Abdullah bin Selam Müslüman Olan Yahudi Alim
Abdullah bin Selam Medine’li bir Musevi olup, asıl ismi al-Husayn’dir ve Beni Kaynuka kabilesinden idi. İslâmiyeti kabul ettiği vakit, Peygamber kendisine Abdullah ismini verdi. Bazılarına göre, o peygamberin Medine’ye gelişinde müslüman oldu ve diğerlerine göre de, peygamber henüz Mekke’de iken, İslama geçmişti. Bununla birlikte müslüman eleştirmenlerin güvenmedikleri bir rivayete göre, kendisi (629/630) de İslama geçmiştir ki, bu haber vakıa daha mutabıktır. Çünkü onun, peygamber Medine’de iken, yaptığı gazvelerde ismi yoktur. Gazevata dair kitaplarda (Mağazi) mevcut bulunan bazı önemsiz kayıtlar, herhalde genellikle kabul edilmiş olan rivayetlerdeki açık tezadı ortadan kaldırmak amacı ile, metne hariçten eklenmiş olabilir. Abdullah bin Selam, Ömer ile birlikte, Câbi-a ve Kudüs ‘te bulunmuş ve Osman devrinde halîfe tarafından âsîlere karşı harbe iştirak etmiş ve bunları halifenin katlinden vazgeçirmeğe beyhude uğraşmıştır. Oşman’ın şehadetinden sonra, Ali’ye bi’at etmemiş ve iç mucadeye etmemesi için ısrarla yalvarmıştır. Bir rivayete göre, bu zat Mu’aviya ile de görüşmüştür. Müslüman an’anesine göre, bu zat Tevrat (Thora)’in geleceğini bildirdiği peygamberin Muhammed olduğunu teslim ederek, onu eski dindaşlarının fesatlarından koruyan ve hakkı yücelten yahudi ulemâsının hakikî bir temsilcidir. Güya Abdullah’ın peygamber’e ancak peygamberlerin cevap verebilecekleri bazı sualler sorması — tıpkı hadis kitaplarının kendisine izafe ettiği bir takım hadis muhtevaları ve Şa’labi’nin onun ağzından işittiğini kaydettiği Bulükya fıkraları kabilinden — yahudi rivayetidir. Şayet Abdullah’ın bunda dahli yok ise, bütün bu rivayetlerin kaynağı, yahudi mühtediler olsa gerektir. Çağdaşları her ne kadar yahudiliğini sürekli yüzüne vurmuşlar ise de, sonraları peygamber kendisini cennetle müjdelemiş ve Peygamberin kendisi hakkında çok yüksek övmelerde bulunmuş olduğuna dair hadisler yayılmıştır. Hattâ Kur’an’ın bazı ayetlerinde kendisine ima edildiği söylenir. Peygambere sormuş olduğu “sualler” sonraları koca birer kitap halini almıştır. Kısmen, hadislerde kendi hakkında anlatılan fıkralara dayanan kitaplar yazıldı ve ona isnad edildi. Kendi oğulları Muhammed ve Yûsuf ile beraber Ebu Hüreyre ve Enes bin Malik’de bu zâta ait hadislerin râvileridir. Taberi, tarihindeki Tevrat hikâyelerini bilhassa Abdullah bin Selam’dan almıştır.