Sosyoloji

Ahmet İnam – Edmund Husserl Felsefesinde Mantık

Ahmet İnam – Edmund
Husserl Felsefesinde Mantık

Bu çalışmada, Husserl’in fenomenolojisinde
mantığın yeri araştırılacak.

1. AMAÇLARI AÇISINDAN HUSSERL’İN FELSEFESİ

Husserl’e göre, anlam bulanıklığı, bilimde
ve felsefede büyük bir eksikliktir.

Açıklık, dolaylı kavramları, dolaysız ilk
elde verilen kavramlara dönüştürmektir.

Ancak açık kılınmış bilim en son bilim,
ancak (fenomenolojik yöntemle) açık kılınmış dünya en sonuna dek anlaşılmış
dünya olabilir.

(Husserl’in) Felsefesi için dünyada
yürünecek yolu bulmak, olayları kestirmek (…) yetmez. Felsefeci, Husserl’e göre,
“öz”e açıklık getirmek ister.

Öz bilimi olgusal bir bilim değildir. Sonra,
“bilinç”le ilgili bir kavramdır. “Salt bilinç”e, olgusal
niteliklerinden arındırılmış, arıtılmış, arıtılmış bilince dönerek özleri
arayacağız. (s. 18)

Öz araştırıcısı (…) bilinç üstüne yönelik
araştırmalar yapar.

Özler (…)”öz görüsü”yle,
“ideaları görme” aktıyla görülecektir.

Husserl’e göre, “gerçek bir
başlangıç” için bilimlerden, felsefeden bağımsız düşünmeliyiz. (s. 20)

Husserl özleri araştırırken aynı yolla
bilimler için de bir yöntem kurmak ister. Husserl, bütün bilimleri ele alırken,
bilimi, bütün bilimlerde ortak olan “anlam,” “anlatım”
yapılarını göz önüne alarak inceler.

Husserl, Matematikte önemli buluş ve
görüşleri olan Kronecker ve Weierstrass’ın yanında yetişti. “Değişkenlerin
Hesabı” konusunda doktora çalışması yaptı. 1884-1886 yılları arasında
kendisini çok etkileyen F. Brenteno’nun derslerin dinledi ve bundan sonraki yaşamını
felsefeye adamayı kararlaştırdı.

I. Dünya Savaşında bir oğlu ölmüş diğerinin
de bir gözü kör olmuştu. Buna karşın o, fenomenolojinin “apriori”
sorunları üstüne, savaş yıllarında düşünme çabasından vazgeçmemişti.

Husserl çağında yeni yeni gelişmeye başlayan
psikolojinin temelleri konusundaki tartışmaların etkisi altında idi.

…matematiksel mantık, onu olumlu ya da
olumsuz yönlerden etkileyen hareketlerdi.

…bilim, Husserl’in ulaşmayı kendisine ödev
kıldığı “doğru bilgi”ye bizi ulaştırmaz.

Husserl’e göre, bilim (…) “teknikleşme”
içindedir. Yöntem sorunu içinde kendini yitirmiştir.

Bilim mekanikleştiği için (…) olgulara
yöneliyor; “olgu bilim” oluyor. Bu kör bir yoldur. Mekanik olan,
gelip geçici olan, belirsiz olandır. Zorunluluktan yoksundur.

Dünyayı belirleyen, biçimleyen, ona anlam
veren “öznellik” olmadıkça insan anlamsızdır.

İnsanın “anlam”a gereksinmesi var.
Bu “anlam”ı felsefe verecektir.

Husserl’e göre, Avrupa, aklın
“idea”larından doğdu.

Onsekizinci yüzyılda, felsefe (…) Kendi
kendini sorun durumuna getirdi.

…dünyanın ve felsefenin
matematikleştirilmesi, filozofun kendini ve Tanrıyı soyutlamasına yol açtı.

2. FENOMENOLOJİDE YÖNTEM

Apaçıklık birdenbire yakalanamaz.
Çalışmalarla adım adım erişilir ona.

Husserl, anlamların “onları
taşıyan” sözcüklerden öte bir yapısı olduğunu ileri sürer: Dilsel
ayırımların ardında mantıksal ayırımlar vardır.

Fenomenolojik
Yöntemde “Èπoxń”nin Yeri (Epokhe)

Fenomenolojinin yöntemi Èπoxń ile başlar

Felsefi Èπoxń daha önceki felsefeler üstüne,
onların kuramsal içerikleri üstüne, herhangi bir yargı vermekten kaçınmaktır.

Alıştığımız nesnel dünyada ne varsa işleyiş
dışına atılır.

Şimdi, “algılananın algılama olarak”
betimlemesine geçebiliriz.

Èπoxń ‘den sonra, dünya, ” dünyanın anlamına”
dönüşmüştür. Dünyanın anlamı ancak Èπoxń’den sonra anlaşılabilir. Èπoxń
tavrıyla gözlerimizi bilinç alanına çeviriyoruz, onda içkin olanı arıyoruz.

Husserl’in “yaşama dünyası” dediği
dünya, Èπoxń’de değişmeden kalıyor.

Reduktion

Èπoxń , bilince verilenlerin kaynağını
bulmada ilk adımdı. “Sistematik, kökten” bir Èπoxń’nin ardından,
“anlama dönüşmüş nesnelerin” betimlemesi gelir. Husserl,
fenomenolojik yöntemin bu iki aşamasına birden “reduktion” adını
verir.

Reduktion’da amaç, “doğrudan
görmek”dir; bu “görme,” “duygusal,” “deneysel,”
bir “görme” değil, hangi biçimde olursa olsun, bilincin ilk elde,
özgün olarak, katışıksız verdiğini görmektir.

Ben, gerçek bir insan olarak bu dünyada
diğer nesneler gibi bir nesneyim. Dünyaya, karşımdaki nesnelere yönelmekle
bilinç aktı  (cogitationes)
gerçekleştiriyorum.

Önümdeki bir nesneye yönelişim bir cogitatio, bir bilinç yaşantısıdır.
Önümdeki nesne ise cogitatumdur.

Bu akt bir yanılsama, bir sanı da olsa,
bizce önemli olan cogitatum değil, aktın kendisidir; çünkü burada bilincin içinde
bulunduğu yaşantı akışına “reflektiv” olarak bakıyoruz.

Her cogito bir şeyin bilincidir. Bilincin
kendi üzerinde refleksiyonu… Reflektion’da bütün yaşantı akışı apaçık olarak
kavranabilir ve çözümlenebilir.

Reduktion bir anlamda bilincin bilince
aldıklarına, Èπoxń tavrı içinde “anlam” vermesidir. Algıladığı
nesneye bilincin can vermesidir.

Husserl’e göre, bilinç ve gerçeklik”
benzer biçimde düzenlenmiş” varlık türleri değillerdir. Birbirleriyle yan yana
bulanamazlar, aralarında anlam uçurumu vardır. İşte reduktion’la bu “anlam
uçurumu” kapatılacak, tüm varlık, bilincin anlam vermesiyle bilinçte yeniden
anlam kazanacak, “konstitue” edilecektir.

Husserl intentional yaşantıların bilinçle
ilgili özelliklerine “Noese” (Tekili noesis) der. Bilinç yaşantısında
olana ise “noema” denir. Noema, intentional yaşantının
“anlamı”dır.

3. FENOMENOLOJİDE MANTIĞIN TEMELLERİ

Mantık, salt aklın kendi kendini açıklamasıdır.
Mantık, refleksif olarak kendisiyle ilgilidir.

Fenomenoloji “öz”lere varabileceğimizi
bir “olanak” olarak benimser.

Her tek tek varlık rastlantısaldır.  Her rastlantısal olanınsa, özsel bir yanı
vardır, özü vardır: Deneysel ya da tek tek olanın görüsü öz görüsüne
dönüştürülebilir.

Öz, rastlantısal olmayan, nesnel zaman
içinde değişmeyendir.

Bütün gerçeklikler, anlam vermeyle
varlıktır.

Anlamsa mantığın alanı içindedir.

Fenomenolojiye göre, bilinç, ele aldığı
nesneleri anlamlar olarak inceler.

Husserl’e göre başlangıçta, Platon’da
mantıkla bilim birdi.

Husserl’e göre, bilimin olanağı mantığın
olanağına götürür…

Akıl, “logos”un anlamlarından
biridir. “Bilinç”e götürür, fenomenolojik anlamıyla. Nesnel mantık
bizi, öznel mantığa yollar, bu nedenle “nesnel mantık ilk mantıktır, son mantık
değildir.

Mantık, onu yaratan bilinçten ayrılamaz.

Fenomenolojik yöntemlerle, mantıksal olan
her şeyin kendisinden doğduğu “ilk logos” (primal logos) bulunmuş
olacaktır.  İlk mantık,
“ben”dir, “bilinç”tir.

Bütün olmadan parça olamaz.

Her şey başka bir şeyle birlikte vardır.

MANTIK
VE İLİŞKİLERİ

…mantık, birbirini bütünleyen değişik
yapılarda görülebilir:

1.”Nesnel” açıdan, “Formal
Analitik” olarak:

a) “Formal Apophantik”

b) “Formal Ontoloji”

2. 
“Özenel” açıdan,” Transandantal Mantık”

Nesnel” bakışta, yargılar ileri süren,
mantıksal etkinlikte bulunan mantıkçının “bilinç etkinliği” göz önüne
alınmaz.

Formal analitik, yargılar üstünde durursa,
“Formal Apophantik” adını alır. Mantığın, matematiği de içine alarak, bütün
formal sistemlerinin apriori yapısına bakışımızı yöneltirsek, “Formal
Ontoloji” alanındayız.

Formal Apophantik birbiriyle iç içe girmiş üç alana ayrılabilir.
En dışta diğer ikisini de kapsayan, “mantığın ilk çalışma alanı” Salt
Yargı Formlarının Kuramı” ya da “Salt Anlam Formlarının Kuramı”,
“Salt Mantık Grameri” adlarını alır. Bu kuram, yargıların yargı
olabilme koşullarını, nasıl olanaklı olduklarını inceler. Daha geniş anlamda
“anlamların” anlam olabilme koşullarını ele alır.

İkinci düzeyde “Sonuç Mantığı” ya
da Çelişmezlik Mantığı” adını alan mantık ortaya çıkar.

Yargıların, form olarak,  in forma çelişmeden bir araya getirilebilirliliği
incelenir.

En dışta “Salt Anlam Formlarının
Kuramı” onun içinde “Çelişmezlik Mantığı” ve en içte
“Doğruluk Mantığı”  bulunur.

Salt Yargı Formlarının Kuramı anlam
kategorileri ile ilgilidir.

Anlam kategorileri temelde üç öbekte
toplanabilir.

1. Adsal (Nominal) anlam.

2. Sıfatsal (Adjectival) anlam,

3. Önerme anlamı

Önerme anlamı “bağımsız” anlamdır.
Diğerleri ise Önerme anlamına bağımlı anlamlardır.

Anlamların bir araya gelmelerinde, onları
birbirine bağlayan formlar vardır (ve, ya da, ise vb.).

Husserlde mantığa tuttuğu ışık açısından
üzerinde durulması gereken en önemli kavramlardan biri de “sintaks”
kavramıdır (sentaks / söz dizimi, neden önemlidir, çünkü açık olarak söylemese
de farkındadır Husserl: form maddeden önce gelir, sözcükler için de bu
böyledir, belli bir form gerekir anlamı oluşturmak için).

Yargıyı oluşturan öğeleri sintaktik
içeriklerine ayırırsak, sonunda sintaktik olmayan öğelere varırız.

Daha yargı formuna getirilmezden önce, bir
“sintaks” vardır.

Burada düşünce alanından, yargı alanından
önce olan bir alana gelmiş oluyoruz. İşte ontoloji, yargısal düşüncenin kaynağını
araştırma burada başlıyor. Burası, deyim yerindeyse, mantığın
“varlığa” değdiği yerdir. (s. 63)

Husserl’e göre, yargıların doğru ya da
yanlışlığını ele alan “Doğruluk Mantığı”, temelde “Çelişmezlik
Mantığı”na dayanır.

Mantıkta ontolojik görüşün önemi,
“form” kavramının “salt form”, “gerçeklikten arınmış
form” düşüncesinin gelişmesiyle anlaşılabilir.

Leibniz, 
mathesis universalis düşüncesini, geleneksel mantıkla, tasım tekniği ile
formal matematiği birleştirerek geliştirmeyi düşünüyordu.

Mantık salt formal nesnelerle ilgilidir.
Mantığın nesneleri gerçek nesneler değildir.

Mantık, nesneleri formal özellikleriyle
“Çokluklar Kuramında ele alır.

Her formal mantıksal yasa, eşdeğerli formal
ontolojik yasaya dönüştürülebilir.

Mantıktaki kavramların, işlemlerin, formların,
çıkarımların iki kutbu vardır:

1. “Ben” kutbu 2,
“Nesne” kutbu.

Husserl, mantıktaki nesnel oluşumların
“ben”in etkinliği içinde ele alınma çabalarına “Transandantal
Mantık” adını verir.

Mantıksal oluşumların kendilerini veren
özgün yaratıcı etkinlik, göz önünden uzak tutulmamalıdır.

PSİKOLOJİ – MANTIK İLİŞKİLERİ

Husserl, psikolojide egemen olan,
“emprizim” görüşüne karşı çıkar. Şöyle düşünür: “Empirizm,
kökeninde Antiplatonculuk taşıyarak, ideal oluşumlara kördür.”

Psikolojiyi içinde bulunduğu durumdan
kurtarmak için, fenomenolojiye gerek vardır. Psikolojinin olgusal bir bilim oluşu,
doğal olana önem verişi, doğal olanının temelinde yatan öğeleri,
“apriori” özellikleri görmesini engelliyor.

Ancak, fenomenoloji ile psişik olan
anlaşılabilir.

Psikolojiyi, Husserl, yaşantıları olgusal
açıdan ele alan bir bilim olarak görür. Yaşantı (Erlebnisse), deney (Erfahrung)
fenomenolojinin can damarı olan kavramlardır, çünkü doğruluk (Wahrheit) deneyle
bilinir. (s. 89)

FENOMENOLOJİ-FELSEFE-MANTIK İLİŞKİLERİ

Mantık, Hussserl’de, bilinç ile bilinçteki
nesne arasında bir çeşit köprü görevini görür.

Husserl’in ana kaygısı neydi?

Mantık ideasına varmak.

Anlam, ne gerçeklikte bulunan bir nesne,
şeyler arasında bir şey,  parta rei ne de
bilinçteki psikolojik bir öğe,  in mente
dir. Anlam alanı, bu iki alanın da dışındadır.

Anlam, bilinç aktının bir nesneye
yönelmesinden doğuyor.

Mantıksal olan her şeyin kendisinden doğduğu
‘primal logos” ben’dir.

“Ben”, fenomenolojinin kalkış
noktasıdır; mantık da “ben”den kaynaklanıyor. Mantık, bir bilinç etkinliğidir,
geleneksel mantık bunu gözden kaçırıyor.

…mantık, bilince, “özgün olarak
verilene”, “ilk verilene” dayanıyor (yaşama dünyası).

Mantık, fenomenolojide, bilimleri oluşturan
kuramsal olanakların bilimi, “bilimlerin bilimi”dir.

Mantık, bilincin nesnelerini kavramasına
olanak sağlar.

Nesne ile bilinç arasında köprüdür; çünkü
bilince, nesnesini kavraması için formu mantık verir.

Vadi Yayınları

Eylül, 1995, Ankara