latife olarak, “Kazanın altına ayaklarını sokarak kaza­nı kaynat!” demesi üzerine öyle yapar; ayak parmaklarından çıkan alevlerle aşı pişirir. Kerametin açıklanmasını isteme­yen Mevlânâ, “Hay ateşbaz, hay!” der. Böylece Yûsuf bu olaydan sonra “Âteş-bâz” unvanıyla anılmaya başlar.

Âteşbâz-ı Velî’nin türbesi Konya’da Me­ram yolu üzerinde Aşkan (Âşıkân “âşık­lar”) tepesi yakınlarındadır. Selçuklu tür­be mimarisinin özelliklerini taşıyan ya­pının muntazam kesme taştan inşa edil­miş gövde kısmı içeriden kare, dışarıdan sekizgen planlıdır. Üstü ise ehramî bir külah ile örtülü olup Arapça kitabesi gü­neydeki “niyaz penceresi”nin üzerinde­dir. Türbenin civarına. Sultan Veled’in kızı Arîfe Şeref Hatun’un oğlu Muzafferüddin Ahmed Paşa torunlarından Çelebi Abdüssamed tarafından bir zaviye yap­tırılmış ve vakıflar kurulmuştur. Zaman­la harap olan bu zaviyenin yerine bu­günkü tekke, postnişin Vâhid Çelebi ta­rafından 1897’de inşa ettirilmiştir.

Mevlevîlik’te mutfak “aşhane” olduğu gibi daha önemlisi, Mevlevîliğe intisap ni­yazında bulunan kişilerin temel eğitim­lerinin yapıldığı yerdir. Mevlânâ zama­nında bu Önemli görevi “Ateşbaz-e Velî” Yûsuf b. İzzeddin yerine getiriyordu. Son­raki dönemlerde bu unvan bu göreve tayin edilen kişiler için kullanılmıştır.

Mevlevîhanelerdeki özel ocağa “Âteş­bâz-ı Velî ocağı” denir. Önemli günlerde aş burada pişirilir, ayrı bir yerde sak­lanan gümüş renkli “Âteşbâz-ı Velî ka­zanı”. İşi bitince yıkanarak özenle yerine kaldırılırdı. Mevlevî dergâhlarında meydân-ı şerifte serili beyaz postun adı “ateşbaz postu”dur. Bu makama tesli­miyet, “Mevlevîliğe ikrar vermek”, “çile­ye soyunmak” demektir. Sâliklerin mürebbisi olan “âteş-bâz türbedarı”nın âyin sırasında semahanedeki yeri postnişin ve tarikatçı dedenin hizasında idi. Meşîhatnâmeler çok defa “ateşbaz şeyhi” ile gönderilirdi. Kazan ve tencerelerin açılı­şında olduğu gibi yemekten sonraki “gülbank”ta Âteşbâz-ı Velî de zikredilir. Mev­levîlik’te onun makam ve mevkiine daima büyük saygı gösterilmiştir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi