Ağa Han Sultan Muhammed Şah Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi
Ağa Han. XIX. yüzyil başlarından itibaren Nizârî İsmâilî mezhebinin son dört imamı için kullanılan unvan.
“Ağa Han”, aslında İran Kaçar hükümdarlarının saraylarında asalet sahibi kimselere verilen bir şeref unvanıdır. Kırk beşinci imamları Şah Halîlullah’ı ziyaret etmek maksadıyla Yezd’e gelen Nizâri İsmâilîler’le şehirdeki İsnâaşeri esnaf arasında çıkan çatışma sırasında Halîlullah’ın öldürülmesi üzerine oğlu Hasan Ali Şah imam oldu (1817) Yeni imam, İran Hükümdarı Feth Ali Şah’ın kızı ile evlendikten sonra kendisine “Ağa Han” unvanı verildi. Bu unvan Hasan Ali Şah’tan sonra onun neslinden gelen imamlara da intikal etmiştir.
Ağa Han Sultan Muhammed Şah (1877-1957) Nizârî İsmâiliyye’nin en önemli ve teşkilâtçı imamlarından biridir. 2 Kasım 1877’de Karaçi’de doğdu. Babasının ölümü üzerine imam olduğu zaman sekiz yaşında idi. Yetişmesinde, çok dirayetli bir kadın olan annesi Şemsülmülük’ün ve imamlığa nezaret eden amcası Cengî Şah’ın büyük rolü oldu. Tahsilini İngiltere’de Eton ve Cambridge’te yaptı; ayrıca geleneksel İslâmî öğrenimini de tamamladı. Bu çok yönlü tahsil, kendisinin Doğu’yu ve Batı’yı iyi bilen bir kimse olarak tanınmasını sağladı. 1898’de amcası Cengî Şah’ın kızı ile evlendi; 1908’de de ünlü İtalyan heykeltıraşı Theresa Magliano ile ikinci evliliğini yaptı. Bu hanımın ölümü üzerine Andrea Carron ile üçüncü (1926) ve Fransız Wette ile dördüncü evliliğini yaptı (1944).
Muhammed Sah’ın Hindistan halkı arasında şöhret kazanması. 1893 yılında Bombay’da Hindûlar’la müslümanlar arasında ineğin kutsallığı, etinin yenilip yenilemeyeceği gibi konulardaki tartışmalar yüzünden baş gösteren kanlı olayları durdurmak için giriştiği ara buluculuk teşebbüslerinde başarılı olmasıyla başladı. 1897’de Hindistan’da ortaya çıkan kolera salgınında aşılanmaktan kaçınan halkı ikna etmek için büyük çaba gösterdi ve bunda başarı sağladı. Bu sırada, aşı konusunda iş birliği yaptığı Rus yahudisi doktor Hafkin’in, yahudilerin Filistin’e yerleşmesine yardımcı olması konusunda kendisini ikna ettiği anlaşılmaktadır. 1898 yılından itibaren Avrupa’ya yaptığı seyahatlerde pek çok devlet adamı ile tanışma imkânı buldu. 1900’de İstanbul’da Sultan Abdülhamid ve Berlin’de Kaiser Wilhelnile görüştü. 1902’de Kral VII. Edvvard’ın Londra’daki taç giyme törenlerine katıldı. İngilizler’e yakınlığı dolayısıyla onlar tarafından birçok defa müslüman-ların lideri gibi kabul edildi. 30 Aralık 1906 tarihinde İslâm Eğitim Konferansı’nın (All-lndia Müslim Educational Conference) ve aynı yıl İslâm Birliği’nin (Müslim Leaugue) kurulmasında görev aldı ve bu ikinci kuruluşun yedi yıl süreyle başkanlığını yaptı. Daha önce Seyyid Ahmed Han tarafından kurulan Aligarh Koleji’nin üniversite statüsü kazanması için aktif faaliyetlerde bulundu. Balkan Savaşı sırasında Hindistan müslümanları-nın Osmanlılar’a yardım etmesi için çaba gösterdi. I. Dünya Savaşı’nda ise Osmanlılar’ın Almanlar’ın yanında savaşa girmesini önlemeye çalıştı ve Osmanlı Devleti’nin İtilâf devletlerine karşı savaşa girmek için yayımladığı cihad beyannamesine bütün gücüyle karşı koydu. Bunda muvaffak olamayınca, müstemleke idaresi altında yaşayan bütün müs-lümanlara hitaben yayımladığı beyannameleriyle Osmanlı Devleti’ne karşı yapılan savaşta İngiliz, Fransız ve Ruslar’ı desteklemenin dinî bir görev olduğunu ileri sürdü. Ayrıca kendi mensupları arasından yetişmiş ajanlar vasıtasıyla Irak ve Suriye’de Osmanlı hatları gerisinde. İngilizler hesabına bilgi toplama işini de yürüttü. Ağa Han’ın bir başka önemli faaliyeti de hilâfet konusundadır. 1919’da Hindistan’da başlayan hilâfet hareketine karşı çıkmasına ve Hindistan müslümanlarını bundan vazgeçirmeye çalışmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin hilâfeti kaldırma kararına karşı çıktı. 24 Kasım 1924 tarihinde Emîr Ali ile birlikte Türkiye Başvekili İsmet Paşa’ya Londra’dan gönderdiği bir mektupta, her şeye rağmen hilâfetin korunmasının gerekli olduğunu, halifeliğin yeni kurulan Türk Devleti için zararlı olmak şöyle dursun, aksine avantaj sağlayacağını, statüsünün ise Katolik kilisesinin temsilcisi olan papanınkinden aşağı olmayacak şekilde yeniden düzenlenmesinin gerektiğini bildirdi. Mektup başvekile ulaşmadan İstanbul’da bazı gazetelerde yayımlandı. Türk yetkilileri ise bunu bir İngiliz oyunu kabul ederek Suriye ve İrak’la beraber hilâfete karşı savaş verenlerin bu defa onu savunduklarına imalı bir şekilde dikkat çekmişlerdir. Son günlerini İsviçre’nin Versoix şehrinde geçirdi; 11 Temmuz 1957 tarihinde orada vefat etti. Cenazesi Mısır’a götürülerek Asvan’da defnedildi.
Muhammed Şah çeşitli tarihlerde ve birçok yerde binlerce mensubunun coşkun ilgisiyle karşılanmış, defalarca altın, platin ve elmasla tartılarak bu meblağ kendisine hediye olarak verilmiştir. İsmâilîler, onun biriken bu meblağları cemaatin hayrına sarfettiğini belirtmektedirler. Yetmiş iki yıl süren imameti süresince mensuplarının iktisadî, sosyal ve kültürel durumlarının daha iyi bir seviyeye yükselmesi için yoğun çabalar sarfeden Sultan Muhammed Şah, İngiliz emperyalizmini desteklemiş ve yüksek tabakadan İngilizler’le çok yakın ilişkiler kurmuştur. Pakistan Devleti kurulmadan önce Hindistan’daki İngiliz hâkimiyetini desteklemiş ve onların lehinde gayret göstermiştir. Britanya tantına hizmetleri dolayısıyla bir dizi nişan, özel konsilde üyelik ve on bir pare top atışı ile karşılanmak gibi maddî ve manevî ödüllerle taltif edilmiştir.
Ağa Han Kerîm el-Hüseynî. 1936’da doğdu. Sultan Muhammed Şah’ın torunu olup dedesinin vasiyeti gereği 14 Temmuz 1957 tarihinde Nizârî İsmâiliyye’nin 49. imamı olmuştur. Halen (1989) bu görevi sürdürmektedir.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi