Tarihi Eserler

Afganiler Tekkesi Nerededir, Tarihi, Mimari Özellikleri

Afganiler Tekkesi.İstanbul Üsküdar’da Çinili Cami yakınında bulunan bir Nakşibendî tekkesi. Kaynaklarda “Afganî Kalender hane­si” adıyla da geçen tekkenip inşa tari­hi 1207 (1792-93) olup banisi bilinme­mektedir. Tarikat yaymak amacıyla ku­rulan herhangi bir tekkeden farklı ola­rak, o dönemde Asya’nın uzak bölgele­rinden özellikle hac yolculuğu sırasında İstanbul’a uğrayan tarikat mensupları­nın banndınlmalanna mahsus diğer ba­zı kuruluşlar (Özbekler ve Hindiler Tek­kesi) gibi Afganiler Tekkesi de Afganis­tan’dan gelen “Mücerred kalenderler” yani bekâr ve seyyah dervişlerin barındırılmaları için kurulmuştur. Tekkenin gerek inşa kitabesinde, gerekse ilgili kaynakların çoğunda kalenderhane adı ile anılması da bu farklı fonksiyonuna işaret etmektedir. Saray ve Babıâli nezdinde bir nevi kültür ataşeliği veya konsolosluk hükmünü taşıyan bir kuru­luş olması sebebiyle tekkenin postuna, kapatılışına kadar yalnız Afganlı mü­cerred Nakşibendî şeyhleri oturmuş­tur. Şeyhlik makamının Nakşibendiyye’ye verilmesi de bu tarikatın Afganis­tan’daki güçlü durumundan dolayıdır. XIX. yüzyılda birkaç defa tamir edilen tekke, 1925’te kapatıldıktan sonra bir süre daha Afganlı dervişleri barındırmışsa da daha sonra metruk kalarak harap olmuş ve 1942’de büyük kısmı yıktırılarak kitabesi Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi’ne (Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi) götürülmüştür.

Tekkede geniş bir mimari program uygulandığı, konaklama ihtiyaçlarına ağırlık verilerek mescid-tevhidhane, şeyh meşrutası, derviş hücreleri, ima­ret niteliğinde büyük bir mutfak, kiler. taamhane, selâmlık köşkü, çeşme, ha­vuz ve hazîrenin yer aldığı bilinmekte­dir. Bunlardan bugüne kalabilenler iha­ta duvarı, cümle kapısı, çeşme, hazîre ve meşrutanın bir kısmı ile selâmlık köşküdür. Geniş ve ağaçlı bahçeyi çev­releyen duvarın moloz taşlarla örüldü­ğü ve üzerinin eskiden kiremitli bir har-puştayla örtülmüş olduğu anlaşılmak­tadır. Söveleri kesme köfeki taşından yapılmış cümle kapısının üstünde eski­den kitabenin de yer aldığı barok üs­lûpta bir kemer bulunmaktadır. Bahçe­nin güneybatı köşesinde, şeyh meşruta­sı olduğu anlaşılan ve XIX. yüzyılda yeni­lendiği belli olan iki katlı ahşap bir bina yer almaktadır. Kagir bir bodrum üze­rinde yükselen binanın üst katı, payandalara oturan çıkmalarla batı ve güney yönlerinde genişletilmiştir. Cümle ka­pısının sağında moloz taşlarla örülmüş

Afganiler Tekkesinin Selâmlık Köşkü ve bu kostcûn içindeki mermer havuz bir su haznesi ile buna bitişik bir çeş­me taşı bulunmakta ve bahçenin muh­telif yerlerinde de yıkılan binaların duvar kalıntıları göze çarpmaktadır. Hazîrede postnişinlere ve dervişlere ait dikkat çe­kici mezar taşlan mevcuttur. Tekkenin ayakta kalmış en önemli kısmı selâmlık köşküdür. Bahçenin ortasında, tek kollu kagir bir merdivenle çıkılan moloz taş örgülü ve ahşap hatıllı bir set duvarının üzerinde yükselen bu köşk, tek katlı ve tek hacimli müstakil bir yapıdır. Bir şeyh odası niteliğinde olduğu anlaşılan bu mekân dikdörtgen planlı olup ahşap is­keletti duvarları dışarıdan ahşap örtü, içeriden bağdadî sıva ile kaplanmıştır. Kuzey ve güney duvarlarında ikişer, di­ğerlerinde üçer tane olmak üzere on adet penceresi bulunmakta, kapısı ku­zeye açılmaktadır. Köşkün içinde karşı­lıklı iki ahşap seki ile bunların arasın­da bir havuz bulunmaktadır. Bordürsüz sekizgen havuzun ortasında beyaz mer­merden minyatür bir köşk görünümün­de zarif bir fıskiye yer almakta ve bu­nun, XVII. yüzyıl sonlarına veya en geç Lâle Devri’ne tarihlenebilecek daha es­ki bir yapıya ait olduğu anlaşılmakta­dır. Havuzdan geriye kalan satıh, mer­mer çubuklarla dörtgenlere bölünmüş ve bunların içi renkli taş parçalarıyla ya­pılmış geometrik desenli mozaiklerle doldurulmuştur. XVII. yüzyılın başları­na ait Sultan Ahmed Camii’nin pencere içleriyle hünkâr mahfili duvarlarındaki mozaiklere aynı elden çıkmış hissini ve­recek kadar benzeyen bu mozaiklerin de tekkenin yerinde bulunan aynı bo­yutlara sahip daha eski bir yapıdan ge­riye kaldığı söylenebilir. Zemindeki bu göz alıcı süslemeye karşılık duvarlar ve tavan, XIX. yüzyılın ikinci çeyreğine ta­rihlenebilecek oldukça sade görünüm­lü ampir üslûpta tezyinata sahiptir. Bu köşk, olgun nisbetlere mâlik sade yapı­sı ve bu sadelikle çelişki gösteren zen­gin zemin süslemesi ile Türk sivil mi­marisinde önemli bir yere sahiptir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi