Tarih

Ammar bin Yasir Kimdir, Hayatı, İlk Müslümanlardan

Ammâr bin Yâsir

Ebü’l-Yakzân Ammâr b. Yâsir b. Âmir el-Ansî (ö. 37-657) İlk müslümanlardan, anne ve babası ilk İslâm şehidleri olan meşhur sahâbî.

Ans kabilesinin Yâm koluna mensup olan babası Yâsir kaybolan kardeşini aramak için Yemen’den Mekke’ye geldi. Beni Manzum kabilesinden Ebû Huzeyfe’nin himayesine girdi ve Sümeyye ad­lı câriyesiyle evlenerek oraya yerleşti. Ammâr bu evlilik sonucu dünyaya geldi. Hz. Peygamberin Dârülerkam’da bulun­duğu sırada müslüman olan ve müslümanlığını ilân eden ilk yedi kişiden biri­dir. Annesi Sümeyye ile babası Yâsir de ilk müslümanlardandır. Mekke’de ken­dilerini himaye edecek kimseleri olma­dığı için Kureyşli müşriklerin ağır zulüm ve işkencesine uğradılar. Fakat imanları sebebiyle başlarına gelen bu sıkıntılara sabırla göğüs gerdiler. Annesi Sümeyye bu işkenceler sonunda Ebû Cehil tara­fından öldürülerek İslâm tarihindeki ilk şehid oldu. Babası Yâsir de aynı gün iş­kence edilerek öldürüldü. Müşriklerin dayanılmaz baskılarına artık tahammü­lü kalmadığı bir gün sırf bu işkenceler­den kurtulmak maksadıyla onların arzu­suna uyarak Lât ve Uzzâ lehinde ve Hz. Peygamberin aleyhinde konuşmak zo­runda kaldı. Müşriklerin elinden kurtu­lur kurtulmaz doğruca Resûl-i Ekrem’in yanına giderek başına gelenleri anlattı. Hz. Peygamber ona bu sözleri söylerken kalbinde neler hissettiğini sordu. Am­mâr da iman ile dolu olan kalbinde en ufak bir değişiklik olmadığını söyleyin­ce, Hz. Peygamber yine işkenceye uğ­rarsa aynı sözleri söylemesinin bir mah­zuru bulunmadığını ifade etti. Nitekim bu konuyla ilgili olarak nazil olan âyet-i kerîmede kalbi imanla dolu olduğu hal­de dininden dönmeğe zorlananların söy­ledikleri sözlerden sorumlu olmadıkları belirtildi.

Hicretten sonra Hz. peygamber onun­la Huzeyfe b. Yemân arasında kardeşlik bağı (muâhât) kurdu. Mescid-i Nebevi’nin inşası sırasında büyük gayret sarfetti. Herkes bir kerpiç taşırken onun iki kerpiç getirdiğini gören Resûlullah üzerindeki tozları silkeleyerek,

“Vah Am­mâr! Kendisini âsi (bâgı) bir topluluk öl­dürecek. Ammâr onları cennete, onlar ise onu cehenneme davet ederler” dedi. Hz. Peygamberin bulunduğu bütün savaşlara katıldı. Hz. Ebû Bekir devrinde ise Müseylimetül-kezzâb ile yapılan Yemâme Savaşı’nda bir kulağını kaybettiği halde yiğitçe sa­vaştı ve dağılmak üzere olan İslâm or­dusunu yeniden toparladı. Hz. Ömer dev­rinde Kûfe’ye vali olarak gönderildi ve bu sırada vuku bulan Nihâvend Savaşı’na ve Hûzistan’ın fethine iştirak etti. Hz. Osman’ın Ümeyye oğul­larını iş başına getirdiğini ve Ebû Zer el-Gıfârîyi Rebeze’ye sürdüğünü söy­leyerek onun icraatına karşı çıktı. Bu­na rağmen halife onu, aleyhindeki bir­takım faaliyetleri araştırmak üzere Mı­sır’a gönderdi. Abdullah b. Mes’ûd’un cenazesini kendisine haber vermeden defnettiği İçin Hz. Osman Ammâr’ı Me­dine’den sürmeyi düşündü ise de Hz. Ali araya girerek buna engel oldu. Hz. Osman’ın şehid edilmesi üzerine Hz. Ali’ye biat etti. Cemel ve Srffîn’de onun saflarında yer aldı. Sıffîn’de doksan üç yaşlarında olmasına rağmen Hz. Ali’nin yaya birliklerinin kumandanı olarak sa­vaşırken şehid edildi ve Hz. Ali’nin kıl­dırdığı cenaze namazından sonra orada defnedildi.

Ammâr’ın öldürülmesi üzerine Muâviye b. Ebû Süfyân’ın ordusunda büyük bir karışıklık çıktı. Onun “asi bir topluluk” tarafından öldürüleceğine dair hadîs-i şerifi hatırlayarak endişeye kapılanlar arasında bulunan Amr b. As, büyük bir üzüntüyle, böyle bir olayı görmektense yirmi yıl önce ölmüş olmayı tercih etti­ğini söyleyince Muâviye:

“Onu biz öldür­medik, onu buraya getirenler öldürdü” diyerek Amr’ı teselli etmeye çalıştı.

Ammâr altmış iki hadis rivayet et­miştir. Bunlardan altısı Buhârî ve Müs­lim’in Şahîh ‘terinde yer almaktadır. Hz. Ali, Abdullah b. Abbas, Ebû Müsâ el-Eşarî. Câbir b. Abdullah, Muhammed b. Hanefiyye ve diğer bazı kişiler de on­dan hadis rivayet etmişlerdir. Uzun boy­lu, kara yağız, elâ gözlü ve geniş omuz­luydu. Sade ve nezih bir hayatı vardı. Hiçbir namazını kazaya bırakmadığı ri­vayet edilir. Bir defasında Hz. Ömer’le birlikte gittikleri bir seferde Ammâr ihtilâm olmuş, fakat yıkanacak su bula­madığı için toprakta yuvarlandıktan son­ra namazını kılmıştı. Medine’ye döndük­lerinde bu olayı Hz. Peygamber’e anlat­tığı zaman, Resûl-i Ekrem ona teyem­mümü tarif etmiş ve bu durumda te­yemmüm etmenin yeterli olacağını söy­lemişti. [699] İs­lâm tarihinde evinin bir bölümünü mescid olarak ayıran ilk şahıs odur. Buhârî onun şu sözünü Şahîh’ıne almıştır: “Üç şeyi her kim bir araya getirebilirse ima­nın tamamını elde etmiş olur: Kendi aleyhine de olsa insafı elden bırakma­mak, herkese selâm vermek, fakir iken bile sadaka vermek”.

Ammâr b. Yâsir’e ait olduğu söylenen bir kılıç, Topkapı Sarayı Müzesi’nin Mu­kaddes Emanetler bölümünde muhafaza edilmektedir.

DİA

İlgili Makaleler