Ahmed Emin Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Ahmed Emîn b, İbrâhîm et-Tabbâh (1886-1954) Mısırlı mütefekkir, medeniyet tarihçisi ve yazar.
Kahire’de doğdu. İlk öğrenimine babasının yanında başladı; özellikle babasının dinî ve edebî alanlardaki katkısı onun düşünce ve kültür hayatının şekillenmesinde önemli rol oynadı. İlkokuldan sonra tahsiline,bir müddet Ezher’de devam etti. Birkaç’yıl ilkokul öğretmenliği yaptı; ardından Medresetü’l-kazâi’ş-şeriye kaydoldu (1907). Oradan mezun olup aynı medresede ahlâk dersi okuttu. Daha sonra dört yıl süreyle muhtelif kasabalarda hâkimlik yaptı. 1926 yılında Tâhâ Hüseyin’in aracılığı ile Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne intisap etti. Burada tanıdığı bazı müsteşriklerin ve Batı zihniyetine sahip öğretim üyelerinin çalışma tarzlarını benimsedi. Arkadaşları Tâhâ Hüseyin ve Abdülhamîd el-Abbâdî ile aralarında yaptıkları vazife taksimi gereğince, başlangıcından itibaren İslâm’da fikir ve düşünce hayatını araştırmaya başladı. Fecrü’1-İslâm serişi bu çalışmanın sonucu olarak meydana geldi. 1939da Edebiyat Fakültesi dekanı oldu. 1947de Arap Birliği Kültür İşleri müdürlüğüne getirildi. Ölümüne kadar bu görevini sürdürdü. Bazı arkadaşları ile 1914 yılında kurduğu Lecnetü’t-te’lîf ve’t-terceme ve’n-neşr’in de hayatı boyunca başkanlığını yaptı. Bu müessese bazı Arap klasikleri yanında Arap edebiyatı ve kültür tarihine dair eserler neşretmiştir.
er-Risâle ve eş-Şekâfe dergileri başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. Kahire, Bağdat ve Şam dil kurumlarına üye seçildi. Kahire Üniversitesi’nce kendisine 1948 yılında fahrî doktor unvanı verildi. 30 Mayıs 1954’te Kahire’de öldü. Âmir el-Akkâd, Ahmed Emîn hayâtühû ve edebühû adlı kitabında Hamdî es-Sekkût ile Marsden Jones A’lâmü’l-edebi’l-mu’âsır fî Mısır serisinde neşredilen Ahmed Emîn adlı eserlerinde onu muhtelif yönleriyle incelediler.
İslâm kültür tarihi ile uğraşan ve daha çok bu sahadaki eserleriyle şöhrete kavuşan Ahmed Emîn, müsteşriklerden bilhassa Brockelmann’dan etkilenerek Batı düşünce ve tenkit metodunu eserlerinde uygulayanlardan biridir. Ancak, XIX. yüzyılın şon çeyreği ile XX. yüzyılın ilk yansında oryantalizmin etkisinde kalan bazı müslüman yazarlar gibi o da bu akımın fazlaca tesirinde kalmış ve bu yüzden İslâmî çevrelerde pek rağbet görmemiştir. Ayrıca bazı fikirleri ve çalışmaları uzmanlar tarafından haklı tenkitlere mâruz kalmıştır. Meselâ hadisle ilgili kanaatlerini Mustafa es-Sibât ve Muhammed Accâc el-Hatib tefsir ve bazı müfessir sahâbîler hakkındaki görüşlerini Muhammed Hüseyin ez-Zehebî let-Tefsîr ve’l-müfessiran, 1, 47, 48, 71, 74, 189, 190); Arap edebiyatı tarihi hakkındaki görüşlerini Hüseyin Nassâr, Muhammed Hayr el-Halvânî ve Zeki Mübarek tenkit etmişlerdir. Art düşünceli bazı müsteşriklerin iddialarını paylaşarak Şahîh-i Buhâri ve Şahîh-i Müslim ‘deki bir kısım hadislerin, özellikle de bazı şahısların faziletine dair rivayetler ile tefsirle ilgili hadislerin uydurma olduğunu, cerh ve ta’dil konusunda muhaddislerin tutarsızlık içinde bulunduğunu, hadis tenkidinde metnin muhtevasından çok İsnad’a değer verdiklerini, Ebû Hüreyre’nin rivayetlerine pek güvenilemeyeceğini, İbn Abbas ile bazı sahâbîlerin daha sonra müslüman olan Ehl-i kitap âlimlerinin tesirinde kaldığını, Kâ’b el-Ah-bârın İslâmiyet’i samimiyetle benimsemediğini ileri sürmesi ve benzeri görüşleri sebebiyle birçok İslâm âliminin haklı tenkitlerine hedef olmuştur.