Filozof Biyografileri

Arkesilaos Kimdir, Hayatı, Felsefesi, Hakkında Bilgi

ARKESİLAOS (İÖ 316-241)

Eski Yunanlı bilge. Kuşkucu Orta Akademia’nın kurucusudur.

Aeolia bölgesinde, Pitane’de (Çandarlı) doğdu. Önce Ksantos’tan müzik öğrenimi gördü, bir süre sonra Atina’ya gitti, Aristoteles’in en yakın arkadaşı olarak bilinen Theophrastos’un öğrencisi oldu. Geometri ile ilgilendi; İonya ve Megara okullarına bağlı diyalektikçi bilgelerin görüşleri üzerinde çalıştı. İÖ 268’de Krates’in yönettiği Akademia’ya girdi. Burada Pyrrhon’un öğretisine karşı büyük bir ilgi duydu.Krates’ten sonra Akademia’nın yönetimini ele aldı. Etkili konuşmaları, ilginç buluşları, sorunları en ince ayrıntılarına dek, eleştirici bir tutumla inceleyen çalışma yöntemiyle büyük bir ilgi uyandırdı. Akademia’ya yeni bir içerik kazandırdı. Öğrencileriyle sürdürdüğü çalışmalarında, Sokrates’in uyguladığı, soru sorma ve karşısındakini konuşturma yöntemini benimsedi.

Günümüze yazılı bir yapıtı kalmayan Arkesila-os’un görüşleri, özellikle Diogenes Laertius’un, onunla ilgili açıklamalarından öğrenilmektedir.

Arkesilaos felsefe sorunlarına Sokrates ile öğrencisi Platon’un işledikleri konulan kuşkucu bir tutumla eleştirerek girdi. Çalışmalarında, kendi düşüncelerini söylemekten çok kendinden önce gelen bilgelerin görüşlerini eleştirdi. Ona göre, ileri sürülen bir görüşü onun karşıtını ortaya atarak da kanıtlama olanağı vardır. Bilgilerimizin ne kaynakları ne de son biçimleri kesindir. En sağlam sanılan bilginin bile kuşkuyu gerektiren, güven vermekten uzak kalmış bir yanı vardır.

Sokrates’in, sorunlara eleştirici, tartışmalı bir yöntemle yaklaşarak “kesin olarak bildiğim tek konu bir şey bilmediğimdir” yargısından yola çıkan Arkesilaos, böyle bir yargıda bulunmanın bile yetersizliğini ileri sürdü,kişinin “bir şey bilmediğini de bilemeyeceğini” ortaya attı.

Arkesilaos’a göre, bilg;inin kaynağı duyulardır. Duyu verilerinden sağlanan duyumlar bilginin kavramlarını oluşturur. Oysa duyular yanıltıcı olabilmekte; kesin, güvenilir veriler sağlanmasına olanak vermemektedir. Bu nedenle bilginim kesinliği, genel geçerliği söz konusu değildir., Bir tasarımın doğruluk ya da yanlışlığını ileri sürebilmek için kuşkudan uzak, kesin, güvenilir bir ölçüt yok tur. Ölçüt denilen şey, kesin olmayan duyu verileninden oluşmuştur. Bu nedenle kaynağı kuşkulu olanın kendi de kuşkuludur. Bir nesnenin varlığı kesinlikle bilinemeyeceği gibi yokluğu da bilinemez. Düşlerden edinilen bir tasarımla duyu verilerinden sağlanan tasarım arasında bir ayrım yoktur.

Ne bilimsel kesinlik ne de genel geçerlik olabilir. Bilimsel denilen şeylerin kaynağı da duyu verilerinden sağlanan tasarımlardır. Bu tasarımların apaçık oldukları söylenemez. İnsanları y anıltma yan bir duyu verisi ya da ondan üretilen bir tasarım bulunmadığına göre, gerçeği bilme olanağı da söz kon usu değildir. Tek çıkar yol kesin yargıdan kaçınmaktır.

Arkesilaos kuşkuda, ona dayanan ele‘ştiride güvenilebilir tek ölçütün us olabileceğini ileri sürmüştür. Ona göre bütün eylemlerdeki dtayanak noktası us olmalıdır. Us insanlara birtakım olana klar sağlar, bunlardan elden geldiğince yararla, tırnak, yaşamı onlara göre düzenlemek gerekir. IBu düz enleme ise öngörüyle (prudence) sağlanır.

Öngörü, kişinin yaşamı boyu nca, ker ıdisine düşen görevi yerine getirmesini sağlar. Görev de us ilkelerine uygun gelen, onlarla açıklanabil en bir ey-iemdir. Günlük yaşamı düzenleyen ölçüt us olduğuna göre, mutluluk da usa uygun davranmaktır.

Mutluluk, yaşamın en yüce, en son ereğidir. Bu ereğe ulaşmada başlıca ilke öngörüdür. Bu nedenle mutluluğu birtakım soyut kavramların içeriğinde değil, yaşamın kendinde, günlük olaylarda -arama gereği vardır. Mutlu olmak mutlu yaşamakla sağlanır.

Arkesilaos, kendinden önce gelen kuşkuculardan da kuşkucu olmayan bilgelerden de yararlanmış ve yöntemini, ileri sürülen sorunlara getirilen çözümleri eleştirmek üzerine kurmuştur. Onun bu tutumu çağında olduğu gibi, sonraki dönemlerde de etkisini sürdürmüş, özellikle us ilkelerine dayalı kuşkuculuğun geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Us ilkelerine dayanan kuşkuculuk sonraki çağlarda, kesin gerçeğe ulaşabilmek için bir yöntem olarak benimsenmiş; duyu verilerinin belli kurallara göre düzenlenmesine kaynak olmuştur.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi