Ebü’l-Fityân Ahmed b. Ahmed b. İbrâhîm el-Fâsî et-Tantâvî el-Bedevî (ö. 675/1276) Kuzey Afrika ve Mısır’ın en büyük velîsi olarak kabul edilen mutasavvıf, Bedevîyye tarikatının kurucusu.
Milâdî 692’de Arabistan’da çıkan karışıklıklar üzerine Fas’a göç eden bir aileye mensuptur. 596’da (1200) Fas’ta doğdu. Yüzünü Afrika bedevîleri gibi örttüğü için el-Bedevi, cesur ve atılgan bir genç olduğu için de el-Attâb ve Ebü’l-Fityân lakaplarıyla tanındı. Küçük yaşta ailesiyle birlikte hacca gitti. Mekke’de iken babası vefat etti. Gençlik döneminde zahiri ilimlerle meşgul oldu. Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledikten sonra kıraat ilmine ilgi duydu ve Kuran’ı kırâat-ı seb’a üzere okumayı öğrendi. Daha sonra fıkıh tahsil etti, özellikle Şafiî fıkhında derinleşti. 1230 yılına doğru dinî ruhanî hayatında birtakım değişiklikler oldu. İnsanlardan uzaklaşarak dünya kelâmı etmemeye ve meramını işaretle anlatmaya başladı. Üç defa ardarda gördüğü rüya üzerine. Abdülkâdir-i Geylânî ve Ahmed er-Rifâi’nin kabirlerini ziyaret etmek maksadıyla, büyük kardeşi Hasan ile birlikte Irak’a gitti. Bu arada Hallâc-ı Mansür, Adî b. Misâfir gibi meşhur sûfîlerin kabirlerini de ziyaret etti. Bu ziyaretler onun ruhanî hayatını geliştirdi. Irak’tan Mısır’a döndükten sonra 634’te (1236-37) Tanta’ya yerleşti. Burada, kendisine kırk yıl hizmet edecek ve ölümünden sonra da yerine geçecek olan Abdülâl b. Fakih ile karşılaştı. Hayatının geri kalan kısmını Tanta’da geçirdi ve 12 Rebîülevvel 675’te (24 Ağustos 1276) burada vefat etti.
Ahmed el-Bedevinin riyazet hayatının en dikkat çekici tarafı, dama çıkıp (sütûh) saatlerce hareketsiz bir şekilde. gözleri âdeta iki kor parçası haline gelinceye kadar güneşe bakmasıdır. Be-deviyye tarikatının Sütûhiyye olarak da anılmasının bir sebebi de budur. Kaynakların ifadesine göre, on iki yıl süren bu riyazet döneminde müridlerini nazar ve teveccüh ile terbiye etmiştir. Batılı araştırmacılar Bedevi’nin zühd hayatı ile Brahmanizm-Budizm arasında iliSki kurmaya çalışırlar. Birçok süfî gibi o da zaman zaman düşünce ve davranışlarından dolayı tenkit edilmiştir. Fakat muarızları olan İbn Dakîku’l-îd ve İbn Lebbân gibi bazı din âlimlerinin daha sonra ona karşı tavırlarını değiştirdikleri görülmektedir.
Kaynaklar, Ahmed el-Bedevinin doğum yıldönümünün törenlerle kutlandığını, yılda üç defa onun için mevlid okunduğunu, fakat bazı âlimlerin ve devlet adamlarının baskısı ile zaman zaman bu törenlerin yapılamadığını haber verir. Bunun yanı sıra Melik Bay-bars’ın da ona aşırı sevgi beslediği rivayet edilmektedir. Sultan Kayıtbay da Bedev’nin türbe ve makamını tamir ettirip genişletmiştir. Bu yakın ilgi sebebiyle, Bedevi dergâhında halife olan kişi uzun yıllar Memlûk sultanlarının merasim alaylarında özel bir yere sahip olmuştur. Tanta’da Sultan Kayıtbay devrinde Ahmed el-Bedevî adına tesis edilen ve Nizâmiyye, Müstansıriyye ve Ezher medreselerinin bir örneği olan Ahmediyye Medresesi’nden Memlükler ve Osmanlılar devrinde birçok âlim yetişmiştir.
Bedevi’nin tarikat silsilesi. Şeyh el-Berrî ve Ebû Nuaym el-İsfahânî yoluyla Ahmed er-Rifârye ulaşıyorsa da onu Ebü’l-Hasan eş-Şâzelfnin müridi kabul edenler de vardır. Bundan dolayı Bedeviyye Şâzeliyye’nin bir kolu olarak değerlendirilmiştir. Bazı kaynaklarda Ahmed el-Bedevî ile Ahmed Yesevî birbirine karıştırılmaktadır. Aziz Mahmud Hüdâyî Vâkiât adlı eserinde Ahmed el-Bedevî ile Hacı Bektâş-ı Velî arasında vuku bulan kerametlerden bahseder.
Bedevi’nin Kuzey Afrika ve özellikle Mısır’ın dinî-tasavvufî hayatında derin izleri olduğu gibi tasavvuf tarihi içinde de önemli bir yeri vardır. Tasavvuf ehli onu Abdülkâdir-i Geylânî, Ahmed er-Rifâî ve İbrahim ed-Desûkî ile birlikte “Aktâb-ı erbaa”dan biri olarak kabul eder. Bedevî Mısır halkı tarafından aynı zamanda büyük bir kahraman ve kurtarıcı olarak tanınmış, hıristiyanların elinden müslümanlan kurtardığına inanıldığı için “Mücîbü’l-üsârâ min bilâdi’n-nasârâ” lakabını almıştır. Ayrıca Bedeviyye tarikatı mensuplarının Haçlılar’a karşı verdikleri çetin mücadele de bilinmektedir.
Bedevî hakkında çağdaş yazarlardan İbrahim Ahmed Nûreddin Hayâtü es-Seyyid el-Bedevî, Muhammed Fehmî Abdüllatîf es-Seyyid el-Bedevî ve Saîd Abdülfettâh Âşür da es-Seyyid Ahmed el-Bedevî (Kahire 1967) adlı birer eser kaleme almışlardır. Abdülhakîm Kasım, Eyyâmü’l-insân adlı romanında Mısır’da hâlâ yaşayan Bedeviyye kültür ve tesirlerinin ruhî ve içtimaî bir tahlilini yapmıştır.
Eserleri
1) Evrâd. Süleymaniye Kütüphanesi’nde bir nüshası vardır.
2) Salavât. Bu risale Abdurrahman b. Mustafa el-Ayderûsî tarafından Fetha’r-rahmân adıyla şerhedilmiştir.
3) Vesa’ya. Bedevi’nin halifesi Abdül’âl’e hitaben söylediği nasihatlardan meydana gelir. Allah aşkı, gece ibadeti, zikir, vecd, ahlâk, dervişlik âdabı, tefekkür, zühd, tövbe ve sabrın hakikati gibi konulara temas edilmiştir. Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bedev’nin bazı şiirleri aynı kütüphanedeki bir mecmuada yer almaktadır.
DİA