33Sosyoloji Sözlüğü

ANALİZ

 

ANALİZ

 

Yunanca yokluk (an)
ekiyle zincir (alıısis) kelimelerinin birleşiminden türetilen terimin anlamı,
aralarında bulunan bağı çözmek, kal­dırmak, ıslah etmek, ölçmek demektir.
Latin-ceye Analytice olarak geçmiş ve sadece man­tık kavramı şeklinde
kullanılmıştır.

Bir bütünün (küll)
maddi (kimyasal çözel-me) ya da manevi (tanımı aynı kavramın çö­zümlenmesi)
kendi parça veya unsurlarına ay-rıştırılmasıdır. Taksim ile
karıştırılmamalıdır. Sözkonusu bütün somut nesneden biriyse çö­ze//» e, fakat
bir kısım, çıkarımların toplamıy-sa, o zaman da çözme (hal) anlamındadır. Söz­gelimi
suyun oksijen ve hidrojen elementlerin­den ayrılma işlemi çözelme, üçgenlerin
eşitliği veya cebir denklemi işlemi çözmedir. Birincisi­ne deneysel çözümleme,
ikincisine mantıki ya da aklî çözümleme denilir. [1]

 

1- Deneysel Analiz.

 

Bir sentezin toplam
bütünü sonuçlandırıl­mış olsa da, teorik incelemeyi kapsayan her görüşe
deneysel çözümleme adı verilir. Bİr metnin incelenmesi veya çözümlenmesinde ol­duğu
gibi. Bu anlamda kısımlarına ayırmaya ve sonra birleştirmeye atıfta bulunan bu
tu­tum Condillac’ta temellenir. Bİr düzen içinde yeniden kurmak için düşüncenin
unsurları, ge­lişen bir süreçte yeni başlan oluşturulur. Bu

toplama ve bölme
nesneler arasında varolan oranlara göre yapılır. Taine’de deneysel anali­zi
buna yakın bir şekilde analitik açıklamada bulunmak olarak tanımlar. Açıklamak
belir­lenmiş olayları kendi nitelikleri içinde algıla­mak ve kavramaktır.
Sözgelimi tabiatta bulu­nan varlıklardan birinin ne olduğunu bilmek için bir
bitki, bir hayvan ya da bir maden alı­nıp bunların özellikleri belirlenir ve
kaydedi­lir. Ancak önemli ve belirgin olayların bir top­lamı elde edildiğinde
tabiat kavramı görülür. Bu bakımdan pozitif bilimlerde olduğu gibi manevi
bilimlerde gelişme analizin kullanılı-şıyla yakından ilgilidir. [2]

 

2-Akli Analiz:

 

İleri sürülmüş bir
yargının (aynı zamanda önermenin) delili bulunmak istenildiğinde ön­celikle
öncedenkabul edilmiş yargıların bir so­nucu (argı) gibi bunlardan tümden gelim
yo­luyla elde edilip edilemeyeceği araştırılır. Eğer kabul edilmiş yargılardan
tümdengelim­le çıkarılırsa, o bizzat kabul edilmiş, dolayısıy­la isbatlanmış
sayılır. Aksi durumda, yargılar­dan hangisinden elde edileceğine bakılır ve bu
durumda mesele son yargının hakikatini is­patlamaya dönüştürülmüş olur. Bu
böylece gerçek yargı elde edilinceye kadar tekrarlanır. Sonuç olarak ilk yargı,
sonuncu yargının sonu­cudur (vargı) ve onun gibi doğrudur.

Kant analiz ve analize
ait kelimeleri iki an­lamda kullanır:

 a) Mantıki anlamda: kavramla­rın kendi kısımlarına
ayrılması. Bu durumda düzenleme ve sentez karşılığında kullanılır,

 b) Akli anlamda: Deneyin önsel şartlarını araştır­ma,
bilginin çözümlenmesi.

Analiz somut ve
deneysel bilimlerde veya normatif (çıkarıma dayalı) bilimlerde kullanı­lışına
göre çeşitli biçimler alır. Bundan iki tür analiz ve sentez ortaya çıkar.
Normatif bilim­lerde en çok kullanılan anlamına göre, bir bü­tünün kendi
unsurlarına her bölünüşü bir ana­liz, buna karşılık bütünün kendi unsurlarıyla
yeniden yapılandırılması bir sentezdir.

Bu bakımdan analiz
matematikte, sınırlayıcı işlemlerin şiddetle sorgulanması anlamına ge­lir.
Terim özellikle sonsuz ufak (infinitesti-mal) hesaplar için güçlü bir temel
sağlar. Herne kadar Newton sınırların önemini kavradıy-sa da, değişkenler
hareket halindeki nesneler şeklinde düşünüldüğü müddetçe temel kav­ranılan
birbirine bağlamak mümkün olmamış­tır. XIX. yüzyılda bu engel aşıldı: Bolzano,
Ca-uchy ve VVeİerstrass, sezgisel kavramları kesin tanımlarla değiştirdiler.
Salt sezginin sınırlayı­cı işlemlerin doğru (hassas) biçimde elde edil­mesi
için yetersiz bir araç olduğu ortaya çıktı. Yani, bir fonksiyon sürekli
olabildiği gibi türe­miş de olabilir. Bu tür garip sezgisel olmayan
karşı-örneklerin inşası, (ki matematikçilerce sık sık patolojik olarak
nitelenir) analizin te­mel bir parçasıdır. Onlar aracılığıyla sezgi, ta­nım ve
teoremlerin doğru formülasyonlarının bulunabileceği ve güçlü kanıtlar ortaya
koyabi­leceği bir noktaya kadar saflaştırılır. Klasik Analiz, gerçek sayıların
fonksiyonlarıyla ve karmaşık işlemler teorisiyle ilgilidir. Analizin
problemlerinin pek çoğu matematiksel fizik­ten alınmadır. İçinde bulunduğumuz
yüzyılda yeni analiz dallan gelişti ve konu, topolojinin gelişmesiyle birlikte
zenginleşti. İşlevsel ana­liz, İşlevler üzerine yapılan işlemlerle İlgilidir;
sonsuz boyuttu vektör uzayını çokça kullanır ve kuantum mekaniğine matematik
bir temel sağlar.

Ncwton’dan farklı
olarak Leİbnİz, sonsuz ufuklar (yani fiili olarak varolan sonsuz dere­cede
küçük nicelikleri) hesaba katar. Şiddet arılıkça bunlar meıafiziksel ve
tutarsız olarak reddedildiler. Yakın zamanlarda matematik­sel mantıktan
üstüııkörü kanıtlanmıştır ki, on­lar güçlü bir yorum sağlayabilir; öyle ki, canlı
hayal gücü ve güçlü kanıt, Standard olmayan analiz denilen şeyle beraber
yürüyebilir. Bu, Şimdilerde matematiksel ekonomide uygula­ma alanları
bulmuştur.

Çağdaş pozitif
bilimlerde “analiz” gerçek (or­ganik nesneler için olduğu gibi) veya
zihni (kavram ve sorunlarda olduğu gibi) bir bütü­nün kendi unsurlarına
bölünmesi boyutunda kapsamlı bir şekilde kullanılır. Çünkü bu an­lamda bir
kısım unsur ve niteliklerin toplan­masıyla oluşmuş belirgin varlıklar
sözkonıısu-dur. [3]

 

Gerçek Analiz:

 

Tabiat ve fizik bitimlerinde
görüldüğü gibi, unsurları fiilen birbirinden ayırma işlemidir. Çiçeğin analizi
gibi. Buna de­neysel veya maddi analiz de denir. Soyut ana­lizde ise,
unsurların düşünce aracılığıyla ayırt edilmesi söz konusudur. Sözgelimi
maddesiz olarak bir biçimin varlığını düşünmek imkan­sızdır. Şekli maddeden
ayırmak aynı şekilde kolaydır. İşte burada zihin tarafından yapılan bir analiz
veya soyutlama vardır.

Analiz ve sentez
hakikati araştıran insan zih­ninin izlediği en kapsamlı ve esaslı yöntem olup
tüm bilimler için geçerlidir. Bu anlamda analiz, bilinmeyenden bilinene,
sorundan ilke­ye karmaşıktan basite giderek zihni parçadan bütüne ulaştırır.
Tümevarımın karşılığıdır. Sentez bunun tersi olmakla birlikte her ikisi de
hakikata ulaşmanın birer yönüdürler. Nite­kim Descartes analizin gereğine
İşaret ederek güçlüklerin daha İyi çözümlenmesi İçin müm­kün olduğunca küçük
parçalara bölmenin ge­rekliliğini vurgular.

Russell ve Moore’un
anladığı şekliyle analiz, içinde tanımlayıcı terimlerin tanımlanan te­rimlerden
daha yalın ve problemsiz olduğu bir tür tanımlama işlemidir. Örnekler Mill’in
“neden”i, “değişmez şartsız öncül” ya da “bilgi”
analizini, “haklı kılınmış gerçek inanç” şeklin­deki
çözümlemeleridir. Russell’in tasvirler te­orisi büyük ölçüde kabul gören bir
analiz tek­niğini beraberinde getirdi. Bu teori, cümlele­rin kendilerinde
bulunan problematik terim­lerle onların anlam bakımından nasıl problem doğurucu
ifadelerin ortaya çıkmadığı cümle­lerle değiştirilebileceğini gösterdi.

Analiz, parçalara
ayırma (tecezzi),” taksim veya soyutlama (tecrit) şeklini de alabilir. Ama
bunlar birbirleriyle eşanlamlı değildir­ler. Taksim belirli bir cinsin tanım
yoluyla ken­di türlerine ayrılmasıdır. Parçalara aynına par­çalardan oluşmuş
bir bütün üzerinde gerçekle­şir. Şehrin semtlere, bîr konutun dairelere bö­lünmesi
taksim, porselen vazonun kırılması parçalara ayrılmasıdır. Soyutlama İse,
gerçek­ten ayrılması mümkün olmayan tasavvurları ve kavramları zihinsel bir
işlemle ayırmadır.

(SBA) [4]

 



[1] Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale Yayınları: 1/36.

[2] Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale Yayınları: 1/36.

[3] Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale Yayınları:
1/36-37

[4] Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Risale Yayınları: 1/37.