Edebiyat

Aşık Ömer Kimdir, Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği, Hakkında Bilgi

Aşık Ömer, (ö. 1119/1707 [?]) Türk saz şairi.

Doğum yeri ve tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır; bunların içinde doğru­ya en yakın görüneni, onun Konya’nın Hadım ilçesinin Gezleve köyünde 1651’de doğmuş olduğu yolundaki riva­yettir. Düzenli bir medrese tahsili gör­mediği anlaşılmakla birlikte devrin kül­tür muhitleri içinde bulunmak suretiyle kendi kendini yetiştirmiş ve aynı devrin diğer âşıklarına göre daha seçkin bir yer kazanmıştır. Şerîfî adlı bir şairden ders aldığı, başta Fuzûlî olmak üzere klasik edebiyatın belli başlı büyük şahsiyetleri yanında Hâfız’ın divanı ile Sa’dî’nin Gülistân’ını okuyacak kadar Farsça Öğren­diği anlaşılmaktadır. Yazdıklarına ve ri­vayetlere bakılarak orduya girdiği, sınır kalelerinde bulunduğu, hatta bazı sa­vaşlara katıldığı tahmin edilmektedir. IV. Mehmed’in 1678’de Cehrin Kalesi’ni fethi münasebetiyle bir manzume yaz­dığı gibi, II. Ahmed’in saltanat yılların­daki Rus, Venedik ve Avusturya seferle­ri ve II. Mustafa’nın bir gazâsıyla ilgili bazı manzumeler de yazmıştır. Şiirlerin­den İstanbul, Bursa. Varna, Sakız, Sinop ve Bağdat gibi yerleri dolaştığı anlaşıl­maktadır. Başlangıçta divan şairlerini taklide özenerek Adlî mahlasını kullan­mış, Ömer mahlasını daha sonra benim­semiştir. Şiirlerinde Ranriat!tan Tuna’va kadar uzanan geniş bir coğrafya yer al­makla beraber bazı şiirlerinin hayal mah­sulü olduğu tahmin edilmektedir. 1707′-de İstanbul’da öldüğü ve Yemiş İskelesi’nde bir türbesinin bulunduğu da yine rivayetler arasındadır.

XVII. yüzyılda Gevheri ve Karacaoğlan’la birlikte Türk saz şiirinin önde ge­len isimleri arasında yer alan Aşık Ömer, geniş halk kitleleri tarafından benim­senme açısından da müstesna bir yere sahiptir. Kendisinden sonra gelen âşık­lardan birçoğu ona nazîreler yazmış, bes­telenmiş şiirleri çeşitli meclislerde ça­lınıp okunmuştur. Âşıkane ve sûfiyâne mahiyetteki bazı manzumeleri ise bir tür ilâhi gibi uzun zaman tekke ve zavi­yelerde terennüm edilmiştir. Asker oca­ğında bulunması dolayısıyla hem serhat boylarının biraz serbest ve maceralı ha­yatını yaşayarak dile getirmiş, hem de klasik şiirin mecaz, vezin, kafiye ve ede­bî sanatlarını, hatta biraz da dilini kul­lanarak o çevrelerin havasını yansıtmış­tır. Kendisinden önce gelen saz şairle­rinden farkiı olarak klasik Türk edebi­yatından büyük ölçüde etkilenen Âşık Ömer, bilhassa aruz vezniyle yazdığı divan’larda divan şiirinin kalıplaşmış maz­mun ve hayal dünyasına büyük ölçüde yer vermiştir. Daha sağlığında üstat ka­bul edildiği için kendisinden sonraki şa­irler arasında onun gibi yazmak bir mo­da haline gelmiş, bu da halk şiirinin ken­di içinde tabii bir şekilde gelişmesini en­gellemiştir. Onun açmış olduğu divan şiirini taklit cereyanı yüzünden saz şi­irinin eski saflığı ve dili farkedilir şekil­de bozulmuştur. Geriye bırakmış oldu­ğu 2000’den fazla şiirle Türk edebiyatı­nın en çok yazan şairlerinden biri ola­rak tanınan Âşık Ömer hece vezniyle söylediği şiirlerde daha başarılıdır. Aşık Ömer divanının en önemli iki yazmasın­dan biri Konya Mevlâna Müzesi Müze­lik Eserler bölümünde bulunan, Hüse­yin Ayvansarâyi’nin istinsah ettiği nüs­ha ile (Envanter nr. 99) şimdi Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan (Hacı Mahmud Ef., nr. 5097) İstanbul Yahya Efendi Dergâhı nüshasıdır. Ayrıca cönklerde de pek çok şiirine rastlanmaktadır. Şiirleri, hayatı hakkında geniş bir incelemeyle birlikte S. Nüzhet Ergun tarafından ye­ni harflerle de yayımlanmıştır (İstanbul 1936).

Diyanet İslam Ansiklopedisi