Tarihi Eserler

Abdurrahman Şami Tekkesi Türbesi Nerededir, Tarihi, Özellikleri

Abdurrahman eş-Şâmî Tekkesi – Türbesi

İstanbul Sultanahmet Cankurtaran mahallesinde, 1290’da (1873-74) kurulmuş bir Rifâi tekkesi. Bünyesinde sahâbîlerden Abdurrahman eş-Şâmî’nin makam-türbesini ba­rındıran bu tekke, kaynaklarda Sancak­tar ve Sancaktar Baba adlarıyla da anılmaktadır. Tekkeye adını veren Abdurrahman eş-Şâmi’inin Araplar’ın 48 (668-69)’de İstanbul’u kuşattıkları sıra­da şehid düşmüş sahâbîlerden biri ol­duğu bilinmekte ve Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin sancaktarlığını yaptığı söylen­mektedir. Abdurrahman eş-Şâmî’nin tekkenin bulunduğu yere gömüldüğü rivayet ediliyorsa da İstanbul’daki bir­çok sahabe kabir ve türbesi gibi, bunun da fetihten sonra kurulmuş bir makam olduğu tahmin edilebilir. Önceleri muh­temelen mütevazi bir ziyaretgâh mahi­yetinde olan bu makam, I. Abdülhamid (1774-1789) tarafından ihya ve kendi vakfına tescil ettirilmiştir. Tekkenin ba­nisi, Rifâiyye şeyhlerinden türbedar Mehmed Râşid Efendi’dir. Kuruluşun­dan sonra kırk yıl kadar Rifâiyye’ye hiz­met etmiş olan Abdurrahman eş-Şâmi Tekkesi, 1925’te kapatıldıktan sonra bakımsızlıktan harap olmuştur. Ancak 1985’te Türkiye Turing ve Otomobil Ku­rumu bu tekkeyi, sahibi olan Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden kiralamış, tevhidhane ve türbeyi aslî hüviyetleriyle korunacak şekilde küçük bir mü­zeye dönüştürmüş, harem ve selâmlık bölümlerini de tekkenin yanında halen turistik otel olarak kullanılan Şehrema­neti Muhasebecisi Reşad Efendi Konağı’na katarak restore ettirmiştir. Bu konağın 1885’de de Serkurenâ Os­man Bey tarafından, tekkenin selâmlığı olarak kullanılmak üzere tamir ettirildi­ği bilinmektedir. Türbenin kapısı üze­rindeki, Abdurrahman eş-Şâmi’i kim­liğini belirtmek için hattat Mehmed İzzet Efendi’nin yazdığı 1302 (1885) tarihli kitabenin de bu tamirat sırasın­da konulmuş olması kuvvetle muhte­meldir.

Mimari programı ve ebadı asgarî ölçülerde tutulmuş mütevazi bir zaviye olan Abdurrahman eş-Şâmî Tekkesi, doğuda türbe ve tevhidhaneden oluşan tek katlı kagir bir bölüm ile batıda onunla bitişen, içinde harem ve selâmlı­ğın bulunduğu iki katlı ahşap bir bö­lümden meydana gelmektedir. Türbe, binanın kuzeydoğu köşesinde, sokak kavşağında yer almaktadır. Kuzey cep­hesinde bir kapı ile geniş bir niyaz pen­ceresi bulunur. Birleşik kemerlerle taçlandırılmış ve kesme taştan sövelerle çerçevelenmiş olan bu iki açıklıktan kapının üzerine kitabe yerleştirilmiştir. Doğu duvarında, diğeri ile aynı biçimde, ancak daha dar ikinci bir pencere, batı duvarında selâmlığa açılan bir kapı, tevhidhane ile ortak olan güney duva­rında da bir kapı ile iki pencere vardır. Bu bölümün cephelerinde, ampir üslû­bunda ufak konsolların sıralandığı bir saçak silmesi dolaşmaktadır. Dikdört­gen planlı tevhidhanenin güney duvarı­nın eksenine, sepet kulpu kemerli basit bir mihrap yerleştirilmiştir. Tevhidhane, ikisi mihrabın yanlarında, ikisi de batı duvarında yer alan basık kemerli dört pencere ile aydınlanmaktadır. Türbe gi­bi tevhidhane de kiremitli bir ahşap çatı ile örtülüdür; her iki bölümün de duvarları moloz taş ve tuğla ile örül­müştür. Alelade bir ahşap mesken nite­liğinde olan batı kanadının muhtemelen zemin katı selâmlığa, üst katı ise hare­me tahsis edilmişti. Bu bölümün ku­zeyinde müstakil bir kapıyla arka bah­çeye bakan birçok pencere bulunmak­tadır.

Bibliyografya

1- Hacı İsmail Beyzade Osman Bey, Mecmûa-i Cevâmı, İstanbul 1304, I, 52, 53, nr. 76.
2- Bandırmalızâde, Mecmûa-i Tekâyâ, İstanbul 1307.
3- Süheyl Ünver. İstanbul’da Sahabe Kabir­leri, İstanbul 1953.
4- Süheyl Ünver. İstanbul’un Mutlu Askerleri ve Şehid Olanlar, Ankara 1976.
5- E. Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisin­de Fâtih Devri, İstanbul 1974.
6- Necdet İşli, İstanbul’da Sahabe Kabir ue Makamları, Ankara 1987.

Diyanet İslam Ansiklopedisi