Edebi Şahsiyetler

Abdülnasır Kursavi Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

Abdünnasîr Kursavî (ö. 1812) İdi-Ural Türkleri arasındaki dinî ıslah hareketinin öncülerinden.

1776’da Kazan bölgesindeki Kursa kö­yünde dünyaya geldi. Doğum tarihi 1771, 1772 ve 1765 olarak da zikredilmiştir. Asıl adı Ebü’n-Nasr Abdünnasîr, babasının adı İbrahim, dedesininki Yarmuhammed’dir. Babası tüccar olan Kursavî, ilk öğrenimini Viyatka’ya bağlı Malmij kasabasının Meçkere köyünde yaptı; Muhammed Rahîm b. Yûsuf el-Aşıtî el-Meçkerevî’den fayda­landı. Daha sonra Buhara’ya gitti. Kendi­sini özellikle Kur’an ve hadis alanında ye­tiştirmeye çalıştı. Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Niyazkuh Han Türkmânî’ye intisap etti, dört yıl ona hizmet edip icazet aldı. Muhafazakâr âlimler ve Orta Asya’nın zengin kütüphaneleriyle kurduğu temas Kursavî’nin skolastik din anlayışına tep­kisine yol açtı. öğrenimini tamamladık­tan sonra Kursa’ya döndü ve müderrislik yapmaya başladı.

Kursavî’nin yenilikçi fikirlerinin kaynağı, Tatar kültürünün mevcut yapısı ile Ali el-Kâri’nin Minehu’r-ravzi’l-ezher fî şerhi’l-Fıkhi’l-ekber, Ebü’l-Muîn en-Nesefi’nîn et-Temhîd ve İmâm-ı Rabbânî’nin bazı eserleri olup döneminde hâkim olan Eş’arî kelâm düşüncesine Mâtürîdî kelâm anlayışı ile karşılık vermiş, özellik­le sıfatlar konusunda Teftâzânî başta ol­mak üzere Eş’ârî kelâmcılarını şiddetle eleştirmiştir.

1807’de tekrar Buhara’ya giden Kursavî, İdil Tatarları’nın Orta Asya’nın skolastik İslâm merkezlerine karşı gösterdiği ba­ğımlılık kalıbını ilk kıran kişi oldu ve bura­da fikirlerini duyurmaya başladı. Kelâmcıların birçok feri meseleyi inanılması za­ruri konular içinde ele almalarına karşı çıktı, kendisini onların amansız bir hasmı olarak tanımladı. İslâmî naslar üzerinde sadece uzmanlaşmış kişilerin değil bü­tün müslümanların ictihad etmesinin önemini vurgulayarak her İslâm âliminin Kur’an ve hadisi yorumlamada yetkili ol­ması gerektiğini savundu. Çünkü ona gö­re aklı kullanma ve tercihte bulunmada içtihadın geniş anlamı içerisinde yer al­maktadır. Bu anlayıştan hareketle ictihad kapısının açık olduğunu ileri sürdü. Tak­lide, bid’atlara. din istismarına karşı mü­cadele etti. Kursavî’nin medreselerde okutulan ders kitaplarını eleştirmesi de onun eğitim meselesiyle ilgilendiğini gös­terdiği kadar dinî düşüncedeki asıl yeni­liğin eğitimden geçtiğine inandığını orta­ya koymaktadır. Ancak Kursavî, bu fikir­leriyle çevresinde pek fazla taraftar bula-madığı gibi Buhara’nın muhafazakâr âlimleri arasında infial uyandırdı, zındık­lık ve dinsizlikle suçlandı. Hayatına kas-tedilmesinden endişe eden Niyazkulı Han Türkmânî ve Ziyâeddin el-Halacî”nin tavsiyeleri üzerine Buhara’yı terkedip Kursa’ya döndü, burada ders vermeye başladı.

Onun yenilikçi düşünceleri talebeleri arasında kısa sürede tanınmasını sağla­dı. Niyazkulı Han Türkmânî’nin Tatar ve Türkmen zenginlerinden sağladığı des­tekle Meçkere’de Kursavî için bir medre­se açıldı. Ancak Buhara’da olduğu gibi bu­rada da bazı müderris ve din adamları­nın tepkileriyle karşılaşan Kursavî 1812 yılında hacca gitmek üzere yola çıktı. İs­tanbul’a ulaştığında yakalandığı veba hastalığından öldü ve Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi, fakat me­zarının yeri belli değildir.

Kursavî, İdil-Ural Tatarları arasındaki dinî uyanış ve dinî ıslah hareketinin en önemli temsilcilerinden olup görüşlerin­den dolayı mutaassıp çevrelerin tepki­sini çekse de kısa bir zaman sonra Ta­tar cedîdciliğinin en tanınmış referansı haline geldi. Kursavî’nin açtığı yenilikçi yoldan giden ilk isimlerden Nizâmeddin b. Sirâceddin Karûcîonun eserlerine şerh ve haşiyeler yazdı ve Arif b. Selâmkulı b. Fulat (Pulat) es-Sayrânî ile birlikte fikirle­rinin takipçisi oldu. Kursavî’nin yenilikçi görüşleri daha sonraki dönemlerde de ta­raftar kazanmaya devam etmiş, eserleri bazı medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Etkisi Kazan sınırlarını aşmış, başta Mercânî, Âlimcan Barudî ve Rızâ eddin Fahreddin olmak üzere görüşleri Tatar cedîdci geleneğinin birçok ismi ta­rafından desteklenmiştir. Mercânî, kendi fikrî dönüşümünü sağlayan Kursavî’nin görüşlerini bütün İdil-Ural’a yaymak ve yeni nesillere tanıtmak için yazdığı Ten-bîhü ebnâ’i’l^aşr calâ tenzihi enbâ’i Ebi’n-Naşr adlı risalesinde onun her yüz­yılda bir geleceği söylenen müceddidler-den biri olduğunu ileri sürmüştür.

İlgili Makaleler