Kimdir

Ahi Çelebi Mehmed kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

Ahi Çelebi Mehmed kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (ö. 1524) Osmanlı padişahlarından II. Bayezid, Yavuz Sul­tan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemle­rinde hekimbaşılık yapmış Türk tabibidir. Ba­bası, Hekim Kemal Şirvanî’dir. Asıl adı Mehmed b. Kemaleddin, lakabı Ahi Çelebi’dir. Doğum tarihi belli değildir. Muhtelif kaynaklarda veri­len tarihler de çelişkilidir. Tebrizli ve Karakoyunlu Türklerinden olduğu söylenir. Babasıyla birlikte Kastamonu’da Candaroğlu İsmail Bey’in hizmetine girdi. Candaroğulları Beyliği’nin Os­manlı topraklarına katılması üzerine İstanbul’a gelerek Fatih Sultan Mehmed’in hizmetinde bu­lundu.

Ahi Çelebi, Osmanlı başhekimliği müessesesin­de ilmiye sınıfına intisap etmeden ve herhangi bir tıp tahsili görmeden hekimbaşılığa kadar yükselen hekimbaşılardandır. Hekimlikle ilgili ilk ve temel bilgilerini babası Kemal Şirvanî’den almıştır. Klinik tıpla ilgili tahsilini Fatih Sultan Mehmed devri ulemasından Hekim Kutbeddin (ö. 1497) ile Hekim Altuncuzâde’den tamamla­mıştır.

Ahi Çelebi, İstanbul Mahmutpaşa’da serbest hekimlik yapmaya başlamış, içtihatlarındaki isabet ve teşhislerindeki doğruluktan dolayı kısa zamanda tanınmıştır. Otlukbeli savaşında (1473) ordu hekimi, ardından da Fatih Sultan Mehmed’in Edirne’deki sarayına hassa heki­mi olmuştur. Darüşşifa hekimlerinden Muhyiddin ve Hacı’nın saraya intisaplarıyla Fatih Darüşşifası’na Reisü’l-etibba olarak atanmıştır. II. Bayezid’in tahta çıkmasıyla saray hizmetlile­ri arasına alınmış, kısa sürede padişahın dost­luğunu kazanarak onun musahibleri arasına girmiş, müteakiben Matbah-ı Âmire ve Matbah Eminliği’ne getirilmiştir. Hakkında çıkarılan dedikodular yüzünden bu görevinden bir ara azle-dilmişse de söylentilerin asılsız olduğunun anlaşıl­ması üzerine affedilmiş ve Ekim 1507’de hekimbaşılığa atanmıştır. Bu görevini II. Bayezid’in ölümüne (1512) kadar, yaklaşık dört buçuk yıl sürdürmüştür. Ahi Çelebi, Yavuz Sultan Selim’in tahta geçmesiyle azledilmiş, ancak Nisan 1515’de yeniden başhekim­liğe getirilmiş ve Eylül 1520’ye kadar yaklaşık beş buçuk yıl bu görevi yürütmüştür. Bu süre zarfında Yavuz Sultan Selim’in Şir Pençe hastalığının tedavisi ile uğraşmış, ancak geç kalınmasından dolayı padi­şahı tedavi edememiştir. Yavuz Selim, bu durumu biraz da latifeli bir dille eleştirmiştir: Bize derman eder sanır idim Ahi / Ölesiye tabib imiş o dahi.

Kanunî’nin tahta çıkmasıyla hekimbaşılıktan az­ledilen Ahi Çelebi, 1523 veya 1524’te Hac görevin­den dönerken hastalanmış, Kahire’de vefat etmiş ve İmam Şafi’nin kabrinin yanına gömülmüştür. Ruhullah Çelebi adında bir oğlunun olduğu bilinen Ahi Çelebi, cami ve hamam gibi pek çok eser yaptırarak bunlara zengin vakıflar tahsis etmiştir.

Eserleri: Ahi Çelebi’nin, beşi tıpla ilgili olmak üze­re altı kitabı bulunmaktadır.

Hasatü’l-Kilyeve’l-Mesane: Böbrek ve mesane taş­larının meydana geliş sebepleri, belirtileri ve tedavi yolları hakkında devrinin tıp anlayışına göre Türkçe olarak yazılmış, on bölümden oluşan kitaptır. Türki­ye kütüphanelerinde tespit edilen altı yazma nüshası vardır.

el-Fevaidü’s-Sultaniyyefi’l-Kavâidi’t-Tıbbiyye: Sağ­lığın korunması, sıhhat ve maraz üzerine yazılan bir mukaddime, üç makale ve bir hatimeden meydana gelen Farsça bir eserdir. Süleymaniye-Fatih Kütüp­hanesi, nr. 3592’de kayıtlıdır ve 91 varaktan oluşur.

Şerh al-Mucez: İbn Nefis (ö. 1288) tarafından yazı­lan fakat dilinin zor anlaşılmasından dolayı Cema-leddin Aksarayî tarafından Hal-al Mucez adıyla sadeleştirilen eserdir. Genel tıp üzerine yazılan eser, dört fenden meydana gelir. Birinci fende insan bedeninin hâli; ikinci fende ilaçlar, gıdalar ve bitkiler; üçüncü fende organlar ve patolojileri; dördüncü fende hasta­lıklar anlatılır. Eser, insan anatomisi ile ilgili bilgiler yanında, bugün lepra tüberosa ve viteligo diye ad­landırılan hastalıklardan bahsedilmesi bakımından önemlidir. Türkiye’deki bazı kütüphanelerde yazma nüshaları vardır.

Risale fı’t-Tıb: Genel tıpla ilgili hastalıklardan ko­runma ve sağlığı muhafaza etme konusunda yazıl­mış Türkçe tıp kitabı olup, Türkiye’deki bazı kütüp­hanelerde nüshaları mevcuttur.

Mesnevi fi’t-Tıb: Mesnevi tarzında tıpla ilgili yazılmış manzum bir eserdir. Revan köşkü, nr. 1688/2’de kayıtlıdır.

Terkib-i Mürekkeb: Mürekkep konusunda yazıl­mış eserdir. Kitapta, makbul olan mürekkebin özellikleri verilmiş; mürekkep yapımında kulla­nılan maddeler ile mürekkebin akıcı olması için kullanılan maddeler, mürekkep elde etmenin usulleri ile siyah, beyaz, yeşil, sarı, kırmızı, altunî ve erguvânî renk mürekkeplerin terkipleri anlatıl­mıştır.

Meriç GÜVEN

Kaynak: Ahi Ansiklopedisi, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Ankara, 2014