Ahmed Şevki Kimdir, Hayatı, Edebi Kişiliği,Eserleri
Ahmed Şevki b. Alî b. Ahmed Şevki (Kahire 1868-13 Ekim 1932) Son devir Arap şairlerinin en meşhuru.
Yaşamı
Adını taşıdığı dedesi Ahmed Şevki, Mehmed Ali Paşa devrinde Osmanlı Devleti’nin Kahire’de yüksek seviyedeki memurlarından biriydi. Üç yaşında iken İbrahim Paşa’nın azatlı cariyelerinden olan anneannesi tarafından Hidiv İsmail Paşa’nın himayesine verildi ve onun sarayında büyüdü.
İlk ve orta tahsilini tamamladıktan sonra 1885’de Kahire’de yeni açılan Hukuk Fakültesi’ne girdi; fakat hukuktan hoşlanmadığı için aynı fakültenin Tercüme Bölümü’ne geçerek 1887’de bu bölümü bitirdi. Doğuştan sahip olduğu şiir kabiliyetinin gelişip ortaya çıkmasına. Arapça hocası ve aynı zamanda şair olan Şeyh Muhammed el-Besyûnî yardımcı oldu. el-Veka’i’u’l-Mışriyye gazetesinde Hidiv Tevfik Paşa’yı metheden ilk şiirleri yayımlanmaya başladıktan sonra Ali Mübarek Paşa’nın delaletiyle sarayda bir memuriyete atandı. Bu göreve başladıktan kısa bir süre sonra Hidiv Tevfik Paşa tarafından, yarım bıraktığı hukuk öğrenimini tamamlamak üzere Fransa’ya gönderildi (1888) ve dört yıl süreyle Montpellier ve Paris üniversitelerinde hukuk ve edebiyat tahsil etti. Bu suretle Batı edebiyatını yerinde ve yakından tanıma fırsatını da bulmuş oldu. Öğrenimi sırasında İngiltere ve Cezayir’i ziyaret etti. Tahsilini tamamlayıp Mısır’a döndükten sonra Hidiv Abbas Hilmi Paşa’nın divanında Frenk Kalemi müdürlüğüne getirildi. 1894’te Cenevre’de toplanan Müsteşrikler Kongresi’ne Mısır temsilcisi olarak katıldı.
I. Dünya Savaşı çıktığında İstanbul’da bulunan Hidiv Abbas Hilmi Paşa’nın İngilizler tarafından azledilerek İngiliz sömürgeciliğine karşı faaliyette bulunan milliyetçilerin sürgüne gönderilmesi sırasında Hidiv Abbas Hilmi Paşa taraftarı olan Ahmed Şevki de İspanya’ya sürüldü (1915). 1919 sonlarına kadar kaldığı İspanya’da Endülüs İslâm medeniyetini, Arap ve Batı edebiyatını derinliğine inceleme imkânını buldu. Mısır’a dönünce bir kahraman gibi karşılandı. 1927’de Mısır Ayan Meclisi (Meclisü’ş-şüyüh) üyeliğine seçilen Ahmed Şevki 13 Ekim 1932’de Kahire’de öldü ve resmî törenle defnedildi.
Edebi Kişiliği
Arap edebiyatının uzun bir durgunluk devresinden sonra gelen ve modern Arap nazmına mükemmel şeklini veren en büyük şair olarak kabul edilen Ahmed Şevki’nin şiirlerini, muhteva itibariyle, sürgünden önce, sürgün sırasında ve sürgünden döndükten sonra yazdığı şiirler olmak üzere üç grupta incelemek mümkündür.
Sürgünden önceki şiirlerinde, bir saray şairi olarak geleneğe uygun bir şekilde klasik Arap nazmının hicviye dışındaki bütün türlerini denemiş, ancak insanlarla iyi münasebetler içinde bulunmayı düstur edindiği için hicviye yazmamıştır. Gazel tarzında yazdığı şiirlerde ise fazla başarılı sayılmamaktadır.
Maddî menfaat sağlamak için methiye söylemeye karşı olan Ahmed Şevki, yapılmamasını tavsiye ettiği bu işi kendisi yapmıştır. Ancak sürgünden önceki methiyeleri ile sürgünden sonrakiler mahiyet bakımından farklı olmuştur. Sürgün dönüşü saraya bağımlı olmaktan kurtulduğu için kendisini daha serbest hissetmiş, bu dönemdeki methiyelerini daha sade ve aşın övgülerden uzak olarak kaleme almıştır. Sürgün esnasında eski konuları işlemekle beraber bunların yanında vatan ve aile hasretini dile getiren şiirler de yazmıştır. Sürgünden döndükten sonra halktan yana bir tavır takınmış, şiirlerinde günlük olayları, dinî, siyasî ve tarihî konulan Mehmed Akif gibi millî şuurla işlemiş, cemiyetin dikkatini İslâm dünyasındaki sosyal ve ahlâkî çalkantılara ve modern Batı’nın sömürgeciliğine çekmeye çalışmıştır. “Milletler ahlâkları ile yaşarlar, ahlâkı olmayan millet çöküntüye uğrar” anlamındaki darbımesel haline gelen beyti onun bu devredeki hâkim düşüncesini gösterir. Bu dönemde yeni nazım türlerinde de eser veren Ahmed Şevki, Abdülhak Hâmid tarzında manzum piyesler, hikâyeler ve fabller yazmış. La Fontaine, Victor Hugo ve Shakespeare gibi Avrupalı şair ve ediplerin etkisinde kalmıştır.
Sarayda bulunduğu zamanlardaki siyasî, dinî ve sosyal konulara ait görüşleriyle sürgün dönüşü sarayla ilişkisinin kopmasından sonraki fikirleri çelişkilidir. Önceleri sarayın görüşüne uygun olarak İngilizlerin Mısır siyaseti aleyhinde bir şey söylemediği halde daha sonra İngilizler’e karşı çıkmış, yine önceleri, Mısır’da ve İslâm dünyasında feminist hareketin öncülerinden olan Kâsim Emîn’e karşıyken sürgünden sonra onu desteklemiştir. Ancak hilâfetin ve İslâm dünyasının liderliğinin Türkler’in elinde kalması gerektiği konusundaki siyasî kanaatlerinde değişiklik olmamış, bu fikirlerini sonuna kadar savunmuştur. Her vesile ile halifeyi, hilâfet makamını öven kasideler yazmış, Türk İstiklâl Savaşı’nı dikkatle takip etmiş, bazı şiirlerinde bu savaşın kumandanlarına ve Türk gençlerine takdir ve şükranlarını dile getirmiştir. Şiirlerinde birçok dinî konuyu samimiyetle işleyen Ahmed Şevki, dinî olayları ve peygamber kıssalarını malzeme olarak bol bol kullanmıştır. Bûsîrrnin meşhur Kasîde-i Bürde’sine Nehcül-Bürde, Hemziyye’sine de elHemziyyetü’n-nebeviyye adıyla eş-Şevkiyât içinde basılmış bulunan iki nazire yazmıştır, ömrünün sonlarına doğru tiyatro ile de ilgilenmiş, altısı trajedi biri de komedi olmak üzere yedi tiyatro eseri yazmıştır. Klasik Fransız tiyatrosunun tesirinde kalmakla beraber romantizmden de faydalanan Ahmed Şevki piyeslerinde zaman mekân konu birliğine pek bağlı kalmamıştır. Tiyatro eserlerinde fazla başarılı olmasa bile modern Arap edebiyatına tiyatroyu sokmak suretiyle bu alanda da hizmet etmiş sayılır. Yazdığı piyeslerin çoğu hem şairin sağlığında hem de ölümünden sonra Mısır’da defalarca oynanmıştır. En başarılı tiyatro eseri Maşratu Kleopatra’dır.
Ahmed Şevki sürgünden sonra dinî, millî ve sosyal meselelerle diğer Arap ülkelerindeki olayları konu edinen şiirler yazmaya başlayınca bütün Arap dünyasında tanınıp sevildi. 1927’de, eş-Şevkıyyât adını verdiği divanının birinci cildini yeniden düzenleyerek yayımlaması münasebetiyle yapılan ve çeşitli Arap ülkelerinden gelen heyetlerin de katıldığı bir törende edip ve şairler tarafından kendisine “emîrü’ş-şuarâ” unvanı verildi. Arap edebiyatı tarihinde ilk defa bir şaire böyle bir unvanın verilmesi çeşitli tepkilere yol açtı ve Akkâd, Tâhâ Hüseyin, Mâzinî gibi Ahmed Şevki’ye muhalif şairler, gençliğinde saray şairi olduğunu ileri sürerek ona bu unvanın verilmesine karşı çıktılar. Ancak Ahmed Şevki günümüzde de bu unvanla anılmaktadır.
Eserleri (başlıca)
1) eş-Şevkıyyât. Dört cilt halindeki divanıdır. Kahire’de 1898’de basılan birinci cildi Dr. Muhammed Hüseyin Heykel’in bir mukaddimesiyle birlikte 1927’de ikinci defa yayımlanmış, diğer ciltleri de 1930. 1936 ve 1943te Kahire’de basılmıştır. Divanın Kahire’de 1970’te yapılmış yeni bir baskısı daha vardır.
2) Maşra’u Kleopatra (Kahire 1929).
3) Mecnûn ve Leylâ (Kahire 1931).
4) Kambîz (Kahire 1931).
5) Alî Bek el-Kebîr (Kahire 1932).
6) Antere (Kahire 1932).
7) Düvelü’l-Arab ve cuzamâ’ü’l-İslâm (Kahire 1933). Bu eserlerin divan dışında kalanları trajedi tarzında manzum piyeslerdir,
8) es-Sittü Hüdâ (Kahire, ts.) Bu eser de komedi tarzında manzum bir piyestir.
9) Emîretül-Endüîüs (Kahire 1933). Trajedi tarzında mensur bir piyestir.
10) Esvâku’z-zeheb (Kahire 1932). Sosyal konulara dair makalelerinden meydana gelmiştir.
Diyanet İslam Ansiklopedisi