Kimdir

Ahi İcazetnameleri hakkında bilgi

Ahi İcazetnameleri hakkında bilgi: Ahilik bilgisinin fütüvvetnâmeler ve Ahi şecerenâmeleri gibi belge türlerinden biri de Ahi icazetnameleridir. İcazetnâme; sözlükte “su akıt­mak; helâl kılmak, izin vermek, onaylamak, geçer­li kılmak” gibi mânalara gelen “cevz” kökünden türeyen Arapça icâzet “icâzet” kelimesiyle Farsça “mektup” anlamındaki “nâme” kelimesinin bir­leşmesiyle yapılmış bir birleşik isimdir. Başta dinî bilgilerde olmak üzere, çeşitli meslek ve sa­nat dallarındaki “yeterlilik ve yetkinlik belgesi”, “medrese diploması vb. farklı alanlarda kullanı­lan icazetnâme tabiri Ahi ocaklarında da zaman zaman bir “yetki belgesi” olarak kullanılmıştır. Ahi ocaklarında çıraklıktan kalfalığa veya kalfa­lıktan ustalığa geçişi simgeleyen icazet törenleri bu teşkilâtın en yaygın törenlerinin başında gel­mekle birlikte bu geçişlerde birer “icazet belgesi”, yani icazetnâme verildiğine dair bir bilgi elimizde mevcut değildir. Anlaşıldığına göre icazetnâmeler, zaviye açma yetkisini haiz Ahibabalara şahitler huzurunda verilen belgelerdi. Xıx. yüzyıl Anka-ra’sındaki debbağ esnafı hakkında bilgi veren M. Şakir Ülkütaşır, esnafın Kırşehir’deki pirlerine dinî bir saygı gösterdiklerini, yeni Ahibaba seçi­mi gerektiğinde Kırşehir’den Ahi Evran evladın­dan birinin gelip esnafın seçtiği zatı uygun görür­se tastik ettiğini anlattıktan sonra Kırşehir’den her memleketteki Ahibabalara fütüvvet esasla­rından bahseden bir “icazetnâme” gönderilmesi âdetinden de bahseder. M. Şakir Ülkütaşır’ın ifadesine göre uzun bir kâğıda yazılmış olan bu kitabe, bükülü hâlde yeşil bir kap içinde sakla­nır, yılda bir kere camide okunup dinlenirdi ve Ankara esnafı arasında “ketebe” diye de anılan bu icazetnamelerdeki kurallara esnaf çok riayet ederdi.

Arapça ve Farsça karışık dilli yazılmış olduk­ça eski (14 Şaban 775 / 29 Ocak 1374) bir Ahi icazetnâmesinde birer cümlelik hamdele ve sal-veleden sonra bazı ayetler, fütüvvetle ilgili muhte­lif hadisler ile Hz. Ali’nin, Bâyezid-i Bistâmî’nin fütüvvete dair sözlerinden başka Ahilikle ilgili şu kayıtlar mevcuttur: “Fütüvvetin ilk şartı edeptir. Edepli insanlar için Allah’ın kapısı açıktır. (…) Böylece ibadette taamda, kelâmda, yürümede, oturup kalkmada, esnafların kuşak kuşanıp çözmelerinde hep bu hareketlerle ziynetlenmeli-dir. Zâhir ve bâtınlarını güzel ahlâkla ve makbul amellerle doldurmalıdırlar.” Ahinin “kapısı, alnı ve kılıcı”nın açık, “eli, dili, beli”nin kapalı olması gerektiğinden bahsedildikten sonra bel­genin sonlarında icazet verilen kişi olduğu anla­şılan Ahi Tursan b. Halîl hakkındaki şu ifadeler bize aynı zamanda icazetnâme verilen kimsenin vasıfları ve yetkilerini de göstermektedir: “İşte Ahi Tursan b. Halîl, bütün bu güzel huylara sahip, herkesin gönlünde taht kurmuş ve fütüvvet dairesi­ni tamamlamış bir kişidir. O fütüvvet sahibi, cömert bir insandır. Akranlarının önde gelenlerinden, hiz­met ehli ve Hz. Peygamber’in sünnetine sıkı sıkıya bağlı bir şahıstır. Ondan evvel Ahi Naki de dergâh aç­mak, kandil asmak, mürid kabul etmek, yoldan ge­len geçenlere hizmet üzere görevlendirilmişti.” Daha sonra Ahi Naki’ye bu görevi veren Ahi Şerefeddin’in ve silsile yoluyla bütün icazet alan ve veren Ahilerin adları sayılmakta ve bu silsile Ahi Evran’a ve nihayet Hz. Muhammed’e kadar ulaştırılır. İcazetnamenin en sonunda metni hazırlayan ve yazanın adların­dan başka 17 şahidin isimlerine yer verilmektedir. İcazetnâmeyi tercüme eden Mehmet Akkuş, şahitler­den ikisinin kadın olmasına (Seyyid Halil kızı Aişe, Aişe b. Murad) dikkat çeker.

Çok daha yakın dönemde yazılan başka bir icazetnâme ise diğer bilgilerin bulunmadığı, daha ziyade bir “yetki belgesi” görünümündedir (Sucu trsz.). Söz konusu icazetnâme, Besni kazasında es­nafın usul ve erkânı bir süredir bozduklarının tespit edilmesi üzerine, adı geçen kasaba esnafına nezaret etmek üzere Kâdirî tarikati halifelerinden Halil Baba adındaki bir zatın “Ahibaba vekili” tayin edilip eline Ahi şeceresinin teslim edildiğini bildiren 25 Nisan 1906 (25 Nisan 1322; 15 R. Evvel 1324) tarihli bir belgedir. İcazetnâmeyi veren Kırşehir’de medfun Ahi Evran evlatlarından Şeyh Süleyman Zeki Efendizâde eş-Şeyh Raşid Davud’dur. Üç adet mühür vurulan icazetnâme, içinde şecere metni de bulunan yedi metrelik bir tomarın son kısmındadır.

Ahi şecerenâmeleriyle hem şekil, hem muhte­va yönünden benzeyen Ahi icazetnamelerinin şecerenâmelerden esas olarak bir makam tarafın­dan “verilen” “yetki belgesi” olması bakımından ay­rıldığı anlaşılmaktadır. Bütün bu bilgiler çerçevesin­de Ahi icazetnâmelerini; fütüvvet şeceresini de ihtiva eden, -teferruattan arınmış olsa da- fütüvvet esas­larından da bahseden, Kırşehir Ahi zaviyesi şeyhi tarafından verilen “Ahibabalık yetki belgesi” olarak tanımlayabiliriz.

Mehmet Fatih KÖKSAL

Kaynak: Ahi Ansiklopedisi, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Ankara, 2014

İlgili Makaleler