Felsefe Yazıları

Anti Psikiyatri Nedir, Antipsikiyatri Akımı Nedir, Tanımı Hakkında Bilgi

Anti-psikiyatri, psikiyatrik tedavinin hastalara yardımcı olmaktan daha çok zarar verici olduğu görüşüne dayanan bir harekettir. Doktor ve hasta arasında eşit olmayan bir güç ilişkisi ve oldukça sübjektif bir teşhis süreci nedeniyle psikiyatriyi baskıya zorlayıcı bir araç olarak görüyor. İki yüzyıl boyunca çeşitli şekillerde aktif olmuştur.

1960’lı yıllarda, psikiyatrik uygulamaların temelinin baskılayıcı ve kontrol olarak karakterize edildiği psikoanaliz ve ana psikiyatride birçok zorluk vardı. Bu soruna karışan psikiyatristler arasında Jacques Lacan, Thomas Szasz, Giorgio Antonucci, R.D. Laing, Franco Basaglia, Theodore Lidz, Silvano Arieti ve David Cooper yer alıyordu. Diğer katılımcılar Michel Foucault ve Erving Goffman’dı. Cooper, 1967’de “anti-psikiyatri” terimini üretti ve 1971’de Psikiyatri ve Anti-psikiyatri adlı kitabı yazdı. Thomas Szasz, Zihinsel Hastalık Efsanesi adlı kitapta (1961) zihinsel hastalığın tanımını bir efsane olarak ortaya attı; Giorgio Antonucci, psikiyatrinin tanımını, Pregiudizie la conoscenza critica alla psichiatria (1986) kitabında önyargı olarak tanıttı.

Bir grup psikiyatr, klinik doktoru ve psikanalist bir araya gelip deneyimlerini paylaştılar. Antipsikiyatrinin önde gelen iki ismi, İngiliz Ronald Laing ile İskoçyalı David Cooper 1967’de bu terimi kullanarak, akımın resmen başlatmış oldu. Onlara göre, şizofreni bir hastalık değil, kişisel siyasi bir eylem, ailenin ve toplumun baskısına karşı gösterilen tepkisel bir sendromdu. 1986’da 56 yaşında Paris’te ölen David Cooper, The Death of the Family (Ailenin Ölümü) adlı kitabında ailenin kendi sahte yaşam tarzını korumak için bir hastalık yarattığını, toplumun gereksinimlerini karşılayan tıpın ise bu hastalığın tedavi yöntemlerini belirlemek, tanımlamak, sınıflandırmak ve uygulamak için “psikiyatri” adında özel bir uzmanlık alanı yarattığını iddia etmiştir.

Karşıt psikiyatrinin günümüzdeki sorunları arasında, özgürlüğe karşı zorlama, ırk ve sosyal adalet, antipsikotik ilaçların iyatrojenik (zararlı) etkileri, kişisel özgürlük, sosyal damgalama ve farklı olma hakkı bulunmaktadır.