İslam Filozofları – Müslüman Düşünürler

Ahmed Hüsameddin Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Ahmed Hüsâmeddin (1848-1925) Mutasavvıf, tefsir âlimi.

Dağıstan’ın Tabasaran bölgesinde­ki Rükkâl şehrinde doğdu. Asıl adı Ah­med ‘dir. Tasavvufî mizacı dolayısıyla Üveysî nisbesini aldı, İstanbul’da daha çok Dağıstânî nisbesiyle tanındı. İlk tah­silini Nakşibendî- Müceddidî şeyhlerin­den babası Seyyid Mehmed Saîd er-Rükkâl’den yaptı. 1861’de babası ile birlikte hacca gitti. Aynı zamanda şeyhi olan babasının Mekke’de ölümü üzeri­ne (1870) Medine’ye geçti. Daha sonra Mekke yakınlarında oturan Halil Hamdi Paşa ile yaptığı bir görüşmenin ardın­dan İstanbul’a geldi. Aynı yıl Denizli’­ye, oradan da babasının müridlerinden Şeyh Hacı Mustafa ile görüşmek üzere Uluborlu’ya gitti. Burada bir süre ders verdi. 1884’te gittiği Sivrihisar’da verdi­ği derslerin yanı sıra Hakâyıku’t-tecrîd iî menâzili’t-tevhîd adlı eserini kaleme atdı. Yanlış bir ihbar üzerine Ankara’ya çağrıldı (l887) Ankara Valisi Âbidin Pa­şa durumu anlayarak kendisini bugün adını taşıyan semtte bulunan köşkünde misafir etti. İki yıl Ankara’da kalan Ahmed Hüsâmeddin daha sonra Bursa’ya giderek Maksem semtinde yaptırdığı mescid ve medresede ilim ve irşad faa­liyetine başladı. Hakkında çıkarılan bir­takım söylentiler yüzünden II. Abdülhamid’in emriyle Trablusgarpa sürgüne gönderildi (1897). Orada Tefsîrü’l-kebîr ile bazı sûrelerin tefsirini ihtiva eden Müşahhaşâtü süveri’l-Kur’âniyye ad­lı eserleri telif etti.

II. Meşrutiyetin ilânından sonra Trablusgarp Valisi Recep Paşa ile birlikte İs­tanbul’a döndü. Yirmi gün İstanbul’da kaldıktan sonra Bursa’ya gidip Maksem’deki harap olan mescid ve medre­seyi tamir ettirdi. Ertesi yıl eski “Kon­ya valilerinden Arifi” Paşa’nın Çapa’daki konağını satın alıp İstanbul’a yerleşti. 1915’te davet üzerine gittiği Sivrihisar’­da İki yıl kalarak dersler verdi. 1918’de İzmir yoluyla İstanbul’a döndü. Üç gün sonra büyük Fatih yangınında [10 Hazi­ran 1918] evi ve istinsah ettiği yüz ka­dar eseri yandı. Yangından sonra tek­rar Bursa’ya döndü. 1920 yılı sonların­da Balıkesir’e gitti. 1921 Şubatında tek­rar İstanbul’a döndü. 12 Nisan 1925 Cu­martesi günü Cerrahpaşa da ki  evinde vefat etti. Ertesi gün Fâtih Camü’nde kılınan cenaze namazından sonra Edirnekapı Kabristanı’na defnedildi. Mezarı 1971’de çevre yolu inşaatı sırasında Silivrikapı Kozlu Mezarlığındaki aile kabristanına nakledilmiştir.

Ahmed Hüsâmeddin birçok kişiye Nak­şibendî hilâfeti vermiştir (bunların isim­leri ve faaliyet gösterdikleri bölgeler için Arapça yazdığı eserleri, daha sonra Türkçe ola­rak yeniden kaleme almaya çalışmış, ayrıca aruz vezni ile bazı Türkçe man­zumeler de yazmıştır. Telsîrü’1-Kur’ân, Lemcatü’l-âiâk fi’z-zuhûr ve’1-işrâk ve Edvârü’l-‘âlem adlı eserler yangında kaybolmuş, Zübdetü’l-maköl fi’l-kevni ve’I-hayâl kurtarılmış fakat basılamamıştır. Tîhü’l-hurûi “Ala cedveti’l-ma’rûfve Tuhfetü’l-ihvân adlı iki eser ise baskı sırasında çıkan bir yangında telef olmuştur. Mevâlîd-i Ehl-i Beyt adlı eserinde Menâzilü’n-nücûm adlı bir kitabından söz edilmektedir.

İlgili Makaleler