Kimdir

Alban Berg kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

Alban Berg kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1885-1935) Avusturyalı besteci. Çağdaş klasik müziğin en önemli bestecilerinden ve on iki ton tekniğinin ilk uygulayıcılarındandır. 9 Şubat 1885’te, Viyana’da doğdu. Müziğe hay­ran bir orta sınıf Viyana ailesindendi. Henüz on beş yaşma geldiğinde, birçok şarkı ve düet bestelemişti; bunlardan yetmiş kadarı ölümünden sonra bestecinin elyazmaları arasında bulundu. Bu besteler klasik bir biçimde bestelenmişti. Ama daha sonraki bestelerinde müziği ilk verimlerine göre önemli değişiklikler gösterdi. Bu değişimin temel nedeni Berg’in daha on dokuz yaşında iken 20. yüzyıl müziğinin radikal bestecisi Schönberg ile karşılaşmasıydı. Berg, Schönberg ile 1904’te tanıştı ve uzun yıllar süren bir öğretmen öğrenci ilişkisi zamanla dostluğa dönüştü. 1915-1918 yılları arasında askerliğini yaparken, ünlü operası Wozzeck’i bestelemeye başladı ve operayı 1921’de tamamladı. Yapıt 1925’te sahnelendi ve bü­yük bir başarı kazandı. 1934’te ikinci operası olan Lulu’yu, birkaç eksiği dışında, bitirdi. 1935’te keman konçertosunu besteledi ancak aynı yıl 24 Aralık’ta kan zehirlenmesinden öldü. Müzik tarihinin en önemli buluşlarından olan on iki ton tekniğinin Schönberg ve Webern’in yanı sıra ilk uygulayıcılarındandı.

Bir besteci olarak yaşamında en önemli olay, Schönberg ile karşılaşmasıdır. Schönberg ve öğrenci­leri o sırada müzik besteleme tekniğinde çok önemli değişiklikleri içeren on iki ton tekniğini geliştirmekteydiler. Onlarla beraber çalışmaya başlayan bes­teci müziksel anlamda yeni bir dönüşüm sürecine gireli. Bu dönemden sonra bestelediği yapıtlarında bir acemiliğin izine rastlanmaması dikkat çekicidir. Daha sonra yazılarında, yapıtlarındaki bu niteliği Schönberg’in öğrencisi olmasıyla açıklamıştır. En önemli yapıtlarından olan, Uç Orkestra Parçası’nı, Kammer- konzert’i ve son operası Lulu’yu, Schönberg’e ada­mıştır.

Berg, 1914’te oyun yazarı Georg Büchner’in Woyzeck adlı tiyatro yapıtını izlemiş ve çok beğen­mişti. Büchner de yapıtının opera olarak bestelenme­sini istediğinden, besteci çalışmaya koyulup operayı 1921’de tamamladı. O zamanlar ünlü bir besteci olmayan Berg, operasını bütünüyle oynatamadı, sade­ce üç bölümün sahnelenmesine razı oldu. Bu bölüm­ler 1924’te Frankfurt’ta sahnelendi ve büyük bir başarı kazandı. Operanın tümü ise 1925’te Erich Kleiber yönetimindeki Berlin Devlet Operası’nca sahnelendi. Bir anda ünlenen opera 1926 yılına değin 29 ayrı kentte 166 kez seslendirildi. Wozzeck, Gustav Mahler’in dul eşi ve Berg’in en yakın dostlarından olan Alma Mahler’e adanmıştır. “Atonal” bir teknik ile bestelenmesine karşın, müziksel yapı olarak klasik opera mimarisi (serim-düğüm-sonuç) izlenmiştir. Wozzeck’ten sonra Berg oda müziğine dönmüş ve piyano, keman ve on üç nefesli saz için ünlü Kammerkonzert’ i bestelemiştir. Bunun yanı sıra yeni bir opera için bir libretto (opera metni) aramaya başladı ve 1928’de Frank Wedekind’in Lulu’sunu buldu. 1934’te Lulu’nun volkal bölümleri bestelen­miş, ama bu sırada sanatçının sağlığı bozulduğu için operanın orkestrasyonu bitmemişti. Gene de opera­dan beş ayrı parçayı bir süit biçiminde birleştirdi. Süit 1934’te ilk olarak Berlin’de yorumlandı; hemen sonra Viyana’da da çalındı ve bu seslendiriliş, Berg’in La/a’ yu ilk ve son dinleyişi oldu. Yaşamının son yıllarını Lulu nun bitirilmesine adadıysa da bunu gerçekleşti­remedi. Yakın dostu Alma Mahler’in on sekiz yaşın­daki kızının ölümü onu çok sarsmış, ayrıca o sıralarda kemancı Louis Krasner ondan bir keman konçertosu bestelemesini istemişti. Konçertoyu çok kısa bir sürede, 1935’te tamamladı. Yapıtının yorum­lanmasını dinleyemeden aynı yıl öldü. Konçerto Krasner tarafından 1936 Barcelona Festivali’nde yo­rumlandı ve büyük başarı kazandı. Gene eksik biçimde Lulu operası Robert Denzler’in yönetiminde 1937’de ilk kez Zürih’te sahnelendi.

Alban Berg’in, bir besteci olarak önemi, kendi­sinden önceki müzikten de yararlanarak, çağdaş besteleme tekniklerini, çok başarılı bir biçimde, öz­gün müziğinde birleştirebilmesidir. Döneminde bazı eleştirmenlerce “kuralsız, karmaşık ve atonal” bir besteci olarak eleştirilmesine karşın yapıtları ile yeni bir biçim ve kural anlayışını geliştirerek müziğin gelişimine katkıda bulunmuştur. Öte yandan dinleyi­ci açısından güç sayılabilecek bir besteleme tekniğini uygulamakla birlikte dramatik çıkışları ve karşıtlıkları ustaca kullanmasından ötürü benzeri bestecilere oran­la daha rahat izlenebilmiştır. Biçim ve teknik açısın­dan kusursuz ve orkestrasyon olarak yetkin yapıtla­rıyla, benimsediği tarzın önemli temsilcilerinden biri olmuştur.

YAPITLAR (başlıca):

Opera:

Orkestra Müziği:

Vokal Müzik:

Oda Müziği:

Piya­no Sonatları:

Şarkılar.

Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, 15. cilt, Anadolu yayıncılık, 1983