Ahmed Cevad Paşa Kaba-Ağaçlızâde
Ahmed Cevad Paşa, (1851—1900), Osmanlı devletinin 19. asır kumandan ve sadrâzamlarındandır. Afyonkarahisar’dan olup, Kaba-Ağaçlızâde namı ile mâruf olan babası, şuray-i askerî âzasından miralay Mustafa Asım Bey idi ki, kendisi de bilâhare mühürlerinde bu künyeyi (Kaba-Ağaçlızâde Mustafa Asımoğlu Ahmed Cevad) kullanmıştır. Şam’da doğdu ve ilk tahsilini Bursa ve İstanbul mekteplerinde yaptıktan sonra, harbiyeye girdi. 19 yaşında (1869), harbiyeyi bitirince, erkân-i harbiyeye alındı ve buradan da birincilikle mezun oldu (1871), Kısa bir zamanda terfi görerek, evvelâ kolağası (Haziran 1871) ve o aralık yazdığı, Ma’lümâtal-köfiyafimamâlikal-Osmâniya Adlı, yarı coğrafî yarı tarihî eserini yaverliğinde bulunduğu padişaha takdimden sonra, binbaşı oldu ve türk-rus harbinde Tuna ordusuna nakledildi. Önce başkumandan Süleyman Paşa’nın yaverliğinde, sonra (1877) kaymakamlıkla Necib Paşa fırkasının erkân-i harbiye reisliğinde bulundu. Ertesi sene (1878), henüz 27 yaşında, miralaylığa terfi etti ve Peyker Paşa kolordusunun erkân-ı harbiye reisliğine getirildi ki, Davud-Paşa ve Rami taraflarındaki istihkâmların inşası onun bu vazifesi esnasında başardığı işlerdendir. Harp bittikten sonra Berlin anlaşması hükümlerinin tatbiki işlerinde vazife aldı. 1884’te Çetine sefaretine tâyin ve rütbesi mirlivalığa terfi olundu. İki sene kadar kaldığı bu vazifede iken, rahatsızlığı dolayısiyle, tedavi için Viyana’ya gitmek hususunda istediği izin verilmeyerek ve belki de bu hareketi şüpheyi davet ederek, İstanbul ‘a celbedildi. Mamafih daha evvel te’lif ve tabettirdiği Tarih-i’askari-i’Osmâni (İstanbul, 1297) adlı eseri ile (fr. trc. C. Macrides, Etat militaire Ottoman depuis la fondation de l’Empire jusga’â nos joars, Le Corps des ‘jonissaires depuis sa creation jusqu’â sa suppression, Paris, 1882 ), II.Abdülhamid’in dikkatini çekmiş ve takdirini kazanmış idi. Dönüşünden sonra, bîr süre (1888) İstanbul’da teftiş-i askerî komisyonu âzalığında bulundu. Bundan sonra Cevad Paşa’nın devlet işlerinde daha önemli vazifeleri başlamıştır: Girit’teki karışıklıklardan sonra, asayişi te’min etmek üzere, fevkalâde selâhiyetle kumandan ve vali olarak, oraya gonderileri eski Petersburg sefiri müşir Şâkir Paşa’nın erkân-ı harbiyesi reisliğinde, ferik rütbesi ile (Temmuz 1889 ), bir süre vazife gören Cevad Paşa, Şâkir Paşa’nın meclis-i vükelâ kararı ile İstanbul’da alıkonulması üzerine, iktidar ve dirayeti Bâbıâlice ve padişah tarafından takdir edilerek, Girit fevkalâde kumandanlık ve vali vekilliğine getirildi (30 haziran 1890 ). Adadaki İslâm ve hıristiyan ahâliye iyi idaresi ile kendini sevdirerek, aralarında bir anlaşma ve ahenk te’sis eden. katil ve şakiler hakkında kısasa kadar varan en etkili tedbirleri alan Cevad Paşa’ya, hizmetine mükâfat olarak, daha 40 yaşında iken, müşirlik tevcih edildi (4 Şubat 1891) ve kendisine müşirlik maaş ve tâyininden başka, teftiş-i askerî komisyonu âzalığı ve Gîrit vali vekilliği için de, cihet-i mülkiyeden, ayrıca maaş ve tahsisat bağlandı. Cevad Paşa’nın değerini gittikçe daha fazla takdir eden padişah, bu devlet adamından daha mühim mevkilerde istifâde etmeği düşünerek, birden bire sadrazamlığa getirdi.
Cevad Paşa’nın 3 seneyi geçen sadâreti esnasında takip ettiği siyâset, dâhilde ve hâricde sulh ve barışın muhafazası idi. Bazan bu uğurda, istemeyerek, fedakârlıklarda bulunduğu da olurdu. Ermeni meseleleri onun sadâreti zamanını işgal eden en mühim ve müzmin meselelerden biri idi. Bu konuda tâkip ettiği dâhili siyâsetin bâzı ecnebi devletlerce şu veya bu şekilde eleştirildiği ve bâzan da te’sir veya tazyik yapılmak istendiği vâkîdir. Ancak bu gibi ahvâlde de Cevad Paşa, meselenin en ince detayına vâkıf ve memleketin hayatî menfaatlerini müdrik bir devlet adamı sıfatı ile, sert ve köklü, fakat âdilâne kararlar alırdı. Sadâretinin sonlarına doğru, Cevad Paşa’nın artık padişahın teveccühünü kaybettiği görülmektedir. Cevad Paşa, nihayet, sadâretten ayrılışı esnasında, devletin vaziyetini ve memleketin hâlini padişaha iyice anlatarak, onu ikaz etmek istemiş, hattâ, ıslâhat tekliflerini içeren bir lâyiha takdim etmiş ve Anadolu, Yemen ve Rumeli’deki karışıklıkların fena idareden neş’et ettiğini, buna karşı tedbir alınması gerektiğini ve bu tedbirlerin başında da saray memurlarının hükûmet ve politika üzerindeki etki ve nüfuzlarının azaltılarak, sadâret ve Babıâli otoritesinin kuvvetlendirilmesi lâzım geldiğini söylemiştir. Cevad Paşa’nın evvelden beri bilinen bu fikir ve mütalâası, bütün kuvveti saraydan Bâbıâliye almakla, sarayın nüfuzunu hiçe indirmek zannını padişaha telkin ettiği için, azil (9 haziran 1895) ve Nişantaşı’ndaki evinde ikamete memur edildi. Ancak Girit ahvâli tekrar karıştığı vakit, padişahın hatırına geldi ve Girid fırka-i askeriye kumandanlığına atanarak (14 temmuz 1897 ), Girit’e gönderildi. Girit’in Avrupa devletleri tarafından, hususî bir şekilde, idare edileceği anlaşılıp, Alman imparatorunun da Suriye taraflarına bîr seyahat yapacağı tahakkuk edince, Cevad Paşa, mihmandarlık vazifesi ile, Girit ‘ten Beyrut’a hareket emrini aldı; fakat her nedense, saray kendisinin imparator ile temasa gelmesinden çekindi ve buna mâni oldu. Cevad Paşa bu vazifeyi müteakip, İstanbul’a dönüşü için, saraydan izin istemişse de sarasker’lik merkezî Şam’da bulunan V. ordu kumandanlığına tâyin edildiği haberini aldı; buradan ancak, hastalığının ağırlaştırma dâir, doktorlar tarafından tanzim olunan rapor üzerine, İstanbul’a dönebildi ve çok geçmeden de öldü (10 Ağustos 1900). Fâtih civarında Emîr Buhari türbesi karşısında inşa olunan hususî bir türbede medfundur.
Cevad Paşa münevver, malûmatlı ve tetebbuu seven bir devlet adamı idî. Pek ziyâde kadirşinas bir zat idi. Arapça ve farsçadan başka, fransızca bilirdi; rumca ve italyancaya da vâkıf idİ, Yukarıda zikredilen eserleri, zamanına göre, oldukça esaslı birer tetkik mahsûlüdür. Bilhassa Tarih-i askerî ‘si, kitabın baş tarafında o zamanki maarif nezareti encümeninin de belirtiği gibi, o vakite göre, emsali türkçede görülmeyen değerli bir eserdir. Kitabın başında sıralanan zengin bibliyografya îçeriği eserin müstesna kıymetini belirtecek mâhiyettedir. Eser 20 kitap ve 10 cild üzeirine tertip edilmiş ve imparatorlukta eskiden beri mevcut muhtelif askeri teşekkül ve müesseseler, 1241 tarihine kadarki meşhur harpler ve muhasaralar ve Girit, Cebel-i Lübnan, Kozan, Sırp ve Bulgar ihtilâlleri tetkik olunmuştur. Fakat yalnız yeniçerilere âit birinci kısım basılabilmiştir ( basılmamış kısmı ile birlikte bir nüshası için bk. Üniversite kütüp., T. Y., nr. 4178 ). Bunlardan başka, Riyaziyenin mebâhis-i dakikası, Kimyanın sanayia tatbiki, Sema ve Telefon gibi, fenni eserleri de vardır. 24 nusha çıktıktan sonra kapanan Yadigâr isimli bir gamete de çıkartmıştır (1879). Sadâreti esnasında Babıâli bahçesi içinde bir kütüphane inşa ettirmiştir ki, bugünde Cevad Paşa kütüphanesi adı ile anılan bu bina başvekâlet arşivinin bir deposudur.