Ali Ufki Bey Kimdir, Hayatı, Eserleri, Ali Ufki Bey’in Hayatı
Ali Ufkî Bey, (ö. 1675 ) Leh asıllı bestekâr ve musikişinas, Kitâb-ı Mukaddes’i Türkçe’ye ilk çeviren mütercim.
Aslen Leh (Polonya) mühtedisi olup asıl adı Albert Bobovvski’dir. Adı Latince kitaplarda Albertus Bobovius, Batı kaynaklarında ise Hali Beigh olarak geçmektedir. Bazı kaynaklarda 1610da Polonya’nın Lvov şehrinde doğduğu kayıtlı ise de bugüne kadar yapılan araştırmalarda hayatı, doğum, ölüm tarihi ve yeri hakkında kesin bilgiler elde edilememiştir. Ailesi, çocukluğu ve ilk öğrenimi konusunda da aydınlatıcı bilgiler yoktur. Ancak eserlerinden, muhtemelen esir olarak İstanbul’a gönderilmeden önce iyi bir tahsil gördüğü ve birkaç dil öğrendiği anlaşılmaktadır. Claes (Nicholas) Ralamb, 1657’de bizzat kendisinden dinlediğini belirterek onun 1645’te Venedikliler’le yapılan savaşta Osmanlılar’a esir düştüğünü, sarayda Enderun’a alınarak yetiştirildiğini ve burada on yıl hanendelik yaptıktan sonra padişah tarafından azat edilerek sipahi ulufesi aldığını nakletmektedir. Polonya kaynaklarına dayanan Franz Babinger ise önce sarayda esir olarak çalıştığını, adını belirtmediği bir Türk asilzadesinin hizmetine girdiğini, bir müddet sonra da azat edildiğini yazmaktadır.
Bizzat kendisi. Sultan İbrahim ve IV. Mehmed dönemlerinde sarayda görev aldığını, Enderun’da ilim. fikir ve sanat kabiliyetini geliştirdiğini, bazı genel mahiyette bilgiler yanında Doğu ve Batı dilleri ile Türk klasik ve halk mûsikisini öğrendiğini, kısa sürede santur çalmakta maharet gösterdiğini, Ufkî mahlası ile şiirler yazdığını ve besteler yaptığını anlatmaktadır. Yine kendi ifadesine göre, Enderun meşkhanesinde on yıl kadar kalmış, kabiliyet ve maharetiyle dikkati çekmiştir. Çeşitli yayınlarda. Ali Ufkî’nin başta Latince, eski Yunanca, Lehçe, İngilizce, İtalyanca, Fransızca, Arapça ve Türkçe olmak üzere on yedi kadar dil bildiği ve bu bilgisinden dolayı IV. Mehmed zamanında Dîvân-ı Hümâyun baştercümanlığında bulunduğu belirtilmektedir. Muhtemelen, hayatının büyük bir kısmını geçirdiği İstanbul’da ölen Ali Ufkî’nin ölüm tarihine dair verilen bilgiler de birbirini tutmamaktadır. Çeşitli kaynaklarda 1672, 1675, 1676 veya 1680 tarihlerinde ölmüş olabileceği yolunda rivayetler vardır.
Çok yönlü bir şahsiyete sahip olan ve şöhreti IV. Mehmed devrinde iyice yayılmış bulunan Ali Ufkî eserler bestelemiş, çeşitli hatıratlar kaleme almış ve tercümeler yapmıştır. İstanbul’da bulunduğu yıllarda dönemin önde gelen devlet adamlarıyla. Hafız Post, Nazîm Çelebi gibi sanatçı ve musikişinaslarla tanışan, zaman zaman onların meclislerinde bulunan Ali Ufki’nin yabancı sefirler, şarkiyatçılar ve Batı kütüphaneleri için yazma eser toplayanlarla buluşup sohbet ettiği, daha sonra hâtıralarını yazan bu kişilere saray teşkilâtı ve yaşayışı hakkında bilgi verdiği de bilinmektedir. Jacop Spon, Cornelio Magni, John Covel. J. B. Tavernier ve Antoine Galland bunlar arasındadır. Ayrıca dostlarından Hollanda’nın o zamanki İstanbul sefiri müsteşrik Levinus Warner’in siparişi üzerine Kitâb-ı Mukaddes’i Fransızca çevirisinden bölümler halinde Türkçe’ye tercüme etmiştir.