ASHAB
ASHAB
İslâm alimleri
tarafından yapılan sahabi tanımlarında bazı farklılıklar görülür. Bu da onlardan
her birinin değerlendirmesine esas aldığı ölçüden kaynaklanmıştır. Ancak
mevcut tanımların özü şöyle ifade edilebilir. “Sahabi, Peygamber (s) ile
mümin olarak karşılaşan ve mü’min olarak ölen kimsedir.” O’nunla az veya
çok beraber bulunmuş olan, hadis rivayet eden veya etmeyen, O’nunla bir savaşa
katılan ve katılmayan, sadece görmüş olup O’nunla oturmayan veya bir engelden
dolayı görmeyenler de bu tanımın kapsamına girmektedir. Bir hadis-i şerifte
İslam ümmetinin en hayırlı neslinin Peygamber asrında yaşayan müs’ü-manlar(yani
ashab) olduğu haber verilmiştir. Ayet ve hadislerde çeşitli vesilelerle övülen,
tezkiye edilen ve hatta -bir kısmı- hayatta İken Cennet’e girecekleri
müjdelenen bu örnek nesil, erkeğiyle kadınıyla, büyüğüyle küçiiğüyle, topyekün
hepsi Peygamber (s.)’den öğrendikleri bilgileri bıkmadan usanmadan, bir ibadet
şevki ile sonraki nesillere aktarmışlardır. Kur’an ayetlerinin nüzul
sebeplerini, (esba-bu’n-nuzul) hadis-i şeriflerin söyleniş sebeplerini
(esbâbu’l-vünıd), Peygamber (s.)’in bütün ayrıntısıyla icraatını ve daha nice
incelikleri ashab nesli sayesinde Öğrenilmiştir. Bütün bunların da ötesinde,
hayatın gerçekleri içindeki “yaşanan İslam”ı ancak ashabın şahsında
görme İmkanına
kavuşabiliyoruz. Bu yüzdendir ki, müslümanlardinlerinikendilerineartık-sız,
eksiksiz intikal ettirmiş bulunan ashabı hep hayırla ve hürmetle
anagelnıişlerdir.
İslâm dünyasında
Peygamber (s.)’in hayatı çeşitli İlim dallarınca çeşitli yönlerden ele alınıp
İncelendiği gibi Ashab’ın hayatı da değişik yönlerden araştırılmıştır. Mesela,
bazı eserlerde görülen şahabı tarifi, hadis rivayetinde ashabın değeri, az
veya çok sayıda hadis rivayet edenler bilgin sahabiler, şair sahabiler,
sahabi-lerin yerleştikleri ve vefat ettikleri yerler, ashab’ın kendi
aralarında derecelendirilmesi, ehl-İ Suffe, ehl-i Bedr müellefe-i Kulub gibi
başlıklar bunların bir kısmıdır.
Ashabın sayısı
hakkında verilen rakamlar muhtelif olmakla beraber, Veda Haccı sırasında
Peygamber (s.)’in, Arabistan’ın çeşitli bölgelerinden gelen yüzkırk bin kadar sahabiye
hitab ettiği bildirilmektedir. Bu rakama bunlardan daha fazla olan ve o yıl
hacca iştirak etmemiş müslümanları da katarsak aşağı yukarı ashabın sayısı
hakkında bir kanaat elde ederiz.
Bir insanın sahabi
olup olmadığı şu yollardan biriyle anlaşılır:
1- Sahabi olduğu
tevatür yoluyla sabit olur; Zaten bu konuda ünlü bir hadis te vardır: “Ashabım
gökteki yıldızlar gibidir,hangisine tabi olursanız sizi hidayete götürür.”
2- Şöhret ve yaygınlık yoluyla bilinir; 3- Tezkiyesi kabul edilen bir tabii veya
sahabüerden birinin filanca sahabidir şeklinde rivayette bulunması İle bilinir
ve 4- adaleti ve yardımseverliği sabit İse, ben şahabıyım demesiyle bilinir.
Ashab İle alakalı en
Önemli konulardan biri de ashabın adaleti meseledir: Bazı fikirleri tartışmalı
gruplar hariç tutulursa, ehl-İ Sün-net’in, Ashabın tamamının adil olduğunda
İttifakı vardır. Kur’ân-ı Kerim’deki şu ayetler, ashabın adil olduğuna delil
gösterilmiştir: Fetih; 18, Tevbe; 100, Enfal; 64, Haşr; 8-9, Fetih; 29, Tevbe;
117-118
“Ashab-ı Kiram
adildir” sözüyle kastedilen şudur: Sahabelerin hepsi, Resulullah (s.) adına
yalan söylemeyecek, ona ait olmayanı ona nisbet etmeyecek bir vera ve takva
sahibidir-
ler. Sahabenin adil
olduğunu kabul etmemiz bizi onlardan sonrakilerde olduğu gibi rivayetlerinin
kabul edilmesi için, durumlarını araştırmak gerekmediği, sonucuna götürür.
Ashabın İslam için
sosyolojik Önemi, onların ilk İslam toplumunun ve ümmetin ilk üyeleri ve
kurucuları olmaları noktasında toplanır. Her sahabinin İslam’a kattığı renk,
daha sonraki yüzyıllarda çeşitli İslam toplumlarında “örnek” olarak
kabul edilerek İslam’ın tarih içindeki şekillenmesine etkide bulunmuştur.
AhmetTuranARSLAN
Bk. Hadis. [1]