Edebi Şahsiyetler

Ahdi Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

AHDİ

İbrahim b Ali el-Ahdeb Ahmed Ahdî b. Şemsî-i Bağdadî (ö. 1002/1593-94) Gülşen-i Şuarâ tezkiresinin müellifi ve şair. Ahdî, Bağdat’ın önde gelen ulemâsın­dan aynı zamanda şairliği ve eserleriy­le de tanınmış olan Mevlânâ Şemsfnin oğludur. Fertlerinin çoğu şiirle meşgul Bağdatlı bir aileye mensup olan sairin. Bağdat’ın Osmanlı idaresine girdiği ça­ğa rastlayan yetişme devresi hakkında hiçbir bilgimiz bulunmamaktadır. Ah­dî, kendisinden çok şeyler öğrendiği Rumeli-Yenişehirli şair ve mutasavvıf Ârifî adlı bir şahıstan bahsederse de onunla tanışıklığı çok sonraya, hayatının olgun­luk çağına rastlar. Bağdat şairlerinin ço­ğunda olduğu gibi Ahdî de payitaht İs­tanbul’a gitmek sevdasına düşerek bir şair arkadaşı ile birlikte. 960’ta (1553) on bir sene kadar sürecek bir yolculu­ğa çıkar. Osmanlı ülkesine gelişi ve ora­da bannışının Kanûnî’nin oğlu Şehza­de Selimin himaye ve yardımı sayesin­de mümkün olduğunu belirten Ahdî’nin şehzade ile tanışıklığının başlangıcını, Selimin Nahçıvan seferine çıkan Kanunî Süleyman’ın beraberinde Zilhicce 960’ta [Kasım 1553] Halep’e gelip Maraş’ta kış­lamağa memur olduğu devrede aramak gerekecektir. Yolculuğun ilk merhale­sinde başlayan bu münasebetin, daha sonra şehzadenin sancakbeyi bulundu­ğu Manisa’da da devam ettiği, çevre­sindeki -ileride yazacağı tezkirede tam kadrosu ile yer alacak- şairleri burada tanımak imkânını elde ettiği tereddüt­süz söylenebilir. Çıktığı yolculukta İstan­bul’a gelene kadar menzil menzil çeşitli yerlerde bir hayli dolaştığını, sultan se­viyesi ndekil ere kadar birçok kimseler­le münasebet kurduğunu söyleyen Ah­dî’nin eserindeki bazı ipuçlarından an­laşıldığına göre, Manisa’dan önce bir müddet Adana ve Konya’da da kalmış­tır. Adana’da bir kaside sunduğu ora­nın valisi ve şair Pîri Paşa’nın dostluğu­nu kazandığı gibi, Konya’da da 1554’ten beri vali bulunan Temerrüd Ali Pa­şa’nın çevresine girmiştir. Uzun bir za­man Ali Paşa’nın hizmetinde bulundu­ğunu söyleyen Ahdî’nin, onu daha 1550-1552’deki Bağdat valiliği devresinden tanıdığı muhakkaktır. Ali Paşa’nın Gülşen-i .Şuara’nın İlk şekline ait nüsha­larda değil de Bağdat’a dönüşünden sonraki tertibinde yer alabilmiş olması­na bakılırsa, Ahdî’nin kendisiyle kurdu­ğu tanışıklık daha sonraki bir devrede başlamış olmalıdır. Bu münasebetin Ali Paşa’nın Zilhicce 971’de [Temmuz 1564] Anadolu beylerbeyliğine tayin olundu­ğu devreye götürülmesi, bizi Ahdî’nin Edirne ve İstanbul gibi merkezlerde yıl­lar geçirdikten sonra vatanına dönü­şü için 971 (1564) olarak verdiği tari­hin hilâfına, onun Osmanlı ülkesinde bir hayli zaman daha kalmış olduğu ve Bağ­dat’a dönmesinin daha sonralara uzadı­ğı gibi bir netice ile karşı karşıya bıra­kacaktır. Onun, tezkiresinde hususi bir alâka ile yer verdiği Mevlânâ Dergâhına mensup şairleri Konya’daki bu ika­meti sırasında yakından tanıyabilmek fırsatını bulduğu anlaşılmaktadır.

Hareketli geçen ve başlangıçtan bir müddet sonra arkadaşından ayrı düş­tüğü bir yolculuğu takiben İstanbul’a gelebilen Ahdi’yi payitahtın debdebeli ve zengin hayatı yanında, şair ve âlimle­rinin tasavvur edemediği derecede çok­luğu hayran bırakır. Bundan sonra Ah­dî’nin hayatında çok feyizli bir devre açı­lır. Edebiyat ve kültür âleminin çok sa­yıda seçkin siması ile tanışmak fırsatını elde eden Ahdî. artık onların meclisleri­nin de daima hazır bir âzası olur. Tezki­resinde, meclislerine devam edip dev­rin usulünce kendilerine hizmette bu­lunduğu şair ve ulemânın çoğunun ismi­ni vermektedir. Bunların başında Nevî, Emrî. Edirneli İzârî. Edirneli Mecdî ve Vâlihî gibi ekserisi genç nesilden şöhret­ler ile ulemâdan Edirne ve İstanbul ka­dısı (daha sonra Anadolu kazaskeri) Perviz Efendi, Abdülkerim Rızâî Efendi gi­bi otoriteler gelmektedir. Ahdî onlar­la birlikte İstanbul’dan başka çoğu za­man Edirne’de bulunmuş ve bir ara yi­ne böyle bir münasebetle Bursa’ya da gitmiştir. Onu. Edirne’de evinde bir se­ne misafir kaldığı Şaka’ik mütercimi Mecdî ve 966’da da (1558-59) devrin ünlü müderrisi Rızâî ile Bursa’da buluruz. Kaldığı çevreler içinde Edirne onun hayatında müstesna bir yer tutar. Şa­irlerinden büyük bir alâka ve yardım gördüğünü ifade ettiği Edirne’yi Ahdî manzum bir methiye ile de ayrıca yü­celtmekten kendini alamamıştır. Bu mü­him fikir ve sanat merkezlerinde geçir­diği hayat, Ahdî için Osmanlı dil ve ede­biyatı üzerinde bir nevi kültür stajı yeri­ni tutmuştu. Pek çok şairi yakından tanımak ve eserlerini görmek imkânını sağlayan edebiyat ve ilim çevreleri ile devamlı teması, ona bu uzun misafir­liğinin sonunda tamamlayacağı tezki­resinin geniş ölçüde malzemesini ka­zandırır.

İlgili Makaleler