Tarihi Eserler

Abid Çelebi Tekkesi Nerededir, Tarihi, Özellikleri

Abid Çelebi Tekkesi İstanbul’un ikinci mevlevîhanesi ve XV. yüzyılın sonlarında kurulmuş olan en eski tekkelerinden biri.

Fatih’te Kaclıçeşmesi Yenihamam ci­varında Otlukçu Yokuşu ile Hüseyin Remzi Bey sokağının birleştiği yerde bulunduğu bilinmektedir. Kuruluşun­dan XVIII. yüzyılın sonlarına kadar faali­yetini sürdürmüş ve bir süre metruk kaldıktan sonra XIX. yüzyılda tekrar canlandırılmışsa da bugüne ulaşamamıştır. Kuruluşunda Mevleviyye ve Nakşibendiyye’ye hizmet etmekte iken ihyasından itibaren Sa’diyye’ye geçmiş­tir. Âbid Baba Tekkesi ve Fatih Mevle­vîhanesi” adlarıyla da anılmaktadır. Tekkenin banisi, Nakşibendiyye bü­yüklerinden şeyh Abdullah-ı İlâhînin halifesi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî nes­linden Şeyh Âbid Çelebi’dir (ö. 1498). İnşa tarihi kesinlikle tesbit edileme­mekle beraber vakfiye tertip tarihinin 1494 sonlarına (900 Saferinin başları) rastlaması göz önünde tutularak, bu tarihten az önce yaptırılmış olduğu ka­bul edilebilir. Birçok tarikat yapısı gibi mescid-tekke mahiyetinde olan Âbid Çelebi Tekkesi, banisinin hem Mevleviyye’den hem de Nakşibendiyye’den hilâfet’i bulunması sebebiyle her iki tari­kata da hizmet etmesi için kurulmuş ve bu husus vakfiyesinde belirtilmiştir. Nitekim tekkede cuma geceleri Nakşi­bendî, perşembe günleri de Mevlevi âyi­ni yapıldığı bilinmektedir.

Âbid Çelebi Tekkesi İstanbul’un en eski tekke yapılarından biri olmanın ya­nı sıra, Fâtih Sultan Mehmed’in Mevlevîler’e tahsis ettiği Kalenderhane Camii-Tekkesi’nden sonra, şehrin ikinci mevlevîhanesi olarak bu tarikatın İstan­bul’daki gelişmesinde önemli rol oyna­mıştır. Tekkenin vakıfları. Şeyh Âbid Çelebi’nin ölümünden sonra, içlerinde hanımı Sittişah Hatun’un da bulunduğu birçok kişi tarafından yapılan ilâvelerle zenginleştirilmiştir. Bu dönemin son şeyhi Hacı Mehmed Efendi’nin 1781’de ölümü üzerine tekkenin faaliyeti dur­muş ve binalar bakımsız kalmıştır. XIX. yüzyılın başlarında, Mevleviyye’ye men­sup devlet adamı Mehmed Said Halet Efendi, metruk tekkenin mevlevîhane olarak ihya edilmesi için Sultan II. Mahmud nezdinde teşebbüste bulunmuşsa da 1823’te öldürülmesi üzerine bu te­şebbüs yarım kalmıştır. Tekkeyi kısa bir   süre   sonra   (ö. 823-1826   arasında).

Sa’diyye’den “Hasırcızâde Damadı” la­kaplı Şeyh Hüseyin Hamdi Efendi (ö. 1841) ihya etmiştir. Bu tarikat değişikli­ğine rağmen yeni tanzim edilen vakfi­yeye, Sa’dî âyini icra edilmeden önce tekkenin şeyhi tarafından Mesnevi okutulması, dolayısıyla da bu görevde bulunacak kişilerin mesnevihan olmala­rı şartı konulmuştur. İkinci baninin ölümünden sonra tekkeye Şeyh Sa’deddin Efendi (ö. 1872), Şeyh Mustafa Sıdkî Efendi (ö. 1890) ve Şeyh Salâhaddin Bey (ö. 1930) postnişin olmuşlardır. 1918’deki büyük yangında Âbid Çelebi Tek­kesi, çevresindeki birçok hayır eseriyle birlikte ortadan kalkmış ve bir daha da ihya edilememiştir. Zamanla arsasına çeşitli binalar yapılmış, geriye bazı du­var izlerinden ve mezar taşlarından başka bir şey kalmamıştır.

Âbid Çelebi Tekkesi’nin gerek ilk ge­rekse ikinci safhalarındaki mimari özel­likleri belli değildir. Ancak ilk inşa edil­diğinde, mescid-tevhidhaneden başka, şeyh ve ailesinin oturduğu bir harem dairesi ile dervişlere ait beş hücreden ibaret mütevazi bir zaviye niteliği taşı­dığı, ihyasında ise daha geniş tutularak içine harem ve selâmlık bölümlerini de ihtiva eden iki katlı büyük bir bina ya­pıldığı bilinmektedir.

Diyanet İslam Ansiklopedisi