Tarih

Abdullah Efendi (Tatarcık) Kimdir, Hayatı III.Selim’e Layiha Sunan Siyasetçi

Abdullah Efendi, Tatarcık (ö. 1211/1797) III. Selime sunduğu lâyiha ile tanınan devlet adamı.

Yaşamı

Kıfîmî Osman Efendi soyundan olup 1143te (1730) doğdu. Medrese tahsili­ni tamamladıktan sonra 1749’da mü­derris oldu. Bir süre Rumeli Kazaskeri Vassafzâde Esad Efendi’ye tezkirecilik yaptı. Esad Efendi’nin kaza tevcihatında usulsüz davrandığı iddiasıyla görevi­ne son verilmesi sırasında o da kusurlu bulunarak azledildi ve Limni’ye sürüldü. Ancak bir müddet sonra affedilerek ön­ce Haremeyn müfettişliğine, daha son­ra da sırasıyla Kudüs, Mısır ve Medine kadılıklarına tayin edildi. 1787 Rus se­ferine Anadolu kazaskerliği pâyesiyle ordu kadısı olarak katıldı. Sadrazam Yûsuf Paşa ile arasında çıkan anlaş­mazlık yüzünden görevinden alındıysa da 1790’da fiilen önce Anadolu kazas­kerliğine, sonra aynı yıl içinde Rumeli kazaskerliğine getirildi. 1794’te azledi­lerek Güzelhisar’a sürüldü; daha sonra ikinci defa Rumeli kazaskerliğine atandı. 6 Mayıs 1797de öldü ve Edirnekapı Mezarlığı’na defnedildi.

Abdullah Efendi çağdaşları tarafın­dan zeki, faziletli, cömert, ancak borç­tan sakınmayan ve bu yüzden de za­man zaman güç duruma düşen bir kişi olarak tanıtılmıştır. Oğulları ve torunlan arasından birçok âlim yetişmiştir. Kendisi ise ilmi­ye görevlerinin dışında devlet teşkilâtı­nın ıslahı ile de yakından ilgilenmiş; III. Selim’in 1792’de çıkardığı bir fermanla ıslahat hakkında devlet adamlarının fi­kirlerini birer lâyiha halinde istemesi üzerine, o da bir lâyiha sunmuştur. Lâyihasını muhafazakâr bir tutum için­de ve edebî bir üslûpla kaleme alan Ab­dullah Efendi’nin fikirlerinin büyük ölçüde benimsendiği, gerek zamanında gerekse daha sonraki dönemlerde bun­lar üzerinde dikkatle durulduğu anlaşıl­maktadır.

Layihası

Dokuz “Dend” ve bir “Hâtime”den meydana gelen lâyiha müellifin askerî. ilmî ve malî-idari konulardaki tesbit ve tekliflerini ihtiva etmektedir. Bendlerde sırasıyla, ordunun durumu, eski padi­şahlar zamanındaki disiplinin daha son­raları nasıl ve niçin bozulduğu, ıslahı için alınması gereken tedbirlerin neler­den ibaret olduğu; tersanenin önemi, gemi inşasının lüzumu, Avrupa savaş tekniğinin benimsenmesi ve bu konu­daki yabancı eserlerin Türkçe’ye tercü­mesi, mühendislik, topçuluk ve harita­cılık konularına önem verilmesi, kalele­rin tahkimi, özellikle Rusya sınırının da­ha iyi korunması; ilmiye mesleğinin ıs­lahı, eğitim ve adalet teşkilâtında aksa­yan yönler, mülâzemet ve imtihan sis­temlerinin yeniden düzenlenmesi; mali­yenin önemi, sikke tashihi, bu hususta önceki padişahların gösterdiği titizlik, Avrupa devletlerinin bu konudaki has­sasiyeti, devlet gelirlerinin arttırılıp gi­derlerin azaltılması, vezir ve beylerbeyilerinin eski ve yeni durumlarının muka­yesesi ile bunların içine düştükleri maddî ve manevî sıkıntılar; halkın iyi idare edilmesi ve zulmün ortadan kaldı­rılması gibi konular ele alınmaktadır. Hatimede ise iyi eğitilmiş disiplinli kara ve deniz askerlerinin önemine, Avrupa savaş tekniğine ait eserlerin tercümesinin gereğine tekrar temas edilmekte, düşmanın başarısının, tekniğinin üstün­lüğünden ileri geldiği ifade edilmekte­dir.

Eserin çeşitli kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunmaktadır. Cevdet Paşa çok beğendiği lâyihanın geniş bir özetini vermiştir. Lâyihanın tamamı Târîh-i Osmânlı Encümeni Mecmuası’nda yayım­lanmış, ayrıca birçok araştırmacı tara­fından içindeki fikirler ve teklifler üze­rinde durulmuştur.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

İlgili Makaleler