Abdüllatif Bağdadi kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi
Abdüllatif Bağdadi kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1162-1231) Arap düşünür. İlk Çağ kuşkuculuğunu yeni bir yorumdan geçirerek İslam felsefesine uygulamış, İslam düşüncesinde eleştiri çığırını açmıştır. Bağdat’ta doğdu, orada öldü. Ailesi konusunda geniş bilgi yoktur. Gerçek adı Muvaffaküddin Ebu Muhammed b. Yusuf’tur. İslam ülkelerinde, daha çok, İbnül-Labbad diye anılır. Önce Bağdat’ta öğrenim gördü. Çağının geleneği gereğince hadis, fıkıh, kelâm, sarf, nahiv okudu. İlk Çağ bilginlerinin bilinen yapıtlarını inceleyerek, felsefe çalışmalarına başladı. İbn Sina, Farâbi, Gazali, Sühreverdi, îbn Meymun gibi İslam filozoflarını inceledi. Suriye, Mısır, Şam, Erzincan yörelerinde uzun süren gezilere çıktı. Mısır gezisinde, başta sultan olmak üzere, devlet büyüklerinden yakınlık gördü, konaklarında kalıp bilimsel toplantılara katıldı. Erzincan’da Alaeddin Davud Şah’ın sarayında kaldığı sürece, kendisine sağlanan olanaklardan yararlanarak gözlemlere, deneylere dayanan araştırmalarını sürdürdü. İleride yazacağı kitaplar için gerekli bilgileri topladı.
Abdüllâtif Bağdâdî’nin bütün çalışmaları gözlemlerden edindiği bilgilerin sağladığı olanaklara, yönteme dayanır. Salt deneyci, gözlemci bir düşünür olmamasına karşın benimsediği çalışma yöntemi, İslam ülkelerinde sürdürülen bilim geleneğine uymaz. Sorunların çözümünde mantık ilkelerinin egemenliğine karşı kuşkucu bir tutum takınmıştır. Kuşkuyu bir kısırdöngü, kavramlar arasında kurulan çelişkili bağlantı diye anlamamış, konunun aydınlığa kavuşması için ayrıntılara inmeye yarayan bir yöntem olarak görmüştür.
Abdüllâtif Bağdâdî’ye göre mantık kesin bilgiye ulaştıran, bütün kuşkulardan uzak, sağlıklı bir bilim yöntemi getiremez. Mantıkla ilgili bütün çalışmalar, daha önceden verilen, bilinen soyut kavramlar arasında kurulan bağlantıya dayanır. Bu nedenle, Aristoteles mantığının yorumlarından oluşan ve İslam düşünürleri arasında büyük geçerlik taşıyan düşünme yöntemi yeterli değildir. Nitekim mantığın en güvenilir, en sağlıklı bölümleri sayılan tasım (kıyas), kanıtlama (burhan) yeni bir bilgi veremediği gibi gerçeğe ulaştırma konusunda da yeterli değildir. Bu nedenle İbn Sina, Gazali, Sühreverdi, İbn Meymun gibi İslam düşünürlerinin benimsedikleri Aristotelesçi düşünme yöntemi, kesin bilgi konusunda sağlıklı, verimli olamamıştır.
Tanrı, Aristotelesçi İslam bilgelerinin dayandıkları kanıtlarla kavranamaz. Onların, bütün kanıtlamaları, mantık ilkelerine göre sürdürülen tasarlamalara bağlıdır. Bu tasarlamalar da soyut kavramlardan oluşur; soyut kavramlar insanı gerçeğe ulaştıramaz. Gerçeğe ulaştıracak yöntemin kesin olması gerekir.
Evren gerçek bir varlıktır, onun yok olacağı mantık ilkelerine dayanılarak saptanamaz. Canlılar, bitkiler, madenler evreni oluşturan varlık türleridir. Bunların oluşumu mantığın değil doğanın yasalarına göredir. Evrenin varoluşunu da mantık kurallarına dayalı bir düşünme yöntemiyle açıklama olanağı yoktur.
Düşüncelerini, alışılagelen türde değil de, eleştiri niteliğindeki yazılarıyla ortaya koyan Abdüllâtif Bağdâdî’nin felsefe alanında yeni sayılabilecek bir görüşü yoktur. İslam ülkelerinde ona önem kazandıran olay eleştiri türünü İslam felsefesine uygulamasıdır. Eleştiride uyguladığı yöntem de çözümleyicidir. Ele aldığı yapıtı, konularına göre bölümlere ayırmak, bu bölümlerin içerdiği sorunları, ayrıntılara varan açıklamalardan sonra eleştirmek başlıca yöntemidir.
Abdüllâtif Bağdâdî, felsefe alanında uyguladığı kuşkucu eleştiri yöntemiyle, kendinden sonra gelenler üzerinde, uzun süre etkili oldu. Bu etki, İslam düşüncesinde, İlk Çağ kuşkucularına karşı ilgi uyandırdı, onların bulunabilen yazılarının, görüşlerini içeren kaynakların tanınmasına yol açtı. Ayrıca Batılı araştırıcıların ilgisini çekti. Özellikle Mısır’da bulunduğu yıllarda, gözlemlere, incelemelere dayanarak yazdıkları, A.İ. Silvestre de Sacy’nin 1826’da yayımlanan Chrestomathie Arabe adlı yapıtında “Relation de L’Egypte par Abd-al-Lâtif” başlığı altında yer almıştır.
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Anskilopedisi, 1. Cilt, Anadolu yayıncılık, 1983