Tarihi Şahsiyetler

Abdurrauf Fıtrat Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Abdurrauf Fıtrat (1886-1938’den sonra) Türkistan Cedîdcilik hareketinin önde gelen fikir, ve siyaset adamı.

Buhara’da doğdu. Ticaretle uğraşan bir ailenin oğludur. Medresede tahsil gör­dü. 1910’da Buharalı milliyetçilerin kur­duğu Terbiyye-i Etfâl cemiyetince araş­tırmalarda bulunmak üzere gönderildi­ği İstanbul’da ilk eserlerini yayımladı­ğı gibi Terbiyye-i Etfâl cemiyetinin bir şubesini de faaliyete geçirdi. Buhara’ya döndükten sonra öğretmenlik yapmaya başladı; aynı zamanda Genç Buharalılar’ın yayın ve teşkilât işlerinde çalıştı; 1917 yılına kadar da cemiyetin liderliği­ni sürdürdü.

Buhara Millî Devleti’nin kuruluşu için çalışan reformcuların merkez komite­sinde görev alan Fıtrat ve arkadaşları Buhara emîrine karşı Ruslar’la iş birliği yaptılar. Cemiyette Osman Hoca ile bir­likte şiddetli mücadele taraftarı olarak dikkat çeken Fıtrat, 1917 hareketlerinin sonuç vermemesi üzerine yeniden ku­rulan merkez komitelerinde görev yaptı ve cemiyetin programını hazırladı. Prog­ramı hukuk devleti temeli üzerine İslâmî bir görüşle hazırlamış olması dikkati çekmektedir. 1918’de emîrin şiddetli taki­bi üzerine arkadaşları ile Taşkent’e geç­ti. Burada devrin milliyetçi-yenilikçi ay­dınlarını bir araya getirerek Çağatay Gü-ringi’ni {sohbet cemiyeti) kurdu. Ahmed Yesevî, Ali Şîr Nevâî, Hüseyin Baykara ve Bâbür gibi meşhur şahsiyetleri tanı­tarak Özbek dili ve edebiyata üzerinde araştırmalar yapan cemiyet milliyetçi fi­kirlerin ocağı haline geldiyse de 1922′-de Ruslar tarafından kapatıldı.

Ruslar’ın 2 Eylül 1920’de Genç Buharalılar’a yardım adı altında Buhara’yı zapt ve ilhak etmeleri üzerine Genç Buharalılar’ın kurduğu hükümetlerde (1921-1923) Eğitim ve Dışişleri bakanlığı yapan Fıt­rat, yetişmiş eleman sıkıntısına son ver­mek için yetenekli devlet memurlarının dış ülkelerde eğitilmesini sağlamaya ça­lıştı. Ruslar 1924’te milliyetçileri yavaş yavaş tasfiye edip Buhara Cumhuriyeti’ni lağv ve ülkeyi ilhak ettikleri için ön­ce Taşkent’e, bir müddet sonra Mosko­va’ya, ardından yeniden Taşkent’e gön­derildi. Fıtrat bundan sonra siyasî- idarî görev almayarak halkı eser yazmak su­retiyle aydınlatmaya çalıştı. Yüksek okul­larda Özbek dili ve edebiyatı hocalığı yap­tı, 1928’de profesör oldu. Eserlerinde resmî Rus görüşlerine ters düştüğü için Rus makamlarının daima şüphesini çek­ti. 1937-1938 yıllarında yürütülen “halk düşmanlarını kitle halinde yok etme” harekâtında bölücü, burjuva milliyetçisi olarak suçlandı ve ölüme mahkûm edil­di; 1938’den sonra da kendisinden bir daha haber alınamadı.

Fıtrat kendini İslâm dünyasının prob­lemlerine adamış bir fikir adamı idi. İs­lâm âleminin meselelerini medreseleri boşalmış, devlet otoritesi kalmamış, Rus işgaline uğramış olan kendi memleketi Buhara örneğinde inceledi. Kurtuluş için önce İslâm’ın temel kurallarına ters dü­şen taklide dayalı anlayışın terkedilmesi gerektiğini savunuyordu. Bir eğitim­ci olarak, cemiyetin bütün fertlerini İs­lâm’ın gerçek mânasını anlayacak şekil­de eğitmeden tekrar eski günlere dön­menin mümkün olamayacağını ileri sür­mekte, eğitimin ıslahı için hem okulların hem de ders programlarının gözden geçirilmesini şart koşmaktaydı. Bilgi sa­hibi olmanın dünyevî ve uhrevî saade­te vesile olacağını belirtirken bilginin akıl süzgecinden geçirilip doğrulandık­tan sonra kabul edilmesi üzerinde du­ruyordu. Bu anlamda Batı’dan alınması gereken pek çok şey olduğunu, ancak Bat’nın körü körüne taklit edilmemesi gerektiğini savunuyordu. Cemiyetin sos­yal ilişkilerde köklü düzenlemelere muh­taç bulunduğunu da ifade eden Fıtrat zenginliğin eşit dağılımı da dahil sosya­list fikirlerin benimsenmesini zaruri gör­mekte ve bunun İslâm İdeolojisine ters düşmediğini söylemektedir.

Sosyal planda, aile içi ilişkilerde de reformların gerekli olduğunu söyleyen Fıtrat, ailede kadının mevkiinin yükseltil­mesiyle başlayacak yeniden yapılanmayı zaruri görmektedir. Fıtrat’a göre İslâm cemiyetinin tekrar güçlenmesi, yaygın­laştırılacak bir eğitim yoluyla ruhî canlan­ma, çöküş döneminin müessese ve fikir­lerini terkedip modern bir devlet ve ce­miyet yaratacak siyasî ve İçtimaî bir in­kılâp gibi ikili bir metotla gerçekleşebilecektir. Ruhî canlanma yabancı hâki­miyetini kınp bağımsızlığı kazanmak İçin gereklidir. Bağımsızlığa giden yolda ci­hadın her müslümana farz olduğunu da sık sık tekrarlayan Fıtrat bu sebeple panislâmcı olarak nitelendirilmiştir.

Münazara adlı eserinde din adamla­rını, bilgilerinin yetersizliğinden ve İs­lâm’ı yanlış takdim etmelerinden dolayı şiddetle tenkit eden Fıtrat İslâm dün­yasının zayıflamasından din adamları ile medrese hocalarını sorumlu tutmakta­dır. Ona göre, askerî alandaki yenileşme ile paralel gelişen savaş sanayiine karşı menfi tavır alarak İslâm cemiyetinin sa­vunma imkânlarını kısıtlayan din adam­ları aynı zamanda Sünnî, Şiî, Zeydî ve Vehhâbî gibi birbirine düşman kampla­ra ayırdıkları cemiyetin mevcut gücünü de parçalamışlardır.

Arapça, Urduca ve Rusça da bilen Fıt­rat edebî faaliyetlerine Farsça yazarak başlamış, daha sonra milliyetçilik fikir­lerinin gelişme seyrine uygun olarak Türkçe’ye dönmüştür. 1920’li yıllarda Rus baskısının hafiflemesi üzerine mil­lî yapıyı temellendirmeye çalışan Genç Buharalılar’a Türk dilinin güçlendirilme­sinin millî iradeyi de destekleyeceği fik­rini aşılayan Fıtrat, Mart 1921’de Buha­ra Cumhuriyeti Eğitim bakanı sıfatıyla Türkçe’yi resmî dil olarak ilân etmiş, 1928’de Özbek Devlet İlmî Şûrası idare üyeliğine seçilmiştir. Eserlerinde “Buharalı” imzasını kullanarak yeni yetişen neslin ve çağdaşı fikir adamlarının dik­katini vatan-millet sevgisine çekmeye çalışmış, Türkistan Cedîdcilik hareketi­nin önde gelen liderlerinden biri olarak temayüz etmiştir.

İlgili Makaleler