Türk Edebiyatı

Ahmet Haşim’in Şiir Anlayışı

Ahmet Haşim’in Şiir Anlayışı

«Şair, ne bir hakikat habercisi, ne bir belâgatli insan, ne de bir vâzn kanundur. Şairin Sisam «nesir» gibi anlaşılmak için değil, fakat duyulmak üzere vücut bulmuş, musikî ile söz arasında, sözderi ziyade musikîye yakın, mutavassıt bir lisandır. «Nesirsde üslûbun teşekkülü için zarurî olan anasırın hiçbiri şiir için mevzuubahis olamaz. Şiir iie nesir bu itibarla yekdiğeriyle nispet ve alâkası olmayan, ayrı nizamlara tâbi, ayrı sahalarda ayrı eb’ad ve eşkâl üzere yükselen ayrı iki mimarîdir. «Nesirsin müvellidi akıl ve mantık, «şiirsin ise, idrak mıntakaları haricinde, esrar ve meçhulâtın geceleri içine gömülmüş, yalnız münevver sularının ışıkları gâh ü bigâh akseden, kudsî ve isimsiz membadır.

Şiirin evza ve harekâtını taklide özenen bir nesrin sahteliğine ancak nesrin sarahat ve insicamını istiare eden gölgesiz bir şiirin hazin çıplaklığı erişebilir; denilebilir ki «şiir» nesre kabili tahvil olmayan nazımdır.»

«Şiirde her şeyden evvel haizi ehemmiyet olan kelimenin mânası değil, cümledeki telâffuz kıymetidir. Şairin hedefi, her kelimenin cümledeki mevkiini diğer kelimelerle olacak temas ve tesadümden ve esrarengiz izdivaçlardan mutahassıl tatlı, mahrem, havaî veya haşin sese göre tayin ve müteferrik kelime âhenklerini mısraın umumî revişine tâbi kılarak, mütemevvie ve seyyal, muzlim veya muzî, ağır veya serî hislere, kelimelerin mânası fevkinde mısraın musikî temevvücatından nâmahdut ve müessir bir ifade bulmaktır.

Kelime tahavvülâtı ve ahenk endişeleri arasında mâna küsü fa uğrarsa «ruh» onu âhengin lezzetiyle telâfi eder. Esasen «mâna», âhengin telkinatından başka nedir? Şiirde «mevzu», şair için ancak terennüm ve tahayyüle bir sebeptir.»

«Hâsılı şiir, resullerin sözü gibi, muhtelif tefsirata müsait bir vüs’at ve şumulü haiz olmalı. Bir şiirin mânası diğer bir «mâna» olmağa müsait oldukça, her okuyan ona kendi hayatının da mânasını izafe edebilir; bu suretle şiir şairlerle İnsanlar arasında bir müşterek teessüri lisanî olmak payesini ihraz edebilir. En zengin, en derin ve en müessir şiir, herkesin istediği tarzda anlayacağı ve binaenaleyh namütenahi hassasiyetleri istiab edecek bir vüs’atı olandır. Mahdut ve münferit bir mânanın çemberi içinde smışıp kalan şiir, o müphem ve seyyal hududu, beşerî teessüratın mahşerini çeviren şiirin yanında nedir?»

Piyale dergisi, 1926

İlgili Makaleler